Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar, küçük ve çiçekli bir apartman dairesinde yaşayan iki kardeş varmış. Elif, sabırlı ve sevecen bir ablaymış. Can ise biraz daha küçük, meraklı ve her şeye heyecanla yaklaşan bir kardeşmiş. Birlikte geçirdikleri zamanlar, bazen oyun dolu, bazen de sessizce yan yana oldukları anlarla geçermiş.
Can, bir sabah erkenden uyanmış. Elinde kendi yaptığı renkli bir kartla ablasının yanına gitmiş. Kartın üstüne kalpler, çiçekler ve “Abla Kardeş Günü Kutlu Olsun” yazmış. “Bugün bizim günümüz olsun!” demiş neşeyle. Elif, gözlerini ovuşturup kartı görünce gülümsemiş. “Ne güzel düşünmüşsün Can,” demiş sevgiyle.
Kahvaltıda birlikte minik tostlar hazırlamışlar. Ekmekleri yıldız şeklinde kesip, üzerine bal sürüp tabaklarına dizmişler. Hava güneşliymiş ama hafif bir rüzgâr pencereden perdeyi kıpırdatıyormuş. Sofrada kahkahalarla birbirlerine hikâyeler anlatmışlar. O sabah, evin içinde sanki minik bir bayram havası var gibiymiş.
Kahvaltıdan sonra birlikte oyuncak kutusunu açmışlar. Battaniyeleri koltukların üzerine gerip büyük bir kale kurmaya başlamışlar. Kalenin girişine “Abla Kardeş Günü Şatosu” yazan bir tabelayı asmışlar. Sadece “kardeşlik şifresi” bilenler içeri girebiliyormuş. İçeri giren ilk kişi Elif olmuş, sonra Can gülerek arkasından gelmiş.
Birlikte kalede masallar uydurmuşlar. Biri sihirli orman bekçisi, diğeri cesur göl koruyucusu olmuş. Ama bir süre sonra Can istemeden kalenin bir yastığını çekmiş ve kale yıkılmış. Elif’in yüzü düşmüş.
Can durup mahcup bir şekilde ablasına bakmış. “İsteyerek yapmadım,” demiş kısık bir sesle.
Elif önce hiçbir şey dememiş. Sonra gülümseyip elini uzatmış. “Önemli değil, yeniden kurarız. Zaten kardeşler hep yeniden kurar,” demiş.

Bu söz Can’ın içini ısıtmış. Beraber yeniden kale yapmışlar, bu sefer çatıyı biraz daha sağlam yerleştirmişler. Sonra pencerenin kenarına oturup dışarıyı izlemişler. Rüzgâr yaprakları savuruyormuş, bulutların arkasında minik bir kuş uçuyormuş. O an sessizce bakmışlar ve birbirlerinin yanında olmanın ne kadar güzel olduğunu kalplerinde hissetmişler.
Günün sonunda, birlikte bir resim defteri almışlar. Sayfaya bugünü çizmişler: yıldızlı tostlar, battaniyeden şato, yıkılıp yeniden yapılan kale. Her çizgide birlikte olmanın ne kadar güzel olduğunu hatırlamışlar. Sayfanın altına da kocaman harflerle yazmışlar: “Abla Kardeş Günü – Her Gün Bizim Günümüz.”
Abla Kardeş Günü Masalı burada biterken, o evin içinde yıkılan her kale sevgiyle yeniden kurulmuş; kırılan sessizlikler bir gülümsemeyle onarılmış. Çünkü kardeşlik, bazen bir özrün fısıltısında, bazen de sessizce uzatılan bir elde saklıymış.
Abla Kardeş Günü Masalına benzeyen çocuk masalları okumak için bağlantıya tıklayabilir, bugün yayımladığımız sesli masalımızı dinlemek için instagram sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.