Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar, yemyeşil bir mahallede dört kişilik çok tatlı bir aile yaşarmış.
Bu ailenin minik üyesi, renkli tokaları ve gülüşüyle her yeri neşelendiren Berfu adında bir kızmış. Abisi Berk, bu yıl liseye geçecekmiş ve kısa süre önce sınavlara girip büyük bir emek vermiş. Anne Berrin sabırla her şeyi toparlayan, baba Bülent ise polislik mesleğiyle evin gururuymuş.
Evleri çiçekli balkonuyla, mutfağındaki mis gibi kokularla, her sabah birlikte edilen kahvaltılarla sıcacık bir yermiş. Özellikle akşamları sofrada toplanıp sohbet ettiklerinde, dışarısı soğuk bile olsa içleri sıcacık olurmuş.
Derken bir sabah, babaları elinde resmi bir kâğıtla eve girmiş. Yüzündeki ifadeyi gören herkes bir şeylerin değişeceğini anlamış.
“Tayinim çıkmış,” demiş. O an evin içinde sessizlik dalga dalga yayılmış. Anneleri hemen toparlamaya çalışmış, “Hayırlısı olsun,” demiş ama sesi incecik titremiş. Berfu, olan biteni tam anlayamamış; annesinin yüzündeki değişikliğe bakıp usulca sormuş: “Tayin ne demek?”
Berk gözlerini yere indirmiş, dudaklarını kıpırdatmadan “Ama ben yeni okulu kazanmıştım,” demiş. Babaları çocuklarının yanına oturmuş, kollarını iki yana açarak ikisini de sarılmış. “Yeni yerlerde de güzel şeyler olur,” demiş. “Biz birlikte olduktan sonra her şeyin üstesinden geliriz.”
Birkaç gün içinde koliler ortaya çıkmaya başlamış. Berfu, en sevdiği peluş tavşanı bir kutuya yerleştirirken burnunu çekmiş. “Bu odada ne çok oyun oynadık seninle,” diye fısıldamış. Annesi başını okşayıp “Yeni odanda da seninle oynar,” demiş. Berk ise kitaplarını toplarken camdan dışarıya bakıp, eski okuluna ve arkadaşlarına sessizce veda etmiş.
Taşınma günü geldiğinde, ev biraz sessizleşmiş. Komşular vedalaşmaya gelmiş, sarılmalar, hediyeler, el sallamalar derken evin kapısı son kez kapanmış. Bülent Bey arabaya binmeden önce bir an durmuş, evin kapısına bakıp içinden “Teşekkür ederiz,” demiş. Berfu camdan dışarıyı izleyerek, “Hoşça kal evimiz,” demiş.
Eskişehir’e vardıklarında, her şey biraz farklı gelmiş. Evlerinin hemen karşısında yemyeşil bir park varmış; içinde salıncaklar, kaydıraklar ve gül kokuları varmış.
Berfu daha ilk günden parka koşmuş, salıncağa oturmuş ve hafifçe ileri geri sallanmaya başlamış. “Burası çok güzel. Rüzgâr bile başka esiyor,” demiş. Anneleri gülümseyip başını sallamış, “Yeni başlangıçlar bazen böyle sürprizlerle gelir,” demiş.
İlk birkaç gece Berfu uyumakta zorlanmış. Eski yatağını, penceresinden görünen ağacı, hatta gece lambasının ışığını bile özlemiş. Yeni odasındaki duvarlar ona biraz yabancı gelmiş. Ama annesi her gece başucuna oturmuş, yumuşak bir sesle masallar anlatmış.

Berfu, bir süre sonra annesinin sesiyle kendini güvende hissetmiş; o sesi duyar duymaz gözlerini kapatır olmuş. Sonra bir gün, kendi elleriyle duvarına çiçekli çıkartmalar yapıştırmış; sanki odayı biraz daha kendine benzetmek istemiş.
Berk yeni okuluna başladığında önce biraz sessiz kalmış, kimseyle konuşmak istememiş. Sınıftaki her şey ona yabancı gelmiş; sıralar farklı, koridorlar daha uzunmuş. Ama derste yanındaki çocuk ona bir kalem uzatıp gülümseyince, Berk’in içi biraz ısınmış gibi olmuş.
O gün okuldan döndüğünde çantasını kenara bırakıp, “Sanırım bu okul sandığım kadar kötü değil,” demiş. Bunu duyan annesiyle, babası göz göze gelmiş, içleri biraz rahatlamış.
Berfu ise o gün kocaman bir resim dosyası taşıyormuş. Yolda yürürken heyecandan dosyayı sıkı sıkı tutmuş. Eve girer girmez, “Bugün resim dersinde ailemizi çizdim!” demiş.
Resimde, yan yana duran dört kişi, arka planda yeni evleri ve etrafında çiçeklerle dolu bir bahçe varmış. Çatının üzerine renkli harflerle “Bizim Evimiz” yazıyormuş. Berfu resmi yere serip herkese göstermiş.
Annesiyle babası uzun uzun bakmış, Berk ise sessizce gülümsemiş. O anda, herkesin içinde aynı düşünce yankılanmış: “Burası artık gerçekten bizim evimizmiş.”
Zamanla her şey yavaş yavaş yerine oturmuş. Yeni sokaklar artık o kadar yabancı gelmemeye başlamış. Berfu parkta yeni arkadaşlar edinmiş, Berk ise basketbol sahasında keyifle oynamaya başlamış. Babaları yeni görev yerine alışmış, anneleri de mutfağında yine en sevilen kekleri pişirir olmuş.
Ev, belki eskisinden farklıymış ama içindeki sesler, kahkahalar ve kokular hep aynı kalmış.
Ve böylece Berfu, Berk, anneleri ve babaları, her yere birlikte götürebilecekleri en değerli şeyi anlamışlar: Bir evin yeri değil, içinde taşıdığı sevgi önemliymiş.
Gökyüzü yine maviymiş, rüzgâr usulca esiyormuş. Berfu ise artık biliyormuş ki: Bu taşınma, Berfu’nun Yeni Evi Masalının finali değil başlangıcıymış.
Berfu’nun Yeni Evi Masalına benzeyen 5 yaş masalları okumak için bağlantıya tıklayabilir, masallarımızı sesli olarak dinlemek için instagram sayfamızı takip edebilirsiniz.