Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar, denizin kokusunun evlere kadar ulaştığı, güneşin akşama dek gökyüzünden eksik olmadığı bir sahil kasabası varmış.
Bu kasabada yaz tatilini her yıl birlikte geçiren üç arkadaş yaşarmış. Derin, Kerem ve Ece adında üç çocukmuş bunlar. Her biri farklıymış ama birlikteyken sanki tek kalp gibi hissederlermiş.
Derin sessiz ve dikkatli bir kızmış. Yeni bir şeye başlamadan önce mutlaka etrafı izler, kumun dokusuna elini sürmeden karar vermezmiş.
Kerem hayal kurmayı çok severmiş. Bir kürekle ay krateri, bir kova suyla okyanus icat edebilirmiş.
Ece ise çabuk heyecanlanır ama işler zorlaşınca hemen sinirlenirmiş. Sonra da kendi kendine susup uzaklaşırmış.
O sabah sahil erkenden ısınmaya başlamış. Çocuklar, ellerinde küçük renkli kovalarla kumlara doğru yürümüşler. Kerem heyecanla, “Bu sefer gerçek bir kale yapalım,” demiş. “Kuleleri olsun, kapısı olsun, hendek bile kazalım!”
Ece hemen atlamış: “Ama sağlam yapalım! Geçen yıl kuleler hemen yıkılmıştı.”
Derin başını sallamış ve elleriyle kumun kıvamına bakarak, “Islak kum olursa daha sağlam olur,” demiş.
İlk kuleyi Ece yapmak istemiş. Kumları üst üste koymuş, şekil vermeye başlamış ama kule bir türlü dik durmamış. Üçüncü denemesinde kule yine çökmüş ve Ece’nin suratı asılmış. “Hep ben yapınca yıkılıyor!” demiş öfkeyle. Sonra bir anda küreğini fırlatmış ve arkasını dönüp oturmuş.
Kerem hemen yanına gitmiş. “Kızma Ece. Belki biraz daha denersen olur?” demiş. Ama Ece gözlerini başka yöne çevirmiş. Derin sessizce su dolu kovasını getirip çöken kulelerin yanına bırakmış. “Burası çok kuru. Ben daha ıslak kum bulurum,” demiş.
Ece önce Derin’in taşıdığı suya bakmış, sonra da kendi yaptığı ama yıkılan kuleye. Küçük bir iç çekmiş. “Ben de su getireyim o zaman,” demiş yavaşça. Kerem gülümsemiş. “Ben de hendeği kazmaya devam ederim. Böylece kalemiz korunur.”

Üçü birlikte yeniden başlamışlar. Bu kez herkes birbirine yardım etmiş. Kumları taşırken elleri yorulmuş ama gülüşleri hiç eksik olmamış. Kuleleri Derin şekillendirmiş, Ece bayrak için bir yaprak bulmuş, Kerem de kapıya bir deniz kabuğu koymuş. Her ayrıntı kaleye başka bir anlam katmış.
Güneş yavaş yavaş batarken, kumdan kale tamamlanmış. Dört köşeli, kuleli, hendekli, minik bir şato gibi duruyormuş kumların üstünde. Ece bir adım geri çekilip kaleye bakmış. Gözleri parlamış. “Bu, bu gerçekten çok güzel oldu,” demiş.
Kerem başını sallamış. “Çünkü bu sefer birlikte yaptık.”
Derin de hafifçe gülümsemiş. “Ve vazgeçmedik,” demiş usulca.
Dalgalar uzaktan sahile vururken, üç çocuk kumdan kalenin etrafına oturmuş. Hiçbir şey konuşmamışlar. Sadece rüzgârın saçlarını savurduğunu, ellerinin kumla kaplı olduğunu ve içlerinin hafiflediğini hissetmişler.
Kumdan Kale Masalının sonunda Ece içinden şöyle geçirmiş: “Bir kale yaparken bir şey daha öğrendim. Bazen en güzel şeyler, birlikte ve sabırla yapıldığında olur.”
Deniz, gecenin sessizliğinde kıyıya masal anlatır gibi vurmuş. Kale ise kumdan değil, çocukların birbirini anlamasından kurulmuş. Çünkü kurulan yalnızca bir yapı değil, bir dostlukmuş.
Kumdan Kale Masalına benzeyen 5 yaş masalları okumak için bağlantıya tıklayabilir, masalları ilk okuyan olmak için instagram sayfamızı takip edebilirsiniz.
