Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar, yemyeşil ağaçların arasına kurulmuş küçük, şirin bir kasabada Dila adında bir kız çocuğu yaşarmış. Dila henüz yedi yaşındaymış; saçları kısacık, gülüşü sıcacıkmış. Gözleri merakla parlayan bu minik kızın en büyük kahramanı ise ablası Selin’miş.
Selin artık büyümüş, kocaman bir genç kız olmuş. O yıl liseden mezun oluyormuş ve bütün aile bu güzel gün için hazırlık yapıyormuş. Evde tatlı bir telaş varmış; sanki pencereler bile mutluluktan hafif hafif kımıldıyormuş.
O sabah, Dila gözlerini heyecanla açmış. Perdeden sızan gün ışığı odasını aydınlatıyormuş. Hemen yatağından fırlamış ve doğru mutfağa koşmuş. Annesi kahvaltıyı hazırlıyormuş, mutfak mis gibi kızarmış ekmek ve çilek reçeli kokuyormuş.
Kahvaltıdan sonra herkes bir o yana bir bu yana koşturmuş. Selin odasına kapanmış, aynanın karşısına geçmiş. Elinde bir fırça, saçlarını usulca tarıyormuş. Sonra küçük bir kutu açmış; içinde parıltılı renklerde farlar, minicik bir allık ve parlak bir ruj varmış.
Dila, kapının aralığından sessizce bakmış. Gözleri kocaman açılmış, kalbi pıt pıt atmaya başlamış. Ablasının yüzü ışıldamış, sanki bir peri gibi olmuş. Dila büyülenmiş gibi içeri dalmış.
“Ben de makyaj yapmak istiyorum!” demiş sevinçle.
Selin gülümsemiş, Dila’nın başını okşamış. “Sen daha küçüksün tatlım,” demiş. “Ama istersen yanağına minicik bir parıltı sürebiliriz.”
Dila hemen annesine koşmuş. Heyecandan kekeleyerek anlatmış isteğini. Annesi ise dizlerinin üstüne çökmüş, gözlerinin içine bakarak yumuşak bir sesle konuşmuş:
“Şimdi henüz çok küçüksün, bir tanem. Cildin pamuk gibi. Doğallığın zaten ışıl ışıl. Makyaj yapmak için büyümeni beklemeliyiz.”
Dila, biraz üzülmüş. Omuzları düşmüş, minik ayaklarıyla yere ufak ufak vurmuş. İçinden “Ben de güzel olmak istiyorum…” diye geçirmiş.
Annesi bunu fark etmiş. Eliyle Dila’nın çenesini hafifçe yukarı kaldırmış. “Güzellik, önce içinden gelir,” demiş. “Güzel kalplerin yüzü zaten hep parlak olur.”
Dila’nın gözleri hafifçe parlamış. Ama yine de içinde hafif bir kıpırtı kalmış. “Ben büyüyünce makyaj yapabilecek miyim?” diye sormuş usulca.
Annesi gülümsemiş. “Elbette,” demiş. “Büyüyüp zamanı geldiğinde, istediğin gibi süslenebileceksin. O zaman birlikte seçeriz, en güzel renkleri birlikte deneriz.”
Bu söz Dila’nın içini ısıtmış. Kafasında rengârenk makyaj kutuları, ışıl ışıl aynalar hayal etmiş. Şimdi sabretmesi gerektiğini biliyormuş.
Sonra annesi ona minik bir toka vermiş. Tokanın ortasında minik bir kelebek varmış, kanatları maviyle mor arasında parlıyormuş. “Şimdilik bu kelebek senin süsün olsun,” demiş.
Dila aynaya bakmış. Saçında parlayan kelebek tokasıyla gülümsemiş. Kendini çok güzel hissetmiş. Üstelik makyaj yapmadan da!
Hep birlikte hazırlanıp arabaya binmişler. Dila, arka koltukta camdan dışarı bakarken ablasının kıyafetini, hafifçe parlayan göz makyajını ve inci gibi gülüşünü bir kez daha hayranlıkla izlemiş.

Mezuniyet töreni başlamış. Selin kürsüde ismi okununca yürümüş; gözleri ışıl ışıl, adımları kararlıymış. Dila avuçları acıyana kadar alkışlamış. Gururla, sevgiyle dolmuş içi.
Tören bitince herkes Selin’in etrafında toplanmış. Dila da koşa koşa sarılmış ablasına. “Çok güzelsin abla,” demiş. “Ben de büyüyünce senin gibi olacağım.”
Selin, küçük kardeşini kucaklamış. “Sen zaten çok güzelsin, Dilacığım,” demiş. “Büyümene gerek yok bunun için.”
Gece eve dönerken Dila, yumuşacık yastığına başını koymuş. Perdeden içeri dolan gece rüzgârı hafif hafif esmiş. Dila, annesinin sözlerini hatırlamış: “Güzellik önce içten gelir.”
Ve bir gün zamanı geldiğinde, en güzel renklere birlikte karar verecekleri günü sabırsız ama umut dolu bir sabırla bekleyecekmiş.
Makyaj Yapmak İstiyorum Masalının sonunda gökyüzünde yıldızlar pırıl pırıl yanıp sönerken, Dila tatlı bir gülümsemeyle uykuya dalmış Çünkü en güzel makyajın, sevgiyle atan bir kalp olduğunu öğrenmiş.
Makyaj Yapmak İstiyorum Masalına benzeyen kısa masallar okumak için bağlantıya tıklayabilirsiniz. En yeni sesli masallarımızı dinlemek için ise instagram sayfamızı takip edebilirsiniz.
