Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar, dağların eteğinde kurulmuş sessiz bir köy varmış. Bu köyde, etrafına gülümseyerek bakan, gözleri merakla parlayan bir kız yaşarmış. Kızın adı Lalin’miş ve onun en büyük sırrı, kimsenin bilmediği bir yeteneği varmış: Hayvanların dilini anlarmış.
Lalin, okuldan gelir gelmez çantasını bırakır, soluğu ormanın kenarındaki çimenlikte alırmış. Kuşların cıvıltısını dinler, karıncaların telaşına bakar, bazen rüzgârla birlikte ağaçların ne söylediğini anlamaya çalışırmış. Fakat en çok da tavşan Topik’le konuşmayı severmiş. Topik, minik burnunu kıpırdatarak Lalin’e ormanın dedikodularını anlatırmış.
Lalin bir gün, çantasını bile açmadan ormana koşmuş. Çünkü sabah yolda yürürken bir sincabın acı bir sesle ağladığını duymuş. “Biri ağlıyor,” demiş kendi kendine. O ağlayışı yalnızca o duymuş. Diğer çocuklar hiçbir şey duymamışlar. Lalin, o sesi unutmamış ve okul çıkışı hemen ormana gitmiş.
Ağaçların arasından geçerken, yaprakların hışırtısı sanki yol gösteriyormuş. Sonunda bir ağacın altında kıpırdamadan duran küçük bir sincap görmüş. Gözleri yaş doluymuş. “Merhaba,” demiş Lalin sessizce, “Seni üzen ne oldu?” Sincap başını kaldırmış, sesi titreyerek anlatmaya başlamış: “Kardeşim kayboldu. Onu bulamıyorum.”
Lalin, küçük sincabın gözlerindeki korkuyu görünce hiç düşünmeden dizlerinin üzerine çökmüş. “Üzülme, onu birlikte bulacağız,” demiş. Sincap, kardeşinin en son büyük meşe ağacının çevresinde oynadığını fısıldamış.

Lalin, hemen yakındaki çalılıkta bekleyen arkadaşı Topik’e seslenmiş. Topik, kulaklarını dikmiş, burnunu havaya kaldırmış ve titrek bir heyecanla iz aramaya koyulmuş. Böylece üçü, kalplerindeki endişe ve umutla, sessizce ormanın derinliklerine doğru ilerlemeye başlamış.
Lalin yol boyunca, karşısına çıkan her canlıya nazikçe seslenmiş: “Küçük bir sincap gördünüz mü?” diye sormuş.
Kuşlar başlarını eğerek dalların yönünü göstermiş, karıncalar ise telaşlı yürüyüşleriyle taze bir iz olduğunu fısıldar gibiydi. Bir kelebek hafifçe çırpınarak çalıların arasını işaret etmiş. Lalin, Topik ve küçük sincap, bu sessiz ipuçlarını dikkatle takip etmiş; adımlarını yavaşlatmış, kalplerini dinlemiş ve ormanın sesini duymaya çalışmışlar.
Sonunda sık yaprakların arasında, titrek gözlerle çevresine bakan minik bir sincap görmüşler. Küçük bedeni ürkekçe titriyormuş ama sağ salimmiş.
Lalin, nefesini tutarak sessizce yaklaşmış, diz çökmüş ve en yumuşak sesiyle konuşmuş: “Korkma, artık güvendesin. Ağabeyin seni çok özledi.”
Minik sincap, Lalin’in sesinde bir güven duymuş. Önce ürkek bir adım atmış, ardından hızla kardeşinin kucağına atılıvermiş. İki küçük sincap birbirine sarıldığında, ormanın kalbi sanki bir anlığına huzurla çarpmış.
Lalin onların yanında durmuş, sessizce gülümsemiş. Geri dönerken ormandaki tüm hayvanlar yol kenarına dizilmiş. Kuşlar ötüşmüş, böcekler cıvıldamış, ağaçlar sanki eğilerek Lalin’e teşekkür etmiş.
Hayvanları Anlayan Kız Masalından sonra ormandaki hayvanlar, Lalin’den “Kalbiyle duyan kız” diye söz etmeye başlamış. Nerede bir yardım gerekse, fısıltılarla onu çağırmışlar.
Köydeki insanlar ise Lalin’in gözlerindeki o huzurlu ışıltının sebebini merak edip durmuş. Ama Lalin, bu sırrı kimseye anlatmamış. Çünkü bazı bağlar kelimelerle değil, sadece yürekten yüreğe kurulmuş.
Hayvanları Anlayan Kız Masalına benzeyen hayvan masalları okumak için bağlantıya tıklayabilir, çocuğunuza özel masal hizmeti almak için buraya tıklayabilirsiniz.