Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar, kışın en güzel günlerinin yaşandığı küçük bir kasaba varmış. Bu kasabanın çocukları, kar yağdığında hemen sokağa fırlayıp kartopu oynar, kardan adam yaparmış. Kasabanın en neşeli ve en hayalperest çocuklarından biri ise Mert’miş.
Mert’in en büyük hayali, sıradan bir kardan adam yapmak değilmiş. O, bir gün gerçekten konuşabilen, hareket edebilen, canlı bir kardan adam yapmayı hayal edermiş!
Bir sabah, Mert gözlerini açar açmaz pencereye koşmuş. Camın ardından dışarıya bakınca nefesi kesilmiş! Her yer bembeyaz bir örtüyle kaplanmış, çatılar, ağaçlar ve yollar karlar altında kaybolmuş. Kar taneleri ağır ağır süzülerek yere düşerken, rüzgâr onları dans ettiriyor gibiymiş.
O an içini büyük bir heyecan kaplamış. Hemen montunu kaptığı gibi atkısını boynuna sarmış, eldivenlerini takmış ve kapıyı hızla açarak dışarı fırlamış.
Bu yıl yapacağı kardan adamın her zamankinden daha özel olmasını istiyormuş. Küçük elleriyle karları avuçlamış, yuvarlamış ve giderek büyüyen üç büyük kar topu oluşturmuş. Özenle üst üste koymuş, bastırarak sağlamlaştırmış.
Sonra ceplerinden malzemelerini çıkarmış; bir havucu dikkatlice burnuna yerleştirmiş, iki yuvarlak kömür parçasını gözlerine, birkaç düğmeyi gövdesine dizmiş. Ama en önemlisi, boynuna eski bir atkı sarmış ve başına dedesinin yıllar önce taktığı şapkayı yerleştirmiş.
Bir adım geriye çekilmiş, kardan adamına hayranlıkla bakmış ve içinden, “Keşke gerçekten canlanabilseydi” diye fısıldamış.
Tam o anda, gökyüzünden bir kar tanesi süzülerek kardan adamın başına konmuş. Hafif bir esintiyle birlikte kardan adam titremiş, gözlerini açmış ve gülümsemiş.
Merhaba Mert! demiş ince ve neşeli bir sesle.
Mert, şaşkınlıkla geriye doğru bir adım atmış ama sonra heyecanla gülümsemiş.
— Sen, sen gerçekten konuştun mu?

Kardan adam, başını hafifçe sallayarak gülümsemiş:
— Evet, sayende uyandım!
Mert’in gözleri kocaman açılmış, kalbi heyecanla çarpmış. Sevinçle yerinde zıplamış ve kollarını çırpmış.
— Gerçekten mi? Sen konuştun!
Kardan adam gülerek göz kırpmış.
— Elbette! Senin ellerinle yapıldım ve sevginle canlandım!
Mert’in içi sıcacık olmuş. Artık onun sadece bir kardan adamı değil, gerçek bir arkadaşı varmış!
O gün ikisi de doyasıya eğlenmiş. Kar topu savaşı yapmışlar, en hızlı kim kayıyor diye kızak yarışları düzenlemişler, hatta Mert, kardan adamına en sevdiği kış masallarını bile anlatmış. Zaman su gibi akıp gitmiş. Ama akşam olup da güneş batmaya başlayınca, kardan adamın neşeli yüzü solmuş. Gözleri hafifçe yere kaymış, başını eğmiş.
— Ne oldu? Neden üzgünsün? diye sormuş Mert endişeyle.
Kardan adam içini çekmiş.
— Güneş doğduğunda eriyeceğim, demiş üzgünce.
Mert’in içi burkulmuş. Onunla daha uzun süre vakit geçirmek istiyormuş. Ama sonra aklına bir fikir gelmiş!
— Bekle, hemen döneceğim!
Mert, aklına parlak bir fikir gelince hızla eve koşmuş. Kapıyı heyecanla açıp içeri dalmış, annesini mutfakta bulmuş.
— Anne, bana eski bir çuval ve bir şişe su verebilir misin? Çok önemli!
Annesi şaşkınlıkla gözlerini kırpmış ama Mert’in gözlerindeki heyecanı görünce sormadan istediğini vermiş. Mert, teşekkür bile etmeye fırsat bulamadan çuvalı kaptığı gibi tekrar dışarı fırlamış ve soluğu kardan adamın yanında almış.
— Sana yardım edebilirim! Seni gölge bir yere taşıyacağız ve her gün seni sulayarak erimeni geciktireceğim!
Kardan adam gülümsemiş.
— Bu harika bir fikir!
Mert, hemen birkaç arkadaşını toplamış ve hep birlikte kardan adamı kasabanın en serin, en gölge yerine taşımışlar. Büyük bir özenle onu koruyabilmek için etrafına yeni kar yığınları eklemişler.
Her gün biraz su serperek karın sıkılaşmasını sağlamış, rüzgârın ve güneşin etkisini azaltmaya çalışmışlar. Böylece kardan adam, kış boyunca erimeden kalmış ve Mert’le arkadaşlarıyla birlikte neşeli günler geçirmiş.
Ama bir gün, bahar rüzgârları esmeye başlamış. Kuşlar cıvıldıyor, çiçekler açıyormuş. Mert, kardan adamın artık dayanamayacağını biliyormuş.
— Gitme, diyemem, çünkü bu doğanın bir parçası. Ama söz ver, gelecek kış tekrar geleceksin, demiş.
Kardan adam, gülümseyerek Mert’in gözlerinin içine bakmış ve yumuşak bir sesle fısıldamış:
— Unutma, her kar yağdığında beni hatırla. O zaman ben de kalbinin en güzel köşesinde seninle olacağım!
Ve o sabah, Mert gözlerini açtığında odasının içine baharın ilk güneş ışıkları süzülüyormuş. Karlar erimeye başlamış, damlalar çatılardan tatlı tatlı süzülüyormuş. Mert pencereye doğru yürümüş, dışarı bakmış. Kardan adam gitmişti. Ama içinde garip bir hüzün yerine sıcak bir mutluluk varmış.
Çünkü biliyormuş ki, kış tekrar geldiğinde, kar taneleri dans ederek gökyüzünden düşmeye başladığında, o yine kardan adamını yapacak ve birlikte yeni anılar biriktireceklerdi.
Ve böylece, Mert’in o kışı bir masala dönüşmüş. O günden sonra her yıl ilk kar yağdığında, eski atkısını ve dedesinin şapkasını hazırlamış, kardan adamını büyük bir sevgiyle yapmış. Çünkü anlamış ki, dostluk sadece aynı yerde olmak değil, kalbin en güzel köşesinde yaşamakmış.
Ve Kardan Adam Masalı burada bitmiş. Ama belki de her kış, bir kar tanesi bir çocuğun hayaline dokunmuş ve bir kardan adam daha canlanmış.
Kardan Adam Masalına benzeyen çocuk masalları okumak için bağlantıya tıklayabilirsiniz.