Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar, minik bir köyde, yemyeşil çimenlerin üzerinde koşmayı çok seven bir kız çocuğu yaşarmış. Adı Nehir’miş.
Nehir’in en sevdiği şey çamurla oynamak, en sevmediği şey ise ellerini yıkamakmış. Ellerine bulaşan toprağı, boyayı ya da kek hamurunu pek umursamazmış. Hatta bazen parmaklarını gösterip, “Kirli eller mutlu eller,” dermiş.
Annesi ise ona her fırsatta ellerini yıkaması gerektiğini hatırlatırmış. “Nehirciğim, dışarıdan geldin, hadi önce ellerini yıka. Sonra sarılırız,” dermiş yumuşak bir sesle. Ama Nehir çoğu zaman annesini dinlemezmiş. Ellerini sildiği havlular bile sabun görmeden ıslanırmış.
Bir sabah, Nehir evin bahçesinde çamurdan kekler yapıyormuş. Parmakları çikolata gibi simsiyah olmuş. Tam o sırada içeriden annesi seslenmiş. Kahvaltı hazırmış. Nehir mutfağa koşmuş, ellerini yıkamadan sandalyeye oturmuş. Tabağındaki yumurtaya uzanırken parmak uçlarındaki çamurlar da ekmeğe bulaşmış. Nehir hiç önemsememiş, her zamanki gibi gülümseyip yemeğini yemiş.
O gün akşam olduğunda Nehir’in karnı hafif hafif ağrımaya başlamış. Önce annesi bunun sadece fazla hareket etmekten kaynaklandığını düşünmüş. Ama gece olduğunda ağrılar artmış, Nehir’in ateşi yükselmiş. Annesi sabaha kadar başında beklemiş, sabah da hemen sağlık ocağına gitmişler.
Doktor, Nehir’in karnını muayene etmiş. Sonra gözlüklerini düzelterek annesine dönmüş. “Biraz üşütmüş olabilir ama büyük ihtimalle mikroplar midede sorun çıkarmış. Çocuklar ellerini iyi yıkamazsa böyle şeyler olabiliyor,” demiş.
Nehir bunları duyunca başını eğmiş. O an geçmişte sabunsuz geçirdiği tüm dakikaları tek tek hatırlamış. Annesi, kızının omzuna hafifçe dokunarak, “Bundan sonra sabunla tanışmaya ne dersin?” demiş. Nehir başını yavaşça sallamış. İlk kez, el yıkamanın sadece büyüklerin kuralı değil, kendisini koruyan bir alışkanlık olduğunu hissetmiş.
O gün eve döndüklerinde annesi sabunu lavabonun kenarına koymuş. Nehir ise dikkatlice musluğu açmış, ellerini ıslatmış ve sabunu avuçlarının ortasına almış. Köpüklerin arasında parmaklarını gezdirirken sanki sabun ona minik minik fısıldıyormuş gibi hissetmiş. “Ben buradayım, seni korumaya geldim,” der gibiymiş o yumuşacık his.
Ertesi gün, Nehir anaokuluna gittiğinde öğretmeni sınıfa gülümseyerek girmiş. “Bugün hijyen günü çocuklar,” demiş ve tahtaya kocaman bir sabun resmi asmış. Öğretmen, mikropların nasıl ellerimize bulaştığını, onları gözümüzle göremediğimizi ama sabunla kolayca uzaklaştırabileceğimizi anlatmış.
Ardından hep birlikte küçük bir çizgi film izlemişler. Filmdeki mikroplar gözlüklü, şapkalı ve biraz da komikmiş. Sabunu görünce kaçışıyorlarmış. Nehir filmi izlerken gülmüş ama bir yandan da daha fazla dikkatli olması gerektiğini anlamış.
Filmden sonra sınıftaki herkes sırayla lavaboya gitmiş. Nehir de sabunu avuçlarına alıp parmak aralarını iyice ovalamış. Köpükler ellerini sararken, su da yavaş yavaş her şeyi temizlemiş. Ellerini kurularken içi huzurla dolmuş. O andan itibaren artık sadece kendi sağlığı için değil, küçük kardeşi Toprak’ı da korumak için ellerini yıkamaya karar vermiş.

Bir gün Toprak, yere düşen oyuncağını alıp ağzına götürmek istemiş. Nehir hemen yanına koşmuş ve onun minik ellerini tutarak, “Dur canım kardeşim, önce lavaboya gidelim,” demiş. O andan sonra Nehir’in içi hem güvenle hem de sevgiyle dolmuş. Çünkü sadece kendine değil, başkasına da iyi geldiğini biliyormuş.
O günden sonra Nehir ellerini yıkamadan asla yemek yememiş, dışarıdan gelince hemen musluğa koşmuş. Ellerini yıkarken artık oyun oynar gibi eğlenirmiş. Köpükleri minik dağlara benzetir, parmaklarını o dağlarda kaydırırmış. Su şırıltısı da ona sabunun şarkısını hatırlatırmış.
Günler geçtikçe Nehir’in bu alışkanlığı sınıfındaki arkadaşlarına da yayılmış. Hatta öğretmeni bir gün onu sınıfın “temizlik yıldızı” ilan etmiş. Tahtaya kocaman bir yıldız resmi çizmiş ve içine Nehir’in adını yazmış.
Nehir o gün çok mutlu olmuş ama en çok da öğretmeninin şu sözünü unutamamış: “Ellerini yıkamak, sadece suyla sabun arasında değil, sağlıkla mutluluk arasında bir köprüdür.”
O günden sonra Nehir ne zaman lavaboya gitse, bu cümleyi içinden tekrar etmiş. Çünkü artık biliyormuş ki temiz eller sadece mikrop taşımamakla kalmaz; aynı zamanda sevgi, sorumluluk ve özen de taşırmış.
Ve Ellerimizi Neden Yıkamalıyız Masalının sonunda her çocuk onun gibi düşünmüş, dünya daha sağlıklı, daha mutlu, daha parlak bir yer olmuş.
Ellerimizi Neden Yıkamalıyız Masalına benzeyen 5 yaş masalları okumak için bağlantıya tıklayabilirsiniz. Sesli masallar dinlemek için ise instagram sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.