Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar, uzak bir vadide yalnızca çocukların yaşadığı bir krallık varmış. Bu krallığın adı “Çocuklar Krallığı”ymış ve burada bütün kararları çocuklar alırmış.
Sarayın duvarları çizimlerle doluymuş, sokaklarda ip atlayan, sek sek oynayan çocukların neşesi yankılanırmış.
Krallığın başında Can adında bir çocuk varmış. Can her sabah güneş doğmadan uyanır, sarayın arka bahçesindeki salıncağa oturur ve o gün neyin daha güzel olabileceğini düşünürmüş.
Yönettiği krallıkta adaletin sadece kurallar değil, kalplerle sağlanacağına inanırmış. Taç takmayı sevmez, çocukların arasında sessizce dolaşırmış. Onu diğerlerinden ayıran şey, her çocuğun ne hissettiğini dikkatle dinlemesiymiş.
Can’ın en yakın arkadaşı Elif ise krallığın karar defterini tutarmış. Her yeni fikir, her güzel oyun ve her sorun bu deftere yazılırmış. Toplantılar büyük bir çadırda yapılır, herkes söz hakkı alırmış. Çünkü bu krallıkta, fikirlerin yaşı olmazmış.
Bir sabah krallığa yeni bir çocuk gelmiş. Adı Deniz’miş. Okul değiştirdiği için taşınmak zorunda kalmış. Yüzünde hem merak hem de biraz çekingenlik varmış. Diğer çocuklar oyun oynarken o bir bankın ucunda oturmuş, sessizce onları izlemeye başlamış.
Can uzaktan onu fark etmiş ama hemen yanına gitmemiş. Önce neler olup bittiğini anlamak istemiş.
Deniz çocukları izlerken ne gülmüş, ne de oyuna katılmak istediğini belli etmiş. Bu durumu fark eden birkaç çocuk kendi arasında fısıldaşmış.
Biri, “Galiba bizimle oynamak istemiyor,” demiş. Bir diğeri, “Belki de bizim oyunları bilmiyordur,” diye eklemiş. Seslerini yükseltmemişler çünkü onun üzülmesinden çekinmişler.
Bu söz Can’ı düşündürmüş. Çünkü kimse doğuştan oyunu bilmezmiş ki; herkes zamanla öğrenirmiş.
Öğleden sonra Elif toplantı çadırında herkesi toplamış. Deniz’in durumu konuşulmuş ama çocuklar sessiz kalmış. Kimse kötü bir şey yapmadığını düşünüyormuş.
Bunun üzerine Can ayağa kalkmış ve şöyle demiş: “Birini dışlamak için kötü biri olmak gerekmez. Bazen sadece fark etmemek bile yeter.”
Salonda bir sessizlik olmuş. Ardından Elif, karar defterini açmış ve yeni bir madde eklemiş: “Krallığımıza katılan her çocuk, ilk gün bir arkadaşla eşleştirilir.”
Ertesi sabah sarayın bahçesinde çocuklar yeniden toplanmış. Elif, karar defterindeki yeni maddeyi yüksek sesle okumuş ve gülümseyerek “Bugün ilk eşleşme gerçekleşiyor,” demiş.
Deniz’in yanına, sıcacık gülüşlü bir kız gelmiş: Mina. Mina, sadece oyunu bilen biri değil; aynı zamanda içine kapanan çocukları da bilirmiş.

Oyunun ortasında bir kahkaha çıkmış Deniz’in ağzından, kendisi bile şaşırmış. Tam o anda, salıncağında oturan Can başını çevirmiş ve o gülümsemeyi görmüş.
Gözleri hafifçe dolmuş ama yüzünden tebessüm eksik olmamış. Çocukların Krallığı Masalının sonunda, defterlere yazılan kuralların değil; bir çocuğun kalbinde açan güvenin krallığın gerçek gücü olduğunu anlamış.
Çocukların Krallığı Masalına benzeyen çocuk masalları okumak için bağlantıya tıklayabilirsiniz.