Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar yemyeşil ağaçların gölgesinde, kuş seslerinin yankılandığı bir köyde Minto adında, minik bir tavşan yaşarmış. Yumuşacık kulaklarıyla çok iyi duyar, pamuk gibi burnuyla her kokuyu tanırmış. En çok da anneannesinin pişirdiği tarçınlı çöreklerin kokusunu severmiş.
Günlerden bir gün, köyün sokakları rengârenk süslenmiş, herkes gülümseyerek birbirine “Bayramın mübarek olsun” diyormuş. Minto’nun kalbi kıpır kıpır atmış. Çünkü bugün bayrammış.
Bayram sabahı, güneş hafifçe uyanmış gökyüzünde. Minto erkenden kalkmış, üzerini giyinmiş. En sevdiği kırmızı fuları boynuna dolamış, aynanın karşısında dönmüş durmuş. “Bugün büyüklerden harçlık alacağım,” demiş kendi kendine. “Sonra da biriktirip kocaman bir uçurtma alacağım!”
Bahçeye çıktığında, komşu keçi Nine onu görünce gülümsemiş:
“Bayramın kutlu olsun, Minto. Gel bakalım, sana bir şeker ve bir de harçlık!”
Minto sevinçle iki kulağını oynatmış. Küçük cebi henüz boşmuş ama içinde kocaman bir umut varmış. İlk harçlığını cebine koyduğunda cebin içi yumuşacık seslerle dolmuş: “Çıng, çıng… Şıngır mıngır…”
Sonra sırayla tavuk Teyze, ayı Dede, sincap Kuzen ve kirpi Öğretmen… Hepsi de Minto’ya şeker ve harçlık vermiş. Minto, her seferinde teşekkür etmiş, minik minik eğilmiş. Cebi dolmuş da dolmuş.
Ama uçurtmanın rengi ne olmalıymış? Mavi mi, sarı mı, yoksa gökkuşağı gibi mi? Minto yürürken düşünmüş durmuş. Ayakları çimenlere sürtünmüş, kalbi gökyüzüne değmiş.
Öğle vakti eve dönerken, bir ağacın altında oturan yaşlı bir kaplumbağa görmüş. Kabukları tozlu, gözleri yorgunmuş. Ama yüzünde hafif bir gülümseme varmış. Minto yavaşça yaklaşmış. “Bayramın kutlu olsun,” demiş.
Kaplumbağa başını kaldırmış, “Senin de evladım,” demiş usulca. Ama sonra içini çekmiş. “Bu yıl bana gelen olmamış… Olsun, yine de bayramdır, güzeldir.”
Minto’nun kalbi incecik sızlamış. Bir eli cebine gitmiş, şıngırdayan paraları hissetmiş. Sonra bir kısmını çıkarıp yaşlı kaplumbağaya uzatmış. “Bu senin bayram harçlığın olabilir mi?” demiş.

Kaplumbağanın gözleri dolmuş ama gülümsemiş. “Senin gibi güzel yürekli biriyle karşılaşmak en büyük harçlıktır,” demiş. Minto da gülümsemiş. Sonra beraberce oturmuşlar, Minto cebindeki şekerlerden birkaçını da paylaşmış. Gökyüzünde bulutlar şekilden şekle girmiş, yapraklar fısıldaşmış.
Akşam olunca Minto eve dönmüş. Anneannesine olanları anlatmış. Anneanne Minto’nun başını okşamış:
“Bayram sadece şeker ya da para demek değildir yavrum,” demiş.
“Paylaşınca bayram olur, yürekle hissedilince güzelleşir.”
Ertesi gün, Minto harçlıklarını saymış. Uçurtma için hâlâ yeterince varmış. Ama artık uçurtmanın rengi belliymiş: Gökyüzü gibi mavi, içinde iyilik kadar yumuşak, gülüşler kadar hafif…
Bayram Harçlığı Masalı sonra Minto, her bayramda harçlıklarının bir kısmını hep paylaşmış. Çünkü gerçek bayram, bir kalpten başka bir kalbe uzanan o küçücük iyilikte saklıymış.
Ve gökyüzünde uçan mavi uçurtma, rüzgârla konuşurmuş:
“Minto gibi yürekler çoğalsın da, dünya biraz daha bayram olsun…”
Bayram Harçlığı Masalına benzeyen kısa masallar okumak için bağlantıya tıklayabilirsiniz.
Bugün yayımladığımız sesli masalımızı dinlemek için ise instagram sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.