Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar bulutların üstünde, yıldızların ışıl ışıl parladığı bir orman varmış. Bu ormana Rüya Ormanı denirmiş. Bu ormanda, geceleri çocukların en güzel rüyalarını hazırlayan Uyku Ağaçları yaşarmış.
Ağaçların yaprakları, tatlı bir rüzgâr estiğinde usulca sallanır, her kıpırtıyla hayalleri gökyüzüne doğru uçururmuş. Rüya tohumları yıldızların arasına karışır, çocukların düşlerine konarmış. Böylece her gece, her çocuk kendi masalsı dünyasında tatlı tatlı uyurmuş.
Ama bir gece tuhaf bir şey olmuş. Rüzgâr birdenbire susmuş, yapraklar kımıldamaz olmuş. Uyku Ağaçları sessizliğe bürününce, rüyalar da gökyüzüne doğru yol alamamış.
O gece, küçük Mete her zamanki gibi yatağına uzanmış, gözlerini kapatıp yıldızların arasında uçtuğu rüyasını beklemiş. Ama ne kadar uğraşsa da göz kapaklarının ardında hiçbir şey belirmemiş. Rüyası kaybolmuş.
Sabah olduğunda Mete kendini hiç dinlenmiş hissetmemiş. Göz kapakları ağırlaşmış, uykusuzluktan gözleri mahmur mahmur bakıyormuş. Annesi ona dikkatlice bakmış ve endişeyle sormuş:
“Mete, bu gece uyuyamadın mı?”
Mete başını yavaşça sallamış.
“Hayır anne uyuyamadım, rüyalarım kayboldu” diye fısıldamış.
Annesi, hafifçe gülümseyerek Mete’nin saçlarını okşamış.
“Belki de onları bulmalısın,” demiş.
Bu sözler Mete’nin içine bir kıvılcım düşürmüş. Ya rüyalar gerçekten kaybolduysa? Belki de onları aramak gerekiyordur! diye düşünerek kararını vermiş. Rüyalarını bulmak için yola çıkacakmış.
Rüya Ormanı’na Yolculuk
O gece, ay ışığı odasının penceresinden süzülerek yumuşacık bir örtü gibi Mete’nin yüzüne düşmüş. O da gözlerini kapatıp derin bir nefes almış. Tam o anda, kalbinin en derin köşesinden bir fısıltı yükselmiş:
“Rüyalar kaybolmaz, saklanır, onları bulmak için kalbini açmalısın.”
Mete gözlerini açtığında kendini Rüya Ormanı’nın kıyısında bulmuş. Ağaçlar gökyüzüne uzanacak kadar büyük, dalları ışıl ışıl parlıyormuş. Ama yaprakları kımıldamıyor, sanki uykuda gibi duruyormuş.
Tam o sırada, gökyüzünde süzülen pamuk gibi yumuşak bir bulut yaklaşıp tatlı bir sesle sormuş:
“Buraya nasıl geldin, küçük gezgin?”
Mete içini çekmiş.
“Rüyalarımı kaybettim. Ne kadar denesem de göremiyorum. Neden böyle oldu, biliyor musun?”
Bulut hafifçe dalgalanarak derin bir nefes almış.
“Rüzgâr durdu, yapraklar kıpırdamıyor. Rüyalar gökyüzüne yükselemiyor.”
Mete hızla ileri atılmış.
“Öyleyse rüzgârı nasıl geri getirebiliriz?”
Bulut önce biraz düşünmüş, sonra yumuşacık bir sesle konuşmuş:
“Ancak en sevdiğin rüyayı paylaşır, onu bir başkasına armağan edersen, rüzgâr yeniden eser.”
Mete şaşkınlıkla duraksamış, kaşlarını çatmış.
“Rüyamı paylaşmak mı? Ama ya onu bir daha göremezsem?”
Mete ilk kez böyle bir şey düşünüyormuş. Rüyalar paylaşıldığında yok olur muydu, yoksa daha da çoğalır mıydı? Bunu bilmiyordu ve bu yüzden içini bir tereddüt kaplamış.
Rüya Kelebeği ve Mete’nin Kararsızlığı
Tam o sırada, kanatları yıldız tozlarıyla parlayan bir uyku kelebeği havada süzülerek Mete’nin önüne konmuş. Kanatlarını hafifçe çırparken gökyüzüne minik ışık zerrecikleri bırakıyormuş.

Kelebek yumuşak bir sesle, “Küçük gezgin, neden bu kadar düşüncelisin?” diye sormuş.
Mete, başını hafifçe öne eğmiş ve ellerini sımsıkı birleştirmiş. İçindeki karmaşık duyguları anlamaya çalışıyormuş.
Önce duraksamış ve ardından “Benden en sevdiğim rüyamı paylaşmamı istiyorlar,” demiş. “Ama bu benim rüyam. Herkes kendi rüyalarını görmeli, değil mi?”
