Bir varmış, bir yokmuş Bir zamanlar yemyeşil ağaçların göğe uzandığı, kuşların şarkı söylediği güzel bir kasaba varmış. Bu kasabanın nehir kıyısında şirin mi şirin, çatısı kiremit kırmızısı bir evde yaşayan, Defne adında küçük bir kız varmış.
Defne, meraklı gözleri ve kocaman gülümsemesiyle herkesi mutlu eden, çok neşeli bir kızmış.
Bir sabah, Defne büyük bir heyecanla uyanmış. Bugün Ramazan ayının ilk günüymüş! Annesi ve babası oruç tutacaklarını söylemişler ve Defne de onların yanında oruç tutmak istemiş.
Gözleri parlayarak“Ben de oruç tutabilir miyim anne?” diye sormuş.
Annesi gülümseyerek onun saçlarını okşamış. “Tabii ki, ama önce deneme orucu tutabilirsin. Öğlene kadar dayanabilir misin bakalım?”
Defne hemen başını sallamış. “Dayanırım! Hem ben artık büyüdüm” demiş.
Sabah ezanı okununca annesi ve babası sahur yapmışlar. Defne de onlara katılmış. Ilık sütünü içmiş, bal sürülmüş ekmeğini yemiş. Karnı kocaman olmuş, gözleri uykulu uykulu kapanmaya başlamış. Annesi onu kucağına alıp odasına götürmüş, yumuşacık yatağına yatırmış.
Defne, geç saatte yatmasına rağmen daha güneş yavaş yavaş doğarken uyanmış. Önce her şey çok kolaymış. Kuş seslerini dinlemiş, oyuncaklarıyla oynamış, balkona çıkıp rüzgârın saçlarını okşamasını hissetmiş. Ama sonra karnı hafiften guruldamaya başlamış.
Annesinin yanına gitmiş ve “Mutfaktan bir tane hurma alsam olur mu?” diye sormuş.
Annesi gülümsemiş. “Eğer orucunu açmak istersen tabii ki yiyebilirsin, ama biraz daha sabretmek ister misin? Belki bir masal anlatırım?”
Defne düşünmüş. Masalları çok severmiş! “O zaman anlat!” demiş neşeyle.
Annesi, sabrın ne kadar güzel bir şey olduğunu anlatan bir masal anlatmış. Masal, bir ağacın sabırla büyümesini ve sonunda güzel meyveler vermesini konu alıyormuş. Defne, masalı dinledikçe sabrın ne kadar önemli olduğunu anlamış.
Sonra babası yanına gelmiş. “Hadi gel, birlikte bir yürüyüş yapalım” demiş.

Defne, babasıyla kasabanın en güzel yollarında yürümüş. Çiçekleri koklamış, kelebeklerin nasıl zarif uçtuğunu izlemiş. Oyun oynarken orucu bile unutmuş. Ama biraz sonra güneş iyice yükseldiğinde karnı yeniden guruldamaya başlamış.
“Baba, azıcık bile yemek yesem olur mu?” diye sormuş.
Babası ona gülümsemiş. “Öğlene kadar az bir zaman kaldı. Sabredebilir misin? Eğer istersen birlikte ezanı bekleyebiliriz” demiş.
Defne dişlerini sıkmış ve “beklerim” demiş.
Eve döndüğünde annesi ona oruç tutanların ne kadar değerli olduğunu anlatmış. “Biliyor musun, oruç tutmak sadece aç kalmak değildir. Aynı zamanda sabır, dayanışma ve paylaşma demektir,” demiş.
Defne gözlerini kocaman açmış. “Paylaşma mı?”
Annesi başını sallamış. “Evet. Oruç tutanlar, aç insanların nasıl hissettiğini anlar ve onlara yardım eder. O yüzden iftarda yemeğimizi paylaşırız.”
Defne içini çekmiş. “Ben de paylaşmak istiyorum.”
Annesi ona bir sepet hazırlamış. İçine hurmalar, ekmekler ve süt koymuşlar. Sonra Defne, annesiyle birlikte yaşlı komşuları Ayşe teyzenin kapısını çalmış. Ayşe teyze, Defne’nin getirdiği yiyecekleri görünce çok sevinmiş ve ona dualar etmiş. Defne’nin içi sıcacık olmuş.
Sonunda öğle ezanı okunmuş ve Defne’nin deneme orucu bitmiş. Su içtiğinde ne kadar lezzetli olduğunu fark etmiş.
“Biliyor musun anne?” demiş. “Yemek yemek güzel ama sabır göstermek de çok güzelmiş!”
Annesi gülümsemiş. “Evet, tatlı kızım. Oruç, sabır ve paylaşmanın güzelliğini gösterir.”
Defne, ertesi gün yeniden deneme orucu tutmaya karar vermiş. Çünkü artık biliyormuş ki oruç sadece aç kalmak değilmiş, aynı zamanda sabır, paylaşmak ve birlikte olmakmış.
Ve böylece Defne, Ramazan ayının anlamını küçük yaşta öğrenmiş. Defne’nin İlk Orucu Masalı burada biterken, kasabanın evlerinden iftar sevinci yükselmiş. Defne, yıldızlara bakarak gülümsemiş.
Defne’nin İlk Orucu Masalına benzeyen çocuk masalları okumak için bağlantıya tıklayabilirsiniz.