Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar uzak diyarlarda, gökyüzünün yıldızlarla ışıldadığı, rüzgârın masal fısıldadığı büyülü bir dünya varmış. Bu dünyada, her gece bir ses yükselirmiş. Yalnızca uyumaya hazırlanan çocukların duyabildiği, yumuşacık bir ses…
Bu, Gece Masalcısı’nın sesiymiş. O, yıldızların arasında süzülerek çocukların yastığının altına en güzel masalları bırakırmış. Rüyalar, onun anlattığı hikâyelerle renklenir, çocuklar masalların sihriyle huzurla uykuya dalarmış.
Ama bir gece her şey değişmiş.
Masallar kaybolmuş, rüyalar sessizleşmiş. Yıldızlar soluklaşmış, rüzgâr artık masal taşımıyormuş. Küçük Ela, o gece yatağına uzandığında alıştığı büyülü sesi duyamamış. Kulak kesilmiş, beklemiş ama hiçbir ses gelmemiş.
“Gece Masalcısı neden sustu?” diye mırıldanmış.
Annesine sormuş, ama annesi sadece gülümseyerek “Hadi, gözlerini kapat ve güzel rüyalar gör,” demiş.
Babası ise omuz silkmiş. “Belki de bugün erken uyuyordur.”
Ama Ela biliyormuş. Gece Masalcısı asla uyumazmış. Her gece, her çocuğun rüyasına masallar taşırmış.
“Bunu kendim öğrenmeliyim!” diye fısıldamış Ela ve gözlerini kapatarak kalbinde büyük bir cesaretle rüya diyarına doğru büyülü bir yolculuğa çıkmış.
Ela gözlerini açtığında kendini yumuşacık bir bulutun üstünde bulmuş. Bulut, onu nazikçe taşıyor, gökyüzüne doğru yükseltiyormuş. Önünde ışıl ışıl parlayan bir yol varmış. Bu yol, yıldız tozundan yapılmış!
Ela heyecanla yürümeye başlamış. Her adımında ayaklarının altında ışıklar parlıyormuş. Derken, aniden havada uçan bir kitap görmüş! Kitap, sayfalarını kanatlar gibi çırpıyor, masal satırları arasından incecik altın ışıklar yayılıyormuş.
Ela şaşkınlıkla sormuş:
“Sen kimsin?”
Kitap sayfalarını hafifçe açmış. “Ben Bilge Kitap! Rüya diyarının en eski hikâyelerini bilirim. Ama son zamanlarda burada tuhaf şeyler oluyor… Masallar kayboldu! Sen de onları mı arıyorsun?”
Ela başını sallamış. “Evet! Gece Masalcısı’nın sesini duyamıyorum artık.”
Bilge Kitap bir süre düşünmüş, sonra sayfalarından birini hafifçe dalgalandırmış.
“Öyleyse Uyku Melodisi Vadisi’ne gitmelisin. Orada, rüyaların müziğini yapan bir rüzgâr var. Belki sana yardım edebilir.”
Ela, yıldız tozu yolunda yürümeye devam etmiş. Minik ışıklar ona eşlik ediyor, kulağına fısıltılarla rüya diyarının sırlarını anlatıyormuş.
Ela yürüdükçe hava tatlı bir koku yaymaya başlamış. Çevresini yumuşacık, pembe bulutlar sarmış. Birdenbire hafif bir melodi duymuş. Bu, çocukları uykuya dalarken rahatlatan en güzel ezgiymiş!
Ela sesin geldiği yöne doğru koşmuş ve büyük, mavi bir rüzgârla karşılaşmış.
“Merhaba!” demiş Ela heyecanla. “Ben Ela. Masalların neden kaybolduğunu biliyor musun?”
Mavi rüzgâr üzüntüyle iç çekmiş. “Ah, Ela… Masallar kayboldu çünkü Gece Masalcısı üzgün. Kimse onun anlattığı hikâyeleri dinlemiyor gibi hissediyor. Eğer onu bulup konuşmak istersen, Rüya Ormanı’na gitmelisin.”
Ela, rüzgârın melodisini kalbinde hissederek yoluna devam etmiş.
Rüya Ormanı, büyülü bir yermiş. Ağaçların yaprakları gümüş gibi parlarken, dallarından tatlı hikâyeler sarkıyormuş. Ela dikkatlice ilerlerken, bir ağacın gölgesinde oturan birini görmüş.
Uzun, parlayan bir pelerini ve elinde yıldızlardan yapılmış bir asası varmış. Ela hemen yaklaşmış.
“Sen Gece Masalcısı mısın?” diye sormuş heyecanla.

Masalcı başını kaldırmış. Gözleri üzgünmüş.
“Evet, benim,” demiş yavaşça. “Ama artık masal anlatmıyorum. Çocuklar benim masallarımı dinlemiyor gibi geliyor bana. Onlar artık masallara ihtiyaç duymuyor…”
Ela şaşırmış. “Ama ben her gece seni dinliyorum! Senin masalların olmadan rüyalar çok sessiz oluyor.”
Gece Masalcısı bir an durmuş, Ela’nın gözlerindeki ışığı fark etmiş. “Gerçekten mi?”
Ela heyecanla başını sallamış. “Evet! Masallar olmadan dünya çok sıkıcı olurdu. Masallar, hayal gücümüzü büyütüyor, kalbimize mutluluk bırakıyor” demiş.
Gece Masalcısı, Ela’nın içten sözlerini duyunca kalbi ısınmış ve gözleri yeniden parlamış. Yıldız asasını kaldırmış ve Rüya Ormanı ışıldamaya başlamış. Uyuyan hikâyeler uyanmış, kaybolan masallar gökyüzüne geri yükselmiş.
O gece, rüya diyarı yeniden masallarla dolup taşmış. Gece Masalcısı ise tekrardan her çocuğun yastığının altına en güzel hikâyelerini bırakmış.
Ela gözlerini açtığında sabah olmuş. Uyandığında yüzünde tatlı bir gülümseme varmış, çünkü artık biliyormuş: Masallar asla kaybolmazmış. Onları dinleyen bir kalp olduğu sürece, hep var olurlarmış.
Ve böylece Gece Masalcısı ve Kayıp Rüyalar Masalı burada biterken Gece Masalcısı, sonsuza dek masallarını fısıldamaya devam etmiş.
Gece Masalcısı ve Kayıp Rüyalar Masalını beğendiyseniz ve daha fazla uyku masalı okumak isterseniz, bağlantıya tıklayabilirsiniz.