Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar, çiçek kokularıyla dolu, kuşların neşeyle şarkılar söylediği bir köyde Eymen adında tatlı bir bebek yaşarmış. Eymen, bir yaşını yeni geçmiş, yanakları tombul, gözleri ışıl ışıl, çok meraklı bir bebekmiş. O kadar tatlıymış ki, köyde herkes ona “minik güneş” dermiş.
Eymen’in annesi Melek Hanım, onu her zaman sevgiyle beslermiş. Sabahları Eymen’in sandalyesini pencere kenarına koyar, dışarıdaki güvercinleri izlerken ona yemek yedirirmiş. Annesi, yemek yedirirken sıkılmasın diye bazen şarkılar söyler, bazen de “Kaşık bir gemi, ağzın da liman, işte yanaşıyor!” diye oyunlar oynarmış. Eymen de annesinin bu oyunlarına kıkır kıkır gülermiş.
Ama bir sabah Eymen uyandığında, gözlerinde farklı bir ışıltı varmış. O gün bir şeyler denemek istediği belliymiş. Kahvaltı vakti geldiğinde annesi her zamanki gibi havuç püresi ve yoğurt hazırlamış. Yemek kaşığını alıp, “Hadi bakalım, bugün limana hangi gemi yanaşacak?” diye sorarken, Eymen ellerini uzatıp kaşığı tutmak istemiş.
Eymen, minicik sesiyle “Anne, ben!” demiş.
Annesi şaşırmış. “Sen mi?” diye sormuş gülerek. Eymen başını sallamış ve ısrarla kaşığı istemiş. Annesi, oğlunun bu isteğini görünce hafifçe gülümsemiş. “Peki, ama dikkat et bakalım,” demiş ve kaşığı ona uzatmış.
Eymen, kaşığı eline alır almaz, o minik elleriyle püreye daldırmış. Ama kaşığı ağzına götürmek isterken bir kısmı yere, bir kısmı da yanaklarına bulaştırmış. Annesi, bir an gülmemek için kendini zor tutmuş. “Aferin Eymen, bu ilk denemene göre başarılısın!” diye cesaretlendirmiş.
Eymen, yere düşen pürelere hiç aldırmadan, “Bir daha deneyeceğim!” der gibi kaşığı tekrar doldurmuş. Bu kez biraz daha dikkatli olmuş ve kaşığı ağzına götürmeyi başarmış.
Tam o sırada mutfakta bir şeyler değişmiş. Pencerenin yanından tatlı bir rüzgar esmiş ve havada minik yıldız tozları belirmiş. Melek Hanım şaşkınlıkla etrafına bakarken, Eymen’in elindeki kaşık birden parlamaya başlamış. Kaşık, Eymen’in elinde sihirli bir şekilde dönüyormuş.
Bir anda mutfak masası küçülmüş, sandalyeler minik oyuncaklara dönüşmüş ve Eymen kendini kaşık krallığının ortasında bulmuş.
İnce bir ses “Merhaba Eymen!” diye seslenmiş. Eymen şaşkınlıkla etrafına bakmış. Ses, elindeki kaşıktan geliyormuş.
Kaşık, “Ben Sihirli Kaşık. Eğer kendi başına yemeyi başarırsan, sana bir sürprizim var” demiş.
Sürpriz kelimesini duyar duymaz Eymen’in yüzü ışıl ışıl olmuş. “Gerçekten mi?” diye sormuş.
Kaşık başını sallamış. “Ama dikkat et! Yere çok fazla yemek düşürürsen sihrim kaybolur. Haydi bakalım, başlayalım” demiş.
Eymen hemen harekete geçmiş. İlk başta biraz zorlanmış, hatta birkaç kez yoğurdu tişörtüne dökmüş. Ama vazgeçmemiş. Her yeni denemede biraz daha başarılı olmuş. Eymen ne kadar iyi yerse, mutfakta o kadar çok yıldız tozu uçuşmuş.

Bir süre sonra Eymen, havuç püresini kendi başına yemeyi başarmış. Annesi şaşkınlıkla oğlunu izlerken, gözlerinden sevinç yaşları akmış. “Benim küçük kahramanım, bunu başardın!” demiş ve onu kocaman öpmüş.
O anda mutfak yeniden ışıl ışıl yıldız tozlarıyla dolmuş ve kaşık neşeli bir sesle konuşmuş: “Eymen, bu kadar azimli ve kararlı olduğun için hediyeyi hakettin. Şimdi gözlerini kapat ve bir dilek tut.”
Eymen, gözlerini sıkıca kapatmış ve içinden “Keşke bir gün kuşlar gibi uçabilsem!” demiş.
Gözlerini açtığında sihirli kaşık onu mutfağın dışına, yemyeşil bahçeye götürmüş. Bahçede, rengârenk kanatları olan bir bisiklet duruyormuş. Bisikletin kanatları parlıyor, jantları yıldız gibi ışıldıyormuş.
Kaşık, “Bu bisiklet seni hayal ettiğin yerlere uçuracak. Ama unutma, her kullandığında azimli olmayı ve kendine güvenmeyi unutmamalısın!” demiş.
Eymen, bisiklete bindiği anda gerçekten kuşlar gibi havalanmış! Bahçenin üstünde birkaç tur atmış, rüzgar saçlarını okşamış, kuşların yanından geçerken neşeyle onlara el sallamış. Bu, Eymen’in hayatındaki en unutulmaz ödülmüş.
Bisiklet, artık Eymen’in en değerli arkadaşı olmuş. Her gün, kendi başına yemek yeme çabası gösterdikçe, bisikletin kanatları biraz daha parlıyormuş. Bu da ona her zaman denemeye devam etmesi gerektiğini hatırlatmış.
Eymen, artık her öğünde kendi başına yemek yemenin keyfini çıkarmış. Melek, oğlunun bu başarısından gurur duymuş. Eymen’in azmi, köydeki diğer annelere de ilham olmuş. Artık tüm köy, minik kahraman Eymen’in hikayesini anlatır olmuş.
Eymen’in Sihirli Kaşıkla Tanışma Masalı, ona bir şeyler denemekten korkmamayı öğretmiş. Ve böylece, yemyeşil köyde herkes mutlu bir şekilde yaşamaya devam etmiş.
Eymen’in Sihirli Kaşıkla Tanışma Masalına benzeyen bebek masalları okumak için bağlantıya tıklayabilirsiniz.