Uyku kelebeği gülümsemiş, kanatlarını yavaşça çırpmış ve gökyüzüne incecik ışıklar serpmiş.
“Peki, bir düşün,” demiş kelebek. “Eğer en sevdiğin rüyayı paylaşırsan, belki başka çocuklar da senin gibi hayal kurabilir. O zaman rüyalar çoğalmaz mı?”
Mete bir an durup düşünmüş. Rüyalar paylaşınca çoğalır mıymış? Eğer rüyasını başkalarıyla paylaşırsa, başka çocuklar da onun gibi yıldızların arasında uçabilir, gökyüzünün sonsuzluğuna dokunabilirmiş. Ama ya kendi rüyası ona geri dönmezse? Ya onu bir daha hiç göremezse?
Uyku kelebeği Mete’nin yüzündeki tereddüdü fark etmiş ve tatlı bir sesle eklemiş:
“Bazı rüyalar paylaşıldıkça kaybolmaz, aksine daha da güçlenir. Tıpkı bir masalın kulaktan kulağa dolaşıp büyümesi gibi.”
Mete derin bir nefes almış. Gerçekten böyle olabilir miymiş?
Kelebek yavaşça uçup Mete’nin yanına konmuş.
Yumuşak bir sesle “gözlerini kapat,” demiş. “Şimdi en sevdiğin rüyayı düşün. Onu benimle paylaşabilir misin?”
Mete, gözlerini kapatmış ve derin bir nefes almış. İçinde bir sıcaklık hissetmiş, sanki rüyası gerçekten canlanıyormuş gibiymiş. Yavaşça anlatmaya başlamış:
Mete Rüyasını Anlatıyor
“Ben, yıldızların arasında süzüldüğüm bir rüya görüyorum. Gökyüzü masmavi değil, rengârenk parlıyor. Dev gezegenler yanımdan geçiyor, gök taşları ışık saçıyor. Kollarımı açıyorum ve rüzgârı hissediyorum. Hafifim, özgürüm. Sonsuz uzayda dans ediyorum! Orada, hayallerin hiç bitmediği, herkesin dilediği gibi uçabildiği bir dünya var” demiş.
Tam o anda, Uyku Ağaçları’nda bir kıpırtı olmuş. Önce titrek bir yaprak hafifçe sallanmış, ardından da diğerleri. Bir esinti çıkmış, sonra bu esinti tatlı bir rüzgâra dönüşmüş. Dallar titremeye, yapraklar fısıldaşmaya başlamış. Derken, birdenbire ağaçlardan ışıl ışıl parlayan rüyalar gökyüzüne doğru süzülmeye başlamış!
Mete gözlerini açmış ve nefesini tutarak yukarı bakmış. Kendi rüyası artık sadece ona ait değilmiş. Rüyalar yıldızların arasına karışıyor, başka çocukların düşlerine konuyormuş. Şimdi başka çocuklar da yıldızların arasında uçabilecekmiş.
Mutlu Son
Ertesi sabah, Mete gözlerini araladığında kendini hafif ve mutlu hissediyormuş. Sanki uykusunu çok iyi almış gibiymiş. Ama içinde küçük bir merak varmış.
Acaba rüyası ona geri dönmüş müydü?
Yatağına uzanıp gözlerini sımsıkı kapatmış. Derin bir nefes almış, kalbinin heyecanla çarptığını hissetmiş. Ve işte oradaymış!
Yine yıldızların arasında süzülüyormuş. Gezegenler yanından geçiyor, gök taşları ışıl ışıl parlıyormuş. Ama bu kez rüyası daha farklıymış.
Uzayda başka çocuklar da varmış! Kimisi gökyüzünde kuşlar gibi uçuyor, kimisi ışık hüzmelerinin üzerinde dans ediyor, kimisi ise parlak yıldızlara dokunuyormuş. Mete hayranlıkla etrafına bakmış. Onun rüyası artık yalnızca ona ait değilmiş! O, başkalarının hayallerine de dokunmuş, onlara da yol açmış.
Gözlerini açtığında yüzüne sıcacık bir gülümseme yayılmış. Rüyalar paylaşıldıkça kaybolmazmış, aksine çoğalır ve daha da güzelleşirmiş.
O günden sonra, Uyku Ağaçları her gece rüyalar göndermeye devam etmiş. Rüya Ormanı eski haline dönmüş, çocuklar yeniden tatlı rüyalara dalmış. Ve Mete anlamış ki rüyalar, tıpkı sevgiler gibi paylaşıldıkça büyüyen birer mucizeymiş.
Ve böylece, Çocuklar İçin Uyku Vakti Masalı burada bitmiş. Ancak rüyalar sonsuza dek gökyüzünde süzülmeye devam etmiş.
Çocuklar İçin Uyku Vakti Masalına benzeyen uyku masalları okumak için bağlantıya tıklayabilirsiniz.