Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar, yemyeşil bir ormanda Bambi adında minik bir sincap yaşarmış. Kocaman gözleri, pofuduk kuyruğu ve içinde sıcacık hayaller taşıyan bir kalbi varmış.
Bambi, gün boyunca ormanda neşeyle zıplar, meşe palamutları toplar, ağaç dallarında oyunlar oynarmış. Akşam olup hava kararınca herkes yuvasına dönerken, Bambi yalnız kalırmış. Çünkü onun ne bir kovuğu ne de başını sokacak bir yuvası varmış.
Çoğu gece, bir ağacın dalına kıvrılır, yaprakların arasından yıldızlara bakarak uyuyakalırmış. Rüzgâr dalları salladığında biraz ürperirmiş, ama yine de sabaha kadar sabırla beklermiş. İçten içe bir dileği varmış: “Keşke benim de sıcacık bir yuvam olsa.”
Bir sabah, gün doğarken erkenden uyanmış. Çiy taneleri tüylerine değmiş, dallar soğukmuş. Bambi içini çekmiş. O an karar vermiş: Artık kendi evini yapmak istiyormuş. Kendi ağacı, kendi yatağı, kendi penceresi olsun istiyormuş.
Hemen işe koyulmuş. Yere düşen dalları toplamış, yaprakları bir araya getirmiş, küçük taşları kenara dizmiş. Ama dallar birbirine tutunmamış, taşlar kaymış, yapraklar uçmuş. Bambi ne kadar uğraşsa da hiçbir şey yerinde durmamış. Yorulmuş, elleri kirlenmiş, minik yüreği de biraz kırılmış.

Tam umutları tükenmişken çalıların arasından bir ses gelmiş. Bu, Minik adında sakin bir kaplumbağaymış. Bambi’yi dalgın görünce yanına yaklaşmış. “Ne yapıyorsun burada tek başına?” diye sormuş. Bambi içini çekerek anlatmış: “Kendi evimi yapmak istiyorum ama tek başıma olmuyor.”
Minik gülümsemiş. “Belki tek başına zor olabilir ama birlikte deneyebiliriz,” demiş. Bambi önce şaşırmış, sonra umutla başını sallamış. Minik, ertesi sabah yardıma geleceğine söz vererek ayrılmış.
Ertesi gün sabah güneş doğarken Minik gelmiş. Ama bu kez yalnız değilmiş. Yanında Pofidik adında sevimli bir tavşan, Tombik adında yuvarlak bir kirpi ve Mavi adında neşeli bir kuş varmış. Hepsi Bambi’ye yardım etmeye gelmiş.
Birlikte hemen işe koyulmuşlar. Mavi en üst dalları taşımış, Pofidik yaprakları toplamış, Tombik kalın kütükleri yuvarlamış. Minik her şeyi dikkatle planlamış. Bambi ise heyecanla oradan oraya koşturmuş, yardımlarıyla her köşeye dokunmuş.
Gün boyu ormanda kahkahalar yankılanmış. Yorulmuşlar, acıkmışlar ama hiç şikâyet etmemişler. Çünkü bir hayalin birlikte gerçeğe dönüşmesi herkese iyi gelmiş. Gün batarken yuva tamamlanmış. Ağacın gövdesine yaslanmış, çatısı dallarla örtülmüş, yapraklarla süslenmiş minicik ama sıcacık bir yuva.
Bambi yuvaya ilk adımını attığında gözleri dolmuş. İçeriye bakmış: küçük bir yatak, kenarda dizili palamutlar, pencereden sarkan bir sarmaşık. Hepsi çok güzelmiş. Ama en güzeli, bu evin dostlukla kurulmuş olmasıymış.
Bambi gülümseyerek arkadaşlarına sarılmış. “Ben bu evi hayal ettim, ama siz gerçek yaptınız,” demiş. Minik de gülümsemiş: “Hayal etmekle başlar her şey. Biz sadece birlikte tamamladık.”
O gece, Bambi ilk kez kendi evinde uyumuş. Pencereden içeri sızan ay ışığı tavanı aydınlatmış, yapraklar usulca hışırdamış, orman sessizce uykuya dalmış. Bambi yastığına başını koyarken içinden şu düşünce geçmiş: “Bir evi sadece dallar değil, sevgi ve dostluk da kurar.”
Ve ormanın kalbinde, minik bir yuvada, dostlukla örülmüş bir huzur varmış. Gece sessiz, yürek sakince uyurken, Bambi’nin İlk Evi Masalı burada bitivermiş.
Bambi’nin İlk Evi Masalına benzeyen hayvan masalları okumak için bağlantıya tıklayabilir, masallarımızı sesli olarak dinlemek için instagram sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.