Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar, deniz kıyısındaki küçük bir kasabada Mustafa adında bir çocuk yaşarmış. Mustafa, her sabah okula giderken sokaklarda dalgalanan kırmızı beyaz bayraklara bakarmış. O bayrakların neyi anlattığını tam bilmez ama içi bir hoş olurmuş.
Bir sabah, öğretmenleri sınıfa büyükçe bir kutu getirmiş. Kutunun içinden rengârenk balonlar çıkınca çocukların gözleri sevinçle parlamış. Öğretmen, “Bugün 19 Mayıs’ı kutlayacağız çocuklar,” demiş. “Atatürk’ün Samsun’a çıktığı günü hatırlamak için gökyüzüne balonlarımızı bırakacağız.”
Mustafa, kutudan parlak kırmızı bir balon seçmiş. Balonu eline alır almaz içinde bir heyecan dalgası hissetmiş. Ona göre bu balon sadece bir balon değilmiş; sanki geçmişten gelen özel bir anı taşıyormuş.
Öğle olduğunda bütün okul bahçeye toplanmış. Her çocuğun elinde bir balon varmış. Mustafa, balonunu sıkıca tutarken okulun köşesindeki Atatürk posterine bakmış. Daha önce de o posteri görmüş ama bu kez içini farklı bir duygu kaplamış. Sanki Atatürk ona bir şey anlatmak istiyormuş.
Tam o sırada yanına Elif gelmiş. “Annem bana Atatürk’ün o gün Samsun’a gitmeseydi, bizim bugün burada böyle özgürce oynayamayacağımızı anlattı,” demiş.

Mustafa, Elif’in söylediklerini dikkatle dinlemiş. Bir an durup gökyüzüne bakmış ama kafasındaki sorular daha da artmış. “Atatürk neden gitmişti? O gün neler olmuştu? Neden herkes bu günü bu kadar önemli sayıyordu?” diye kendi kendine düşünmüş.
Öğretmenleri çocukların yanına gelip yavaşça konuşmuş. “Çocuklar,” demiş, “19 Mayıs, umutla dolu bir başlangıçtır. Atatürk o gün, insanların yüzündeki korkuyu silmek, onlara cesaret vermek için yola çıktı. Şimdi siz de balonlarınızı gökyüzüne bırakırken bir dilek tutun. O dilek, herkesin yüreğini ısıtacak bir dilek olsun.”
Mustafa, balonunu bırakmadan önce gözlerini kapatmış. İçinden fısıldamış: “Benim dileğim, çocukların hep birlikte mutlu ve özgürce oyun oynayabilmesi.”
Balonlar birer birer gökyüzüne yükselmiş. Mustafa’nın kırmızı balonu diğerlerinden ayrılıp gökyüzünde daha yükseğe süzülmüş gibiymiş. Mustafa, balonunun arkasından bakarken içindeki karışık duygular yavaş yavaş yerini huzura bırakmış.
Eve dönerken, yolun kenarındaki yaşlı çınarın gölgesine oturmuş. Başını kaldırıp bayraklara bakmış. Artık o dalgalanan kırmızının ne demek olduğunu daha iyi anlıyormuş. O renk, yalnızca bir bayrak değilmiş; içinde umut, cesaret ve geleceğe dair güzel hayaller saklıymış.
O gece yatağına uzandığında gözlerini kapatmış. Aklında kırmızı balonunun gökyüzünde süzüldüğü an kalmış. Mustafa, artık 19 Mayıs’ın yalnızca bir bayram değil, herkesin içinde taşıdığı bir umut günü olduğunu yavaş yavaş anlamış.
Ve 19 Mayıs Bayramı Masalı Mustafa’ya sessizce fısıldamış: “Umut, gökyüzüne salınan bir balon gibi ne kadar uzağa giderse, o kadar çoğalır.”
19 Mayıs Bayramı Masalına benzeyen çocuk masalları okumak için bağlantıya tıklayabilir, sesli masallar dinlemek için ise instagram sayfamızı takip edebilirsiniz.