Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar yazı çok seven, meraklı mı meraklı bir çocuk varmış. Adı Mert’miş. En çok karpuz yemeyi severmiş. Hele ki güneş tepede parladığında, buz gibi bir dilim karpuz onun için en güzel ödülmüş.
Bir sabah annesi pazardan kocaman bir karpuz getirmiş. Mert, balkona çıkıp karpuzu incelemeye başlamış. Parmaklarıyla kabuğun üstüne şekiller çizmiş. O sırada ortasında minicik bir ışık parıltısı fark etmiş. Merakı iyice artan Mert, annesinin masaya bıraktığı bıçağı dikkatlice almış ve o parlayan noktaya yavaşça dokunmuş.
Tam o anda etrafı birden dönmeye başlamış. Balkon, masa, çiçekler, her şey silinmiş gibi olmuş. Mert gözlerini sıkıca kapatmış. Açtığında kendini yemyeşil bir tarlanın ortasında bulmuş.
Etrafına hayretle bakınmış. Gökyüzü burada biraz daha pembemsi, ağaçlar hafifçe kımıldıyor gibiymiş. Asıl şaşkınlığı ise çevresindeki insanları görünce yaşamış. Burada sadece çocuklar varmış! Kimisi ip atlıyor, kimisi resim yapıyor, bazıları da gökyüzüne uçurtmalarını salıyormuş.
Yanına boncuk gözlü, gülümseyen bir çocuk yaklaşmış. “Hoş geldin,” demiş neşeyle. “Sen de mi karpuz gezegenine geldin?”
Mert, biraz şaşkın ama mutlu bir ifadeyle başını sallamış. “Sanırım geldim. Ama nasıl olduğunu anlamadım,” demiş.
Diğer çocuklar da yanlarına gelmiş. Hep birlikte anlatmaya başlamışlar: “Bu gezegen, karpuzun kalbinde gizlidir. Her çocuk, içindeki özel bir çekirdeğe dokunduğunda buraya gelir. Burası yalnızca çocukların düşlerinden oluşur.”
Mert, önce biraz çekinse de sonra oyuna katılmış. Karpuz kabuklarından yapılmış kaydıraklardan kaymış. Çekirdekten koltuklara oturmuş, gülerek karpuz dondurması yemiş. Burada kimse acele etmiyormuş. Kimse “sus” demiyor, kimse “çabuk ol” diye bağırmıyormuş.

Gün batarken, bir çocuk sessizce Mert’in yanına gelmiş, elini tutmuş ve gülümseyerek, “Burada her şey hayal gücümüzle olur,” demiş. “Ama gerçek dünyada da hayal kurmayı unutma. Orası da senin düşlerinle güzelleşir.”
Sonra bir an durup hafifçe başını eğmiş: “Artık gitme vakti geldi,” demiş fısıltıyla. “Ama ne zaman istersen, kalbinle yine burayı bulabilirsin.”
Mert o anda içinin ısındığını, kalbinin hafiflediğini hissetmiş. Karşısındaki çocuğa son kez bakmış, gülümsemiş ve gözlerini yavaşça kapatmış. Gözlerini yeniden açtığında kendi balkonundaymış. Karpuz yerindeymiş, masa ve sandalye de olduğu gibi duruyormuş. Ama Mert artık karpuza bambaşka bir gözle bakıyormuş.
O günden sonra canı ne zaman sıkılsa ya da yalnız hissetse, bir dilim karpuz alıp gözlerini kapatmış. Çünkü bazı yerler gidip görmeye değil, kalbinle hatırlamaya uygunmuş.
Karpuzun İçindeki Küçük Gezegen Masalı burada biterken, belki de bir karpuz sadece serinletmezmiş; bazen çocuk kalbinin en güzel düşlerine sessizce kapı açarmış.
Karpuzun İçindeki Küçük Gezegen masalına benzeyen 5 yaş masalları okumak için bağlantıya tıklayabilir, sesli masal dinlemek için instagram hesabımızı takip edebilirsiniz.