Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar, Hale adında sevecen bir abla ile onun meraklı mı meraklı küçük kardeşi Şura yaşarmış.
Hale, sakin yapısı ve sabırlı tavırlarıyla etrafına huzur verirmiş. Şura ise öğrenmeyi çok sever, ablasının anlattığı her yeni şeyi heyecanla dinlermiş. Henüz hiç denemediği pek çok şey varmış ama birlikte geçirdikleri zamanlar onun için en değerlisiymiş.
Hale, bir sabah kahvaltıdan sonra elinde renkli bir broşürle salona girmiş. “Bugün seni özel bir yere götürmek istiyorum,” demiş.
Şura hemen yanına koşmuş, broşüre dikkatle bakmış. Üzerinde parlak renkli topların olduğu bir salon resmi varmış. “Ben daha önce hiç böyle bir yere gitmedim,” demiş merakla. Hale de onun elini tutarak, “O zaman ilk kez birlikte gideriz,” demiş.
Hazırlanıp evden çıktıklarında güneş parlıyor, hafif bir rüzgâr ağaçların yapraklarını usulca kımıldatıyormuş. Hale yol boyunca bowlingin nasıl oynandığını, topun nasıl tutulduğunu, lobutların nasıl devrildiğini tatlı tatlı anlatmış.
Şura ablasını can kulağıyla dinlemiş ama içinde küçük bir heyecan varmış. Başarabilir miyim acaba, diye düşünmeden edememiş.
Salona girdiklerinde içerisi rengârenkmiş. Hafifçe müzik çalıyor, ışıklar parlıyor, çocuklar kahkahalarla oynuyormuş. Şura önce biraz çekinmiş ama Hale hemen eğilip, “Beraber yapacağız,” demiş.
Kasadan onun ellerine uygun, pembe renkli hafif bir top seçmişler. Şura topu eline alıp sıkıca kavramış, kalbi biraz daha hızlı atmaya başlamış.
İlk atışı Hale yapmış. Top, sanki yolunu biliyormuş gibi dümdüz ilerlemiş ve birkaç lobutu devirmiş. Şura heyecanla yerinden fırlamış, “Harika attın!” diyerek ellerini çırpmış.
Sonra sıra ona gelmiş. Minik elleriyle topu kavramış, ama içinde hafif bir telaş varmış. Derin bir nefes almış, sonra ablasına bakıp gülümsemiş. Hale başını sallayarak ona cesaret vermiş. Şura yavaş adımlarla çizgiye yürümüş ve topu ileri doğru yuvarlamış.
Yuvarlamış yuvarlamasına ama top, daha birkaç saniye bile geçmeden yana kıvrılıp sessizce kenarda durmuş. Şura bir an öylece kalmış. Gözleri topun peşinden gitmiş ama içindeki heves biraz sönmüş gibiymiş.
Hale hemen yanına gelmiş, diz çöküp göz hizasına inmiş. “Biliyor musun,” demiş, “ilk atışta top gitmese bile kalbinin cesareti burada kalır. Ve o cesaret, ikinci atışta hep daha güçlü olur.”

Şura başını usulca sallamış. Neredeyse fısıldar bi tonla, “Bir daha deneyeyim mi?” diye sormuş. Hale hemen ayağa kalkıp elini uzatmış, “Elbette,” demiş. “Sen hazır olduğunda, top da hazır olur.”
Şura tekrar çizgiye yürümüş. Bu sefer kendinden biraz daha emin görünüyormuş ama içinde hâlâ kıpır kıpır bir tedirginlik varmış. Derin bir nefes almış ve gözlerini hedefe dikmiş. Sonra kollarını ileri doğru uzatmış ve topu yuvarlamış.
Top ilerlerken Şura yerinden kıpırdamamış, gözünü bile ayırmadan bakakalmış. Top tam duracak sandığı anda öndeki lobuta çarpıp onu devirmiş. Şura bir an öylece kalakalmış. Sonra gözleri parlamış ve yüzünde kocaman bir gülümseme belirmiş. “Abla! Gerçekten vurdum!” demiş, gülerek.
Hale hemen yanına koşup, onu kucaklamış. “Gördün mü?” demiş sarılırken. “Cesaret, bazen bir lobutu bile devirmeye yeter.”
Kısa bir mola verdiklerinde yan yana oturup meyve suyu içmişler. Şura başını ablasına yaslayıp, “Ablacığım, bowling gerçekten çok eğlenceliymiş,” demiş. Hale de onun saçlarını okşayarak, “Seninle olduğu için daha da güzel,” demiş.
Ve gün sona ererken, Şura koltuğuna yaslanmış, yüzündeki gülümseme hala devam ediyormuş. O gün belki yalnızca bir top yuvarlamış, bir lobut devirmiş ama en çok da içindeki cesareti büyütmüş. Çünkü “Şura’nın İlk Bowling Günü Masalı”, sadece bir oyun değil, kalbinde saklayacağı bir anı olmuş.
Şura’nın İlk Bowling Günü Masalına benzeyen uyku masalları okumak için bağlantıya tıklayabilir, masallarımızı sesli olarak dinlemek için instagram sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.