Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar yemyeşil bir kasabada, kocaman bir bahçesi olan şirin bir evde Anne Melike, Baba Hasan ve minik bebek Defne yaşıyormuş.
Defne, ailenin göz bebeğiymiş. Yuvarlak yanakları, parlak gözleri ve tatlı gülüşüyle evde neşe estirirmiş. Daha birkaç aylıkken bile çıkardığı minik sesler, tüm evin havasını değiştirirmiş.
Defne, henüz altı aylıkken emeklemeye başlamış. Önceleri sadece elleriyle halıya vurup küçük bir ses çıkarıyormuş. Sonrasında kollarını ileriye uzatıp kendini hafifçe çekmeye başlamış. Annesi Melike, “Aferin sana, Defne! Bizim minik kızımız artık emekliyor!” diyerek onun bu çabasını büyük bir heyecanla alkışlamış. Babası Hasan ise işi gücü bırakıp hemen telefonuna sarılmış ve bu özel anları kaydetmiş.
Defne’nin emeklemeye başlamasıyla evde bambaşka bir dönem başlamış. Önceden yerinde sabit duran Defne artık her yere sürünerek ulaşıyormuş.
Hasan, “Melike, Defne artık bir dedektif gibi! Nerede saklarsak saklayalım her şeyi buluyor,” diyerek şakayla karışık yakınmış. Ama aslında her ikisi de bu küçük maceraperestin evin içinde dolaşmasından çok mutluymuş.
Defne’nin en sevdiği şeylerden biri salondaki halının üzerine yaydığı oyuncaklarıyla oynamakmış. Özellikle parlak renkli çıngırağı ve yumuşak kumaştan yapılmış küçük ayıcığı elinden düşürmezmiş. Ancak zamanla oyuncaklarıyla oynamak ona eskisi kadar heyecan vermemeye başlamış.
Defne, oyuncaklarını bırakıp gözlerini salonun diğer köşelerine çevirmiş.
Bir gün Melike, onun bu dikkat kesilmiş hâlini fark etmiş ve gülümsemiş: “Minik kızım, acaba nereye gitmek istiyor?” diye kendi kendine sormuş.
Defne, halının kenarına emekleyerek gelmiş ve ellerini uzatarak odanın diğer ucundaki sehpayı işaret etmiş. Melike bu kararlı hareketi görünce yanına eğilip, “Anlaşılan bizim küçük kaşif yeni maceralar peşinde,” demiş neşeyle.
Defne, sehpayı işaret etmeye devam ederken minik bedenini biraz daha ileriye doğru taşımış. Küçücük elleriyle halının sonuna kadar emekleyip durmuş.
Melike onun bu kararlı hareketlerini izlerken, “Hadi bakalım, gitmek istediğin yere birlikte bakalım,” diyerek Defne’yi kollarından desteklemiş. Ancak Defne, annesinin yardımı olmadan gitmek istiyormuş gibi küçük bir mızıldanma sesi çıkarmış ve tekrar halıya kapanmış.
Küçük kız bir süre daha sehpayı izledikten sonra sehpada duran renkli bir dergiye dokunmaya çalışmış. Melike, onun parmaklarını sehpaya uzatırken duyduğu heyecana kahkahalarla eşlik etmiş: “Senin neler ilgini çekiyor böyle, tatlı kızım?”
Defne, dergiyi tam kavrayacakken küçük bir dengesizlikle yana kaymış ve pat diye halıya düşmüş. Ancak yere düşmek onun moralini hiç bozmamış. Aksine, minik kahkahalar atmaya başlamış.
Melike, onun bu neşesine hayran kalarak yanına oturmuş ve dergiyi eline alıp Defne’ye göstermiş. “Bu renkli resimlere mi bakmak istiyordun? Haydi, birlikte bakalım.”
Fakat Defne’nin gözü artık dergide değilmiş. Küçük kafasını kaldırıp bu sefer başka bir hedefe bakıyormuş: salonun köşesindeki küçük kitaplık.
Melike, onun bu bitmeyen keşif isteğini fark edip gülerek, “Sanırım bu evin her köşesini kendi başına keşfetmek istiyorsun,” demiş. Sonra eklemiş: “Sen tam bir küçük kaşif oldun sen, Defne.”
Defne, salonun köşesindeki kitaplığa bakarken emeklemeye devam etmiş. Melike, onun arkasından yavaşça yürüyerek gözlerini bir an bile kızından ayırmamış.
Defne küçük kitaplığa ulaştığında, alt raftaki renkli çocuk kitaplarını fark etmiş. Minik elleriyle bir kitabı tutup çekmeye çalışmış, ancak kitap biraz ağır olduğu için başaramamış. Melike, gülümseyerek yanına eğilmiş ve kitabı nazikçe alıp Defne’nin önüne koymuş.

“İşte bak, bu kitap senin için,” demiş. Kitabın kapağında kocaman gülümseyen bir güneş resmi varmış. Defne, ellerini kitaba vurmuş ve neşeyle gülmüş. Melike, Defne’nin bu heyecanını izlerken içinden, “Bizim kızımız sadece yürümeyi değil, keşfetmeyi de çok seviyor,” diye düşünmüş.
O akşam Hasan ve Melike, Defne’yi yatmadan önce oyuncaklarıyla oynatmış. Defne, oyuncaklarından birini yere atıp ardından emekleyerek almaya gitmiş.
Hasan, onun bu hareketini izlerken Melike’ye dönüp, “Bence çok yakında ilk adımını atacak,” demiş. Melike de aynı fikirdeymiş, ama yine de acele etmek istemiyorlarmış. “Zamanı geldiğinde o güzel anı hep birlikte göreceğiz,” demiş.
Ertesi gün, Melike Defne’yi bahçeye çıkarmış. Minik kız çimlere dokunmuş, parmaklarıyla çiçek yapraklarına uzanmış. Bahçedeki kediyi görünce neşeyle kahkahalar atmış. Melike, Defne’nin bu keyfini izlerken, “Dışarıda ne kadar da mutlu” diye düşünmüş.
Defne, o sırada annesi’nin elini tutmuş ve minik ayaklarını çimlere basmış. Melike, onun dengede durmaya çalıştığını fark edince usulca, “İlk adımın çok yakın, tatlım,” demiş.
Birkaç gün sonra, her zamanki gibi annesi ve babası, Defne’yi oyuncaklarıyla oynarken izliyormuş. Defne, oyuncaklardan sıkılmış ve emekleyerek annesine doğru gitmiş. Annesinin eteğine tutunup ayağa kalkmış. Melike, heyecanla Hasan’a seslenmiş: “Hasan, Hasan sende görüyor musun? Defne sanırım yürüyecek” demiş.
Defne, ellerini annesinin eteğinden yavaşça bırakmış ve küçük bir adım atmış. Ardından bir adım daha. Hasan, bu anı kaçırmamak için hemen telefonunu çıkarmış ve kaydetmeye başlamış. Melike ise heyecandan ne yapacağını şaşırmış. “Aman Allah’ım, kızımız ilk adımını attı!” diye bağırmış.
Defne, birkaç adım daha atıp dengesini kaybetmiş ve yere oturmuş. Ama hemen ardından kahkahalarla gülmeye başlamış. Annesi ve babası onu sevgiyle kucaklayıp defalarca öpmüş. O an, onların hayatında unutulmaz bir hatıra olarak kalmış.
O günden sonra Defne, her gün biraz daha fazla yürümeye başlamış. Annesi ve babası da onun her adımını hayranlıkla izlemiş. Hasan, “Bizim küçük Defne’miz artık büyüyor,” demiş gururla. Melike ise, “Bu daha başlangıç. Bakalım bundan sonra bizi nasıl maceralar bekliyor?” diyerek tatlı bir tebessümle onu izlemeye devam etmiş.
Ve böylece, Defne’nin İlk Adımları masalı burada biterken Defne’nin hayatında yeni bir dönem başlamış. O artık sadece bir bebek değil, kendi adımlarıyla dünyayı keşfetmeye hazırlanan bir küçük kaşifmiş.
Defne’nin İlk Adımları Masalına benzeyen bebek masalları okumak için bağlantıya tıklayabilirsiniz.