Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar ışıkların gece boyunca yumuşak bir parıltıyla sokakları aydınlattığı, gölgelerin neşeyle dans ettiği bir kasabada, Derin adında meraklı bir çocuk yaşarmış. Derin, akşam olunca duvarlarda beliren gölgelerle oyun oynamayı çok severmiş.
Ellerini farklı şekillere sokar, duvarda tavşanlar, kuşlar ve ejderhalar yaratırmış. Ama en çok da saklambaç oynamaktan keyif alırmış.
Bir gece, yatağına uzanıp tavana bakarken gölgesiyle bir oyun daha oynamak istemiş. Ellerini yukarı kaldırmış, odadaki lambanın ışığında gölgesini hareket ettirmiş. Ama o da ne? Gölgesi her zamanki gibi hareket etmiyormuş. Hatta tam duvarın köşesinde beliren gölge, bir anda titremiş ve kaybolmuş!
Derin şaşkınlıkla yataktan fırlamış, gözlerini ovuşturmuş, odanın her köşesine bakmış. Gölgesi yoktu!
“Gölgem kayboldu…” diye kendi kendine mırıldanmış.
Böyle bir şey nasıl olabilirdi? Gölgesi olmadan nasıl oyun oynayacaktı? Hemen pencereye koşmuş. Dışarıda sokak lambaları loş bir ışık yayıyor, kaldırımlarda uzun gölgeler beliriyormuş. O sırada, hafif bir fısıltı duymuş.
“Eğer gölgeni bulmak istiyorsan, Gölge Diyarı’na gelmelisin.”
Derin hızla etrafına bakmış ama kimseyi görememiş. Sonra bir şey fark etmiş. Sokak lambalarının gölgeleri yavaşça hareket ediyormuş. Hafifçe dalgalanıyor, sanki ona bir şeyler anlatmaya çalışıyorlarmış.
Gölge Diyarı mı? Daha önce böyle bir yer hiç duymamıştı. Ama gölgesini bulmanın tek yolu oraya gitmekti.
Derin kapüşonlu hırkasını giyip pencerenin kenarına oturmuş. Bahçedeki fenerin altında yere uzanan bir gölge görmüş. Bu, onu Gölge Diyarı’na götürecek yolmuş.
Derin cesurca gölgenin gösterdiği yolda yürümeye başlamış. Birkaç adım attığında, ay ışığının aydınlattığı yumuşak, parlak bir geçit belirmiş. Işıklar yavaşça kıpırdıyor, gölgeler ona rehberlik ediyormuş. Yolun sