Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar, dağların eteğine kurulmuş, çiçeklerle çevrili küçük bir köy varmış. Bu köyde yaşayan herkes, ejderhalardan…
Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar güneşle ay arasında uzanan, yumuşacık kahverengi bir toprak parçası varmış. Bu toprak, güneşi sevdiği…
Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar, küçük bir şehirde Efe adında bir çocuk yaşarmış. Efe kalabalık oyunlardan çok, elindeki telefonun…
Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar, ağaçların gökyüzüne uzandığı, kuşların dallarda neşeyle ötüştüğü kocaman bir orman varmış. Bu ormanda türlü…
Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar, geniş ve sessiz bir evde Ceylin adında bir kız yaşarmış. Ceylin evde dolaşmayı, sessiz…
Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar pembe perdelerin süslediği sıcacık bir evde, annesiyle birlikte yaşayan Almina adında minik bir kız…
Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar yemyeşil tepelerin arasında minicik ama çok mutlu bir köy varmış. Bu köyde insanlar gülümseyerek…
Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar, insanların kalplerini dinlemeyi unuttuğu küçük bir kasabada Efe adında bir çocuk yaşarmış. Efe, kulaklıklarını…
Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar, deniz kenarındaki küçük bir kasabada, Baran adında neşeli mi neşeli bir çocuk yaşarmış. Baran…
Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar, ağaçlarla kaplı kocaman bir ormanın kenarında, Elif adında tatlı mı tatlı bir çocuk yaşarmış.…