Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar küçük, şirin bir kasabada Derin adında, gözleri her şeye merakla bakan bir çocuk yaşarmış. Derin’in en sevdiği şey, okuldan eve döndüğünde penceresinin önündeki küçük masasına oturup dışarıyı izlemekmiş.
Kasabanın meydanında yürüyen insanlar, sokaklarda oynayan çocuklar ve dükkânlardan gelen sesler onun için ayrı bir dünya gibiymiş.
Bir gün, parkta oynarken arkadaşlarından Ayça ve Baran’ın tartıştığına şahit olmuş. İkisi de kendi oyuncağının en güzel olduğunu iddia ediyor, bir türlü anlaşamıyorlarmış.
Derin, arkadaşlarının yanına gitmiş ve onları dikkatlice dinlemeye başlamış. Ayça, sarı renkli topunun pırıl pırıl parladığını ve bu yüzden en güzel top olduğunu söylüyormuş. Baran ise mavi topunun daha yükseğe zıpladığını, asıl güzel olanın bu olduğunu iddia ediyormuş.

İki arkadaşın da haklı olduğunu gören Derin, birden aklına bir fikir gelmiş. Onlara gülümseyerek, “Bence ikiniz de haklısınız, ama isterseniz ben aranızda bir karar vermeye çalışayım,” demiş.
Ayça ve Baran başlarını sallayarak kabul etmişler.
O günden sonra Derin, arkadaşları arasında tartışma çıktığında hemen araya girer, her iki tarafı da dinleyip adil bir şekilde çözüm bulmaya çalışırmış. Bunu yaparken kendini çok mutlu hissediyormuş. Çünkü insanların anlaşamadıkları konularda onları dinlemek, herkesin kendini rahatça ifade etmesine yardımcı olmak Derin’in hoşuna gidiyormuş.
Evde annesine, “Anne, insanlar birbirini dinleyince aslında her şey daha kolay oluyor,” demiş.
Annesi gülümseyerek, “Evet Derin, belki de sen büyüyünce iyi bir avukat olursun,” demiş.
Derin, o gece yatağına uzandığında annesinin sözleri kulağında yankılanıyormuş. Avukat olmak. Daha önce hiç düşünmemiş ama kulağa hoş geliyormuş.
Bir avukat, insanların hakkını savunur, onları dinler ve adaletli kararlar verilmesine yardımcı olurmuş. Gözlerini kapatıp kendini bir mahkeme salonunda hayal etmiş. Herkes sessizce onu dinliyor, o ise insanların içini rahatlatacak sözler söylüyormuş.
Ertesi gün okulda, öğretmeni sınıfta meslekler hakkında bir konuşma yapmış. Sıra Derin’e geldiğinde, ayağa kalkıp çekinmeden, “Ben avukat olmak istiyorum,” demiş. Arkadaşları şaşırmış ama Derin gülümseyerek devam etmiş, “Çünkü avukatlar insanların birbirini daha iyi anlamasını sağlar,” demiş.
Öğretmeni, “Ne güzel bir hayal Derin,” diyerek onu tebrik etmiş.
Günler geçmiş, Derin artık kasabadaki küçük tartışmalarda bile fikirlerini daha dikkatli söylemeye başlamış. Sadece kimin haklı olduğunu değil, herkesin kendini rahatça ifade etmesini önemser olmuş. Bazen annesi onu camdan dışarıyı izlerken yakalar, “Neye bakıyorsun bakalım?” dermiş.
Derin ise usulca, “İnsanların yüzlerine. Ne söylediklerini değil, ne hissettiklerini anlamaya çalışıyorum,” dermiş.
Derin, Avukat Olmak İstiyorum Masalının sonunda yatağına yattığında içi huzurla doluymuş. Çünkü büyüyünce ne olmak istediğini artık biliyormuş. Bir gün, kasabanın adaletli ve dinlemeyi bilen avukatı olacağına kalpten inanıyormuş.
Avukat Olmak İstiyorum Masalına benzeyen kısa masallar okumak için bağlantıya tıklayabilirsiniz. İnstagram sayfamızı takip ederek, sesli masallar dinleyebilirsiniz.