Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar aynı apartmanda yaşayan iki küçük arkadaş varmış. Biri Şura, diğeri Berk’miş. İkisi de altı yaşındaymış. Her gün birlikte oynar, bazen top peşinde koşar, bazen çimenlere uzanıp bulutlara şekiller uydururlarmış. Ama o sabah her şey biraz farklıymış.
Şura, pencerenin önünde otururken aklına bir fikir gelmiş. İçinden “Acaba kendi masalımı yazsam nasıl olurdu?” diye geçirmiş. Tam o sırada kapı zili çalmış. Berk, elinde topuyla gelmiş ve her zamanki neşesiyle “Şura, parka gidelim mi?” diye sormuş.
Şura gülümsemiş ama başını hafifçe iki yana sallamış. “Bugün oyun oynamak istemiyorum. Başka bir şey yapmak istiyorum,” demiş.
Berk merakla sormuş, “Ne yapacaksın ki?”
Şura derin bir nefes almış ve fısıldar gibi cevap vermiş: “Bir masal yazmak istiyorum. Kendi masalımı.”
Berk önce şaşırmış, sonra topunu yere bırakmış. “Birlikte yazalım mı?” diye sormuş.
Şura’nın gözleri parlamış. “Harika olur!” demiş sevinçle. İkisi de apartmanın arka bahçesine inmiş. Dut ağacının altındaki eski tahta masaya oturmuşlar. Şura defterini getirmiş, Berk de çantasından renkli kalemlerini çıkarmış. Masal, oracıkta başlamış.
Berk “masalın kahramanı kim olacak?” diye sormuş.
Şura düşünmüş. “Bir kaplumbağa,” demiş. “Ama sıradan bir kaplumbağa değil. Bu kaplumbağa yürümek yerine uçabiliyor.”
Berk gülmüş. “Uçan kaplumbağa mı? Çok iyi! Adı ne olsun?”
Şura biraz düşünmüş, sonra “Tospik olsun,” demiş.
Berk hemen deftere yazmış: “Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar Tospik adında, uçmayı seven küçük bir kaplumbağa varmış.”
“Peki Tospik ne istesin?” diye sormuş Berk.
Şura başını yana eğmiş. “Gökkuşağının ucundaki sesi duymak istesin,” demiş.
Berk şaşırmış. “Gökkuşağının sesi mi olur?
Şura gülümsemiş. “Olur. Ama herkes duyamaz. Sadece sabırlı olanlar duyabilir,” demiş.
Berk başını sallamış. “Tamam o zaman. Tospik, o sesi duymak için yola çıkıyor.”
Masallarının içine hayal ettikleri her şeyi koymuşlar. Tospik önce ormandan geçmiş. Ormanın içi serin ve sessizmiş. Kuşlar ötüyor, rüzgâr yaprakların arasından geçerken tatlı bir ses çıkarıyormuş.
Bir süre sonra Tospik, yerde parlak bir yaprak bulmuş. Tam üzerinden geçecekken yaprak kıpırdamış ve konuşmaya başlamış. “Merhaba Tospik,” demiş. “Gökkuşağının ucuna gitmek kolay değildir. Yalnız gidersen yolu şaşırırsın.”
Tospik önce korkmuş ama sonra cesaretini toplayarak “Sen kimsin?” diye sormuş.
Yaprak kendini tanıtmış: “Benim adım Lapi. Rüzgârın taşıdığı bir yaprağım. Eğer istersen, sana yol arkadaşlığı yapabilirim.”
Tospik sevinmiş. “Birlikte gidelim,” demiş.
Şura yazarken durup düşünmüş. “Tospik’le Lapi arasındaki arkadaşlık önemli,” demiş.
Berk de eklemiş: “Çünkü birlikte yola çıkanlar daha çok şey öğrenir.” Masalları büyüdükçe içindeki her şey de değişmiş. Tospik’le Lapi bazen yağmura yakalanmış, bazen güneşin altında gölgeler aramış.

Bir gün karşılarına nehir çıkmış. Tospik geçememiş. Ama nehir konuşmaya başlamış: “Beni geçmek için sabretmelisin. Su bazen durur, bazen hızla akar. Beklemeyi bilirsen, seni taşıyabilirim.”
Bu sözleri çok sevmişler. Berk, “Nehir sabrı anlatıyor,” demiş. Şura ise “Ve dinlemeyi,” diye eklemiş.
Masal ilerledikçe Tospik sadece gökkuşağının ucunu değil, sabretmenin, paylaşmanın ve güvenmenin ne demek olduğunu da öğrenmiş. En sonunda gökkuşağının ucuna vardığında, ortalık sessizmiş. Ne bir ses varmış, ne de bir işaret.
Tospik başını öne eğmiş. “Galiba olmadı,” demiş.
O sırada Lapi hafifçe titremiş. “Sen sesi duymayı bekliyordun ama aslında yol boyunca hep içindeydi,” demiş.
Tospik gözlerini kapatmış ve kalbinde ince, yumuşak bir titreşim hissetmiş. O an, o sesi duymuş. Herkesin duyamadığı o içten sesi.
Şura defteri kapatmadan önce kalemi eline almış. Berk’le göz göze gelmişler.
Berk “Masal bitti mi?” diye sormuş.
Şura gülümseyerek başını sallamış. “Hayır,” demiş. “Masallar asla bitmez. Sadece yer değiştirir.” Defterin sonuna birlikte bir cümle yazmışlar: “Bir masal yazmak, bazen kalbini dinlemek gibidir.”
Altına da şunu eklemişler: “Ve yanında bir arkadaşın varsa, her hayal yolunu bulur.”
O günden sonra Şura ile Berk her hafta yeni bir masal yazmış. Bazen yıldızlara tırmanmışlar, bazen karıncaların yaşadığı şehirleri anlatmışlar. Ama ne yazarlarsa yazsınlar, ilk masalları her zaman en özeli olmuş. Çünkü o masalda, ilk kez birlikte hayal kurmuşlar.
Ve Bir Masal Yazalım mı burada bitmiş Ama Berk ve Şura yazdıkları her masalın başına hep aynı cümleyi yazmaya devam etmiş: “Bir varmış, bir yokmuş…” Çünkü biliyorlarmış ki, bu cümleyle başlayan her şey, gerçek olmasa bile çok güzel olurmuş.
Bir Masal Yazalım mı masalına benzeyen uyku masalları okumak için bağlantıya tıklayabilirsiniz. En güzel sesli masallarımızı dinlemek için ise instagram sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.