Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar, küçük bir kasabada Burak adında bir çocuk yaşarmış. Burak, okulun bahçesinde oyun oynamayı, arkadaşlarıyla koşup gülmeyi çok severmiş. Her gün çantasını omzuna takar, neşeyle okula gidermiş. Ama bazen, istediği bir şeyi elde etmek için küçük hikâyeler uydururmuş.
O sabah öğretmenleri, herkese hafta sonunu nasıl geçirdiğini sormuş. Sıra Burak’a gelene kadar arkadaşları gezilerini, oyunlarını bir bir anlatmış. Burak ise bütün hafta sonunu evde geçirmesine rağmen sıra ona geldiğinde, farklı bir şey söyleyerek:
“Ben de lunaparka gittim, kocaman bir dondurma yedim,” demiş.
Sözleri ağzından çıkarken yüzünde bir gülümseme belirmiş, fakat kalbinin içinde garip bir sıkıntı dolaşmaya başlamış. Teneffüste en yakın arkadaşı Kerem yanına koşmuş. “Keşke ben de seninle gelseydim, çok eğlenceli görünüyordu,” demiş gülümseyerek.
Burak, Kerem’in gözlerindeki parıltıyı görünce gülümsemesi solmuş. Çünkü anlattığı şeyin aslında hiç yaşanmadığını hatırlamış ve bu düşünce kalbini ağırlaştırmış.
Kerem’den sonra diğer arkadaşlarıda Burak’ın yanına toplanmış. “En çok hangi oyuncağa bindin?” diye soran olmuş, “Dondurman çabuk eridi mi?” diye merak eden bile çıkmış.
Burak her soruya cevap verdikçe anlattıkları çoğalmış, yalanı büyüdükçe büyümüş. Bir süre sonra içindeki huzursuzluk o kadar artmış ki oyun oynamak istememiş, sessizce bahçenin kenarına oturup arkadaşlarını uzaktan izlemiş.
Akşam eve geldiğinde annesi sofrayı hazırlıyormuş. Onu görünce, “Biraz üzgün gözüküyorsun, bir şey mi oldu?” diye sormuş.
Burak, “Yok, bir şey yok,” demek istemiş. Ama annesinin yüzündeki o yumuşak gülümsemeyi görünce boğazı düğümlenmiş. Başını eğip kısık bir sesle, “Bugün bir şey söyledim ama doğru değildi,” demiş.
Annesi, Burak’ın saçlarını okşamış ve yanına oturmuş. “Bazen insanlar doğruyu söylemez. Kimi zaman üzülmesinler diye, kimi zaman da kendilerini iyi hissetsinler diye,” demiş.

Sonra elini Burak’ın kalbinin üzerine koymuş. “Ama yalan, sanki taş gibi içimizde durur. Onu söyleyip bıraktığında, içinde hafiflik olur,” diye eklemiş. Annesinin bu sözleri, Burak’ın içine sıcak bir rüzgâr gibi dolmuş.
Ertesi gün okulda Burak, arkadaşlarının yanına gitmiş. Yüzünde hafif bir gülümseme olsa da sesi çekingen çıkmış. “Ben aslında lunaparka gitmedim. Hafta sonu evdeydim,” demiş.
Sonra derin bir nefes alıp eklemiş: “Siz güzel şeyler anlatınca kendimi dışarıda kalmış gibi hissettim. O yüzden böyle söyledim. Sizi kandırmak istememiştim ama yanlış yaptım.”
Kerem önce biraz duraksamış. Sonra gülümseyerek, “Ben de bir keresinde ödevimi yapmadığım halde ‘defterimi evde unuttum’ demiştim,” diye anlatmış. “O zaman ben de çok sıkılmıştım. Seni anlıyorum.”
Omzunu Burak’ın omzuna koymuş ve eklemiş: “Olsun, bir gün gerçekten gideriz.” Bu sözler Burak’ın içini hem hafifletmiş hem de ısıtmış.
Ve Yalan Konuştum masalından sonra Burak, ne zaman bir şey anlatsa içinde hafiflik hisseder olmuş. Artık konuşurken kalbi rahat, yüzü gülümser haldeymiş. Çünkü gerçeğin, en güzel hikâyeler kadar değerli olduğunu anlamış.
Yalan Konuştum Masalına benzeyen çocuk masalları okumak için bağlantıya tıklayabilirsiniz.
