Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar gökyüzünde, yıldızların arasından süzülen büyülü bir tren varmış. Adı Ay Işığı Treni’ymiş. Bu tren, uykusu kaçan çocukları tatlı rüya diyarına götürmek için geceleri sessizce yol alırmış. Her gece ışıl ışıl vagonlarıyla gökyüzüne çizgiler çizer, uykunun peşine düşen çocukları en güzel düşlere taşırmış.
Bir gece, küçük Deniz yatağında dönüp durmuş ama bir türlü uyuyamamış. Yumuşacık yorganına sarılmış, gözlerini kapamış, bir sağa bir sola dönmüş ama uyku ona bir türlü uğramamış. Odanın içi loşmuş, dışarıda hafif bir rüzgâr esiyormuş. Deniz, gözlerini açıp pencereye yöneldiğinde gökyüzünde olağanüstü bir şey görmüş. “Ay Işığı Treni”.
Tren, gümüş rengi vagonlarıyla ışıl ışıl parıldıyor, bembeyaz dumanlar çıkararak yıldızların arasından geçiyormuş. Deniz’in kalbi heyecanla atmış. O anda, odasının içinde yumuşak bir ışık belirmiş. O ışık büyümüş, büyümüş ve sihirli bir kapıya dönüşmüş. Kapının hemen önünde pırıl pırıl parlayan bir bilet duruyormuş. Üzerinde altın harflerle şunlar yazıyormuş: Ay Işığı Treni – Rüya Diyarı’na Yolculuk.
Deniz, heyecanla bileti eline alır almaz, bir anda yumuşacık bir koltukta buluvermiş kendini!
Trenin içi bir masal diyarı gibiymiş. Yumuşacık yastıklarla dolu koltuklar, tavanda minik yıldızlar ve gökyüzüne açılan cam pencereler. Deniz, etrafına hayranlıkla bakarken, birden tatlı bir ses duymuş.

“Hoş geldin, Deniz! Ben Rüya Bulutu. Seninle birlikte Rüya Diyarı’na gidiyoruz!”
Deniz başını kaldırınca yumuşacık, pofuduk bir bulutun ona gülümsediğini görmüş.
“Rüya Diyarı mı?” diye sormuş merakla.
Rüya Bulutu hafifçe süzülerek Deniz’in yanına yaklaşmış. “Evet! Rüya Diyarı, çocukların en güzel rüyalarının doğduğu yerdir! Ama…” diye eklemiş üzgün bir sesle, “Son zamanlarda rüyalar eskisi kadar parlak değil. Bak, trenin ışıkları bile sönmeye başladı!”
Deniz pencereden dışarı bakmış. Gerçekten de trenin ışıkları titreyerek soluyormuş. Ay Işığı Treni’nin parıltısı kayboluyormuş!
“Peki, bunu nasıl düzeltebiliriz?” diye sormuş Deniz.
Rüya Bulutu derin bir nefes almış. “Bunun için Rüya Diyarı’na gitmeli ve en parlak rüyayı bulmalıyız. Sadece en saf ve en güzel rüyalar, trenin ışığını geri getirebilir.”
Tam o anda tren yavaşlamış ve gökyüzündeki bir istasyona varmış. “Ay Işığı Durağı” yazıyormuş istasyonun kapısında.
Deniz, trenden indiğinde parlayan taşlarla kaplı bir yol görmüş. Önünde üç farklı yol varmış. Birinde rüzgâr hafifçe ninni söylüyormuş, diğerinde ışıklar pırıl pırıl parlıyormuş, üçüncüsünde ise derin bir sessizlik varmış.
Deniz, içinden gelen sesi dinleyerek ışıklarla dolu olan yolu seçmiş. Yolun sonunda devasa bir kapı duruyormuş. Üzerinde altın harflerle “Rüya Hazinesi” yazıyormuş.
Kapıyı açtığında içeride yüzlerce küçük cam şişe görmüş. Her birinin içinde ışıl ışıl parlayan rüyalar varmış! Kimi rüyalar denizin üzerinde süzülen kayıkları, kimileri gökyüzünde uçan çocukları, kimileri ise nehir kenarında dans eden yıldızları gösteriyormuş.
Ama en köşede duran küçük bir şişe diğerlerinden farklıymış. Işığı çok daha parlak ve sıcakmış. Deniz onu eline almış. Tam o anda içeriden bir fısıltı duyulmuş: “Gerçek rüya, kalpten gelen bir dilekle doğar.”
Deniz’in yüzü aydınlanmış. Anlamış ki, treni tekrar parlatacak olan şey en saf dileklerden doğan rüyalarmış!
Koşarak geri dönmüş, trene atlamış ve şişeyi açmış. İçinden bir ışık seli yükselmiş, trenin her köşesine yayılmış. Ay Işığı Treni tekrar eski ihtişamına kavuşmuş, pencerelerden parlayan ışıklar gökyüzüne saçılmış.
Rüya Bulutu sevince kapılmış. “Başardın, Deniz! Trenin ışıkları geri geldi. Artık çocuklar en güzel rüyalarını görebilecekler!”
Deniz mutlulukla başını sallamış. İçinde huzurla dolmuş. Ay Işığı Treni yavaşça süzülmüş ve Deniz gözlerini kapatmış. O da en güzel rüyasına doğru yol almış.
Ertesi sabah, güneş ışıkları odasına dolmuş. Deniz gözlerini açtığında yatağında olduğunu fark etmiş. Ama bir şey farklıymış…
Elini yastığının altına uzattığında, parmaklarının arasında küçük, gümüş renkli bir tren bileti hissetmiş. Gözleri heyecanla büyümüş. Bileti avuçlarına alıp üzerindeki yazıyı okumuş: “Ne zaman ihtiyacın olursa, Ay Işığı Treni seni bekliyor!”
Deniz’in kalbi neşeyle çarpmış. O gece gerçekten de bir maceraya çıkmış!
Ve artık biliyormuş ki, ne zaman bir çocuk güzel bir rüya görse, Ay Işığı Treni orada olacak, yıldızların arasından sessizce süzülerek rüya diyarına yolculuk yapmaya devam edecekmiş.
Deniz, bileti yavaşça yastığının altına koymuş ve gülümsemiş. Çünkü rüyalar, tıpkı yıldızlar gibi, her zaman gökyüzünde parlıyormuş.
Ve Ay Işığı Treni Masalı, ışıkları asla sönmeden gökyüzünde süzülmeye devam etmiş.
Ay Işığı Treni Masalına benzeyen uyku masalları okumak için bağlantıya tıklayabilirsiniz.