Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar, yemyeşil ağaçların göğe uzandığı, çiçeklerin tatlı kokular yaydığı, kuşların neşeyle şarkılar söylediği büyüleyici bir orman varmış. Bu ormanda, parlak kestane rengi tüyleri ve pofuduk kuyruğuyla sevimli bir sincap yaşarmış. Adı Mino’ymuş.
Mino, ormanın en çevik ve en hızlı sincabıymış. Ağaçtan ağaca öyle bir atlarmış ki, rüzgâr bile ona yetişemezmiş. Ama Mino’nun içini kemiren bir düşünce varmış: Sevgiyi nasıl göstereceğini bilmiyormuş.
Ormandaki diğer hayvanlar birbirlerine sarılır, oyunlar oynar, birlikte yemek yerken, Mino hep bir kenarda dururmuş. Ne zaman biri ona sarılmak istese, kıkırdayıp kaçarmış. “Ben sevgiyi böyle gösteremem!” diye düşünürmüş.
Bir gün, ormanın derinliklerinden ince bir yardım sesi duyulmuş. “Yardım edin! Buradayım!” Mino, kulaklarını dikmiş. Sesin geldiği yöne doğru hızla dalların arasından süzülmüş. Ve ne görsün! Küçük, bembeyaz bir tavşancık çamura saplanmış, çıkamıyormuş.

Mino hiç düşünmeden aşağıya inmiş. “Sakın korkma, seni kurtaracağım!” demiş. Önce en yakın dala tutunmuş, kuyruğunu geriye savurarak dengesini sağlamış. Sonra en güçlü pençesiyle yerdeki büyük bir yaprağı almış ve çamurun içine bırakmış. “Buna bas, sonra zıpla!”
Tavşan tereddütle yaprağa basmış, sonra minicik patileriyle zıplamış ve puf! Çamurdan çıkmayı başarmış! Gözleri parlamış, sevinçle Mino’nun boynuna atlamış. “Teşekkür ederim, Mino! Sen harikasın!”
Mino ne yapacağını bilememiş. Ama kalbinde tatlı bir sıcaklık hissetmiş. Bu da bir sevgi göstergesiydi, değil mi? Yardım etmek, elini uzatmak, birine güven vermek. İşte sevginin bir başka haliymiş!
O günden sonra Mino, sevgiyi göstermenin yollarını bulmuş. Bazen kuşların yuvasına kuru yapraklar taşımış, bazen yaşlı bir kaplumbağaya meşe palamudu getirmiş, bazen de yalnız oturan bir dostunun yanına gidip onunla bulutları seyretmiş.
Ve günlerden bir gün, Mino hastalanmış. Ağacının kovuğunda halsizce yatarken bir ses duymuş:
“Mino! Uyuma sakın, sana sürprizimiz var!”
Gözlerini aralamış, bir de ne görsün! Ormandaki bütün hayvanlar onun yanında toplanmış. Serçe minik gagasında su taşımış, tavşan koca bir havuç getirmiş, tilki ise en güzel meyveleri toplamış. Herkes ona yardım etmek için sıraya girmiş.
Mino’nun gözleri dolmuş. “Bunu benim için mi yaptınız?” diye fısıldamış.
Küçük tavşan gülümsemiş. “Sen bize sevgiyi gösterdin, biz de sana gösteriyoruz!”
Ve işte o an, Mino sevginin en güzel şey olduğunu anlamış. Sevgi, paylaştıkça büyüyen, hiç tükenmeyen bir armağanmış.
Sevgi Masalından sonra ormanın en mutlu sincabı olmuş. Kuyruğunu sallayarak dostlarına bakmış ve huzurla uykuya dalmış
Sevgi Masalına benzeyen kısa masallar okumak için bağlantıya tıklayabilirsiniz.
