Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar, gökyüzünün masmavi olduğu, ağaçların hafif hafif sallandığı küçük bir kasaba varmış. Bu kasabada, Aras adında neşeli mi neşeli bir çocuk yaşarmış. Aras sabahları gözlerini açar açmaz pencereden dışarı bakar, sokakta koşturan çocukları izler ve içinden kocaman hayaller kurarmış.
En çok da kendi akülü arabası olmasını istermiş. Hayalinde kırmızı mı kırmızı, ışıl ışıl parlayan bir araba canlanırmış. Direksiyonunu çevirip bahçede dolanacağı günü sabırsızlıkla beklermiş. Bazen ellerini kollarını açıp kendi kendine araba kullanıyormuş gibi yapar, “vınn vınn” sesleri çıkarırmış.
Bir gün parkta gezerken, gözlerine inanamamış. Bir çocuk, kırmızı bir akülü arabaya binmiş, keyifle etrafta dolaşıyormuş. Aras olduğu yerde kalakalmış, gözlerini ayıramamış, sanki küçük bir yıldız gibi parlayan arabaya hayran kalmış.
Akşam olunca eve dönerken aklında sadece o araba varmış. Başını annesinin dizine yaslamış ve usulca sormuş: “Anneciğim, benim de bir akülü arabam olabilir mi?” Annesi gülümseyerek saçlarını okşamış, “Belki bir gün, tatlım,” demiş.
O gece Aras uyuyana kadar akülü arabasını hayal etmiş. Rüyasında, bahçede tur atmış, babasına korna çalmış, annesine el sallamış. Sabah uyandığında yüzünde sıcacık bir gülümseme varmış. Hayali gerçek olacakmış gibi içi kıpır kıpır dolmuş.
Ertesi gün Aras, oyuncakçı dükkanının önünden geçerken vitrine yapışmış. Vitrinde duran pırıl pırıl kırmızı bir akülü araba ona göz kırpmış sanki. Minik burnunu cama dayamış, derin bir nefes almış ve içinden “Bir gün seninle gezmeye çıkacağım,” demiş.
Annesiyle babası onun isteğini fark etmişler ama hemen almak istememişler. Çünkü Aras’ın biraz sabretmesini, beklemenin ve emek vermenin değerini öğrenmesini istiyorlarmış. Babası bir akşam Aras’ı dizine oturtmuş ve demiş ki: “Biliyor musun Aras, bazen çok istediğimiz şeyler için biraz çabalamamız gerekir.”
Aras merakla başını kaldırmış. “Nasıl yani?” diye sormuş. Babası gülümseyerek anlatmış: “Küçük işler yaparak, yardımlar ederek kazanabiliriz. Sonra da istediğimiz şeye kavuşmanın tadı daha güzel olur.”
Aras düşündükçe içi umutla dolmuş. Ertesi sabah kendi kendine karar vermiş: “Ben çalışıp kazanacağım!” demiş. O gün parkta yerdeki çöpleri toplamış, komşularına yardım etmiş, annesine sofrayı kurarken yardım etmiş.
Bahçedeki çiçekleri sularken kendini bir bahçıvan gibi hissetmiş. Üzerine su sıçrayınca gülmüş, güneş gözlerine vurunca elini siper etmiş ama pes etmemiş. Her yaptığı işin sonunda bir yıldız şekilli küçük kartlar kazanıyormuş; annesiyle babası ona böyle bir oyun hazırlamışlar.
Bir kart, iki kart, beş kart derken Aras’ın küçük kutusu dolmaya başlamış. Kutuyu her salladığında içinden cıvıl cıvıl bir umut sesi çıkıyormuş. Bir sabah kutunun kapağını açmış, kartları avucuna dökmüş ve saymaya başlamış. Tam tamına yüz tane kartı olmuş!
O gün, annesi ve babası onu büyük bir sürpriz için arabaya bindirmişler. Aras nereye gittiklerini merak etmiş, kalbi heyecandan pır pır atmış. Arabadan indiklerinde tanıdık bir yere gelmişler: oyuncakçı dükkanının önüne!
Vitrindeki kırmızı akülü araba hâlâ oradaymış, ışıl ışıl parlıyormuş. Oyuncakçı gülümseyerek kapıyı açmış ve Aras’a seslenmiş: “Bugün senin günün küçük dostum!” demiş. Aras sevinçle koşmuş, minik elleriyle arabaya dokunmuş, gözleri mutluluktan parlamış.
Babası cebinden Aras’ın biriktirdiği yıldız kartlarını çıkarmış. Oyuncakçı kartları alıp gülümseyerek başını sallamış. “Bu araba artık senin,” demiş. Aras sevinçle sıçramış, annesine sarılmış, babasına sarılmış, sonra hemen direksiyonun başına geçmiş.

Akülü arabaya ilk kez bindiğinde kalbi heyecandan küt küt atıyormuş. Yavaşça gaz pedalına basmış ve araba yumuşacık bir sesle ilerlemeye başlamış: “vııınn…” Aras direksiyonu hafifçe çevirmiş, sağa sola dönmüş, rüzgar saçlarını hafifçe uçurmuş.
O günden sonra Aras, her sabah arabasını güneşe çıkarırmış. Parkta arkadaşlarına el sallarmış, bazen kornaya basıp “dıt dıt!” diye gülerek ilerlerken etrafına neşe saçarmış. Arkadaşları da sırayla binmiş, herkes bir tur atmış, herkesin yüzü gülmüş.
Aras artık biliyormuş ki, hayaller bazen sabırla, emekle ve sevgiyle gerçekleşirmiş. Akşamları akülü arabasını minik garajına koyar, ona “İyi geceler, küçük dostum,” dermiş. Sonra yatağına girer, battaniyesine sarınır ve mutlu rüyalar görerek uykuya dalarmış.
Akülü Araba Masalının sonunda, Aras çok kıymetli bir bilgi öğrenmiş: Kalpten istenen hayaller, doğru zamanda ve doğru emekle mutlaka gerçek olurmuş. Ve o gece, gökyüzündeki yıldızlar bile Aras’ın mutluluğuna gülümsemiş.
Akülü Araba Masalına benzeyen çocuk masalları okumak için bağlantıya tıklayabilirsiniz. Bugün yayımladığımız sesli masalımızı dinlemek için ise instagram sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.