Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar, dağların eteğine kurulmuş, çiçeklerle çevrili küçük bir köy varmış. Bu köyde yaşayan herkes, ejderhalardan çok korkarmış. Çünkü büyüklerinden hep “Ejderhalar kötüdür, köyleri yakar, insanlara zarar verir,” diye duymuşlar.
Köyde yaşayan çocuklar gökyüzünde bir kuş gölgesi gördüğünde “Acaba bir ejderha mı?” diye korkarak başlarını saklarmış. Hatta köyün girişine, ejderhaları uzak tutacağına inanılan taşlarla süslü büyük bir tabela bile asılmış: “Ejderhalar Giremez!”
Ama köyün arkasındaki ormanda, kimsenin yaklaşmadığı eski bir mağarada Moska adında bir ejderha yaşarmış. Pulları gece mavisi gibi parıldar, gözleri sakince bakarmış.
Moska sessiz, yumuşak kalpli bir ejderhaymış. Kimseyi incitmez; aksine, yağmurdan ıslanan sincaplara kanatlarını açar, yolu kaybolan kuzulara ışık saçarmış.
Günlerden bir gün, köyün yakınındaki dağda büyük bir yangın çıkmış. Alevler, rüzgârla birlikte köye doğru yayılmaya başlamış. Köylüler ne kadar kovayla su taşısalar da alevler çok hızlıymış. Herkes korku içinde kaçışırken, gökyüzünde bir gölge belirmiş.
O gölge, köylülerin yıllardır korktuğu ejderhaya aitmiş: Moska! Ama bu kez gelişinde korku değil, umut varmış. Gökyüzünde kanat çırptıkça rüzgâr alevleri tersine savurmuş. Ağzından çıkan buharla ateşi bastırmış, ardından dereden su taşıyarak yangını söndürmeye başlamış.
Köylüler, önce ne olduğunu anlayamamış. Bazıları korkuyla saklanmış ama sonra Moska’nın alevleri söndürdüğünü, evleri koruduğunu fark etmişler. Çocuklardan biri “Anne! Ejderha bizi kurtarıyor!” diye sevinçle bağırmış.
Yangın tamamen sönünce Moska, yavaşça köy meydanına inmiş. Ayakları yere değdiğinde kimse kaçmamış, sadece sessizce ona bakmışlar. Önce gözlerde korku varmış, sonra bu korku yerini şaşkınlığa, ardından da minnettarlığa bırakmış.
Köyün yaşlısı öne çıkıp duraksamış, sonra yumuşak bir sesle “Bizi tanımıyordun ama yine de yardım ettin. Sana teşekkür ederiz,” demiş.
Moska başını hafifçe eğmiş, sonra arkasını dönüp yavaşça yürümüş. Ama bu sefer kimse onun gitmesini istememiş. Çocuklardan biri el sallamış, ardından bir diğeri. Sonra hep bir ağızdan bağırmışlar: “Gitme Moska! Biz senin arkadaşın olabiliriz!”

O günden sonra köylüler ejderhaların hepsinin kötü olmadığını anlamış. Gerçekleri sadece duyduklarından değil, yaşadıklarından öğrenmişler. Moska, artık köyün bir parçası olmuş. Bazı akşamlar gökyüzünde daireler çizip çocuklara gösteriler yapar, bazen de sabahları güneşi selamlamak için köyün üstünde uçarmış.
Ejderha Dostluğu Masalından sonra, köyün girişindeki “Ejderhalar Giremez” tabelası kaldırılmış. Çünkü herkes anlamış ki, bir canlının kocaman olması, onun kötü olduğu anlamına gelmezmiş. Kalbi iyiyse, kanatları ne kadar büyük olursa olsun kimseye zarar vermezmiş.
Moska’nın dostluğu, gökyüzünde süzülen yumuşak bir rüzgâr gibi köyün her köşesine yayılmış. “Çocuklarsa artık yalnızca gözleriyle değil, kalpleriyle de görmeye başlamış.”
Ejderha Dostluğu Masalına benzeyen uyku masalları okumak için bağlantıya tıklayabilirsiniz.