Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar, büyük ve kalabalık bir şehirde yaşayan Defne adında küçük bir kız varmış. Defne üçüncü sınıfa gidiyormuş ve en çok resim yapmayı seviyormuş. Çoğu zaman parklara gitse de etrafındaki gürültüden sıkılıyormuş. İçten içe, sessiz ve yeşil bir yerde yaşamayı çok merak ediyormuş.
Bir akşam annesi sofrayı hazırlarken gülümseyerek, “Defne, bu yaz anneannene gidelim mi? O da seni çok özlemiş,” demiş.
Defne’nin gözleri sevinçle parlamış. Çünkü anneannesini çok seviyormuş ama onu yalnızca bayramlarda görebiliyormuş. Köyde neler olduğunu, anneannesinin bahçesini ve o bahçede neler yetiştirdiğini çok merak ediyormuş.
Annesi bavul hazırlarken Defne de yanında koşuşturmuş. “Orada tavuklar var mı anne?” diye sormuş heyecanla.
Annesi gülümseyip, “Evet, tavuklar da var. Hatta anneannenin bahçesinde kendi ellerinle toplayabileceğin domatesler ve salatalıklar bile var,” demiş.
Defne’nin merakı iyice artmış. O gece yatağa uzandığında, anneannesinin evini hayal etmiş ve sabah bir an önce olsun istemiş.
Ertesi gün uzun bir yolculuğa çıkmışlar. Şehirden uzaklaştıkça yollar sessizleşmiş, yerini ağaçlarla çevrili tarlalar almış. Defne otobüsün penceresinden dışarı bakarken gördüğü manzaralara hayran kalmış. Ne kadar çok ağaç ve yeşillik olduğunu görünce içi mutlulukla dolmuş.
Köye vardıklarında anneannesi onları kapıda bekliyormuş. Yüzünde sıcacık bir gülümseme varmış ve kollarını açıp Defne’yi sıkıca sarmış.
Defne anneannesinin yanaklarını öpmüş, sonra bahçeye doğru bakınca gördüklerine şaşırmış. Tavuklar yere serpilmiş yemleri gagalıyor, dallardaki erikler rüzgârda sallanıyormuş. Her şey ona büyülü bir dünya gibi gelmiş.
Sabah erkenden kuş cıvıltılarıyla uyanmış. Şehirdeki gürültüden sonra bu sessizlik ona çok farklı gelmiş. Anneannesi ona köydeki işleri göstereceğini söylemiş. Defne sevinçle başını sallamış ve yanına küçük bir sepet almış.
Önce bahçeye gitmişler. Dalında kızarmış domatesleri, saklanan salatalıkları ve kocaman kabakları görünce Defne hayran kalmış. Anneannesi ona sebzelerin nasıl toplandığını göstermiş. Defne ilk kez dalından kopardığı bir domatesi eline alınca çok şaşırmış, çünkü bu kadar taze bir kokuyu daha önce hiç duymamış.

Sonra anneannesi Defne’ye kuyuyu göstermiş. Bahçenin ilerisinde taşlarla çevrili derin bir kuyu varmış. Anneannesi kovayı ipin ucuyla aşağıya salmış, biraz bekledikten sonra dolu kovayı yukarı çekmiş.
Defne kovadan süzülen su damlalarını hayranlıkla izlemiş. Suyun bu kadar emekle çıkarıldığını görünce çok şaşırmış ve anneannesine “Her gün böyle mi yapıyorsun?” diye sormuş.
Anneannesi gülümseyerek, “Evet kızım, bu su bizim için çok değerli. O yüzden dikkatli kullanırız,” demiş.
Gün boyunca anneannesiyle bahçeyi sulamışlar, tavuklara yem vermişler. Defne tavukların birbirini kovalamasına gülmüş, bahçeyi sularken serinleyen yapraklara dokunmuş. Yorulsa da çok keyif almış. Şehirde alıştığı kolaylıkları düşünmüş ve köydeki emeğin ne kadar kıymetli olduğunu anlamaya başlamış.
Akşam olunca anneannesi sobada ekmek pişirmiş ve taze domateslerle güzel bir sofra hazırlamış. Defne günün yorgunluğunu hissetse de içi huzurla dolmuş. Gökyüzüne baktığında yıldızların bu kadar parlak göründüğünü ilk kez fark etmiş. Bu sessiz köy akşamı ona çok özel gelmiş.
Gece yatmadan önce pencereden yıldızlara bakmış ve içinden “Burada her şey daha gerçek, her şey daha emekle dolu,” diye geçirmiş. Yüzünde tatlı bir gülümseme belirmiş ve kendini huzurla yatağına bırakmış. O gece Defne, anneannesinin köyünde geçirdiği bu günü kalbinde sıcacık bir anı olarak saklamış.
Köy Hayatı Masalına benzeyen 5 yaş masalları okumak için bağlantıya tıklayabilirsiniz.