Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar uçsuz bucaksız denizlerin ortasında, gökyüzüyle buluşan büyülü bir ada varmış. Bu adanın adı: Işık Adası’ymış.
Işık Adası, sabahları güneşin ilk ışıklarıyla uyanır, kumsalları altın renginde parlamaya başlarmış. Kum taneleri, sanki küçük yıldızlar gibi ışıldar, her adımda yumuşacık bir ışıltı yayarmış. Geceleri ise adanın ağaçları büyülü bir fısıltıyla uyanırmış.
Yapraklarının arasında saklanan ışık tohumları birer birer açılır, gökyüzündeki yıldızlarla yarışacak kadar parlak hale gelirmiş. Rüzgar estiğinde, dalların arasındaki ışıklar dans eder, adanın her köşesine sıcacık bir aydınlık yayarmış. Ne kadar karanlık olursa olsun, Işık Adası asla ışığını kaybetmezmiş.
Bu adada herkesin en çok sevdiği ve hayranlıkla izlediği biri varmış. Lulu adında büyülü bir unicorn. Lulu’nun boynuzu, sanki gökyüzünden düşen bir yıldız gibi ışık saçarmış. Her gece, adanın üzerine yumuşacık bir aydınlık yayar, parıltısı denizin dalgalarına yansıyıp suyun üstünde dans edermiş.
Lulu’nun ışığını gören yavru hayvanlar korkusuzca uykuya dalar, kuşlar neşeyle şarkılar söyler, ağaçlar ise yapraklarını ışığın sıcaklığıyla kucaklayarak daha da büyürmüş. Lulu’nun ışığı sadece adayı aydınlatmakla kalmaz, herkesin kalbini de sıcacık bir huzurla doldururmuş.
Her şey yolunda giderken bir sabah Lulu uyandığında adanın ışığının solduğunu fark etmiş. Güneş doğmasına rağmen kumsallar parlamıyor, ağaçların yaprakları ışıltısını kaybetmiş gibi görünüyormuş. En kötüsü de Lulu’nun boynuzu artık ışıldamıyormuş.
Lulu büyük bir şaşkınlık içinde etrafına bakınmış. Kuşlar kanatlarını çırparak ormanın içinde kaybolmuş, tavşanlar inlerine saklanmış. Deniz bile ışığını yitirmiş gibi durgunmuş. Lulu hızla ormanda dolaşmaya başlamış. Işığının neden kaybolduğunu anlamak istiyormuş ama ne kadar düşünse de bir cevap bulamıyormuş.
Tam umudunu kaybetmek üzereyken denizin derinliklerinden dev bir gölge yükselmiş. Bu, adanın en bilge varlığı olan Parlak Balina’ymış. Lulu onu görünce heyecanla koşmuş ve büyük balinanın yanına varmış.
“Parlak Balina, ne oldu böyle? Işığım gitti, adanın da ışığı yok oldu. Neler oluyor?”
Parlak Balina derin bir nefes almış, ardından konuşmaya başlamış.
“Lulu, ışığın aslında kaybolmadı. O hâlâ senin içinde ama onu geri kazanmak için Işık Kaynağı’nı bulmalısın. Işık Kaynağı, Gece Dağı’nın zirvesinde saklı. Oraya ulaşmak için önce Gökyüzü Denizi’ni geçmeli, sonra Ay Kapısı’ndan içeri girmelisin. Ancak ışığını geri kazanmanın asıl sırrı yolculuğun sonunda saklı”
Lulu, Işık Adası’nı eski haline döndürmek için cesurca yola çıkmaya karar vermiş. Önce Gökyüzü Denizi’ni geçmesi gerekiyormuş.
Gökyüzü Denizi, adanın en yüksek noktasında bulunan sihirli bir sudan oluşuyormuş. Bu deniz, gece gökyüzüne yansıyan yıldızları içine hapseder, sadece gerçek ışığını hatırlayanları karşı kıyıya geçirirmiş. Lulu denize vardığında suyun içinde ışık huzmelerinin dans ettiğini görmüş. Ama içine adım attığında suyun onu aşağı çekmeye başladığını hissetmiş.
Denizin içinde ilerlemek her geçen an zorlaşıyormuş. Lulu ne kadar çabalarsa çabalasın, su onu daha derine çekmeye çalışıyormuş. Tam pes etmek üzereyken gözlerini kapatmış ve içindeki ışığı hatırlamış. O ışık, yalnızca boynuzunda değil, kalbinin en derin yerinde de varmış. Lulu bunu fark ettiği anda vücudu hafiflemiş ve suyun içinde yavaşça süzülmeye başlamış. Birkaç dakika içinde karşı kıyıya ulaşmış.
Şimdi önünde Ay Kapısı duruyormuş. Ay Kapısı, gökyüzünün en yüksek noktasında iki büyük dağın tam ortasında bulunuyormuş. Bu kapı, sadece gerçek ışığı hatırlayanlara açılırmış. Lulu boynuzunun hâlâ parlamadığını hatırlamış ve üzülmüş ama sonra içindeki ışığın her zaman onunla olduğunu anlamış.
Derin bir nefes alıp kapıya yaklaşınca büyük taş kapılar kendiliğinden açılmış. Lulu hızla içeri dalmış ve Gece Dağı’nın zirvesine ulaşmış. Zirvede, kocaman bir ışık kristali parlıyormuş.

Lulu bu kristale yaklaştığında birden rüzgar durmuş, her şey sessizleşmiş. Kristal yavaşça parlamış ve Lulu’ya fısıldamış.
“Işığın hiçbir zaman kaybolmadı. O her zaman senin içindeydi. Unutma, ışık dışarıda değil, kalbindedir. Sen parladığında dünya da seninle birlikte ışıldar”
Lulu bu sözleri duyunca gözleri parlamaya başlamış. Önce hafifçe, sonra giderek güçlenerek ışıldamış. O kadar parlak olmuş ki, bütün ada bu ışıkla aydınlanmış.
Lulu, kalbindeki ışığın en değerli şey olduğunu anlamış. Mutlu bir şekilde adasına geri dönmüş. Işık Adası eski parlaklığına kavuşmuş, denizler yeniden ışıldamış, kuşlar şarkı söylemeye başlamış.
Büyülü Unicorn Masalından sonra Lulu hiçbir zaman ışığını kaybetmekten korkmamış. Çünkü artık biliyormuş ki, gerçek ışık insanın içinde saklıymış.
Büyülü Unicorn Masalını beğendiyseniz ve benzer uyku masalları okumak isterseniz bağlantıya tıklayabilirsiniz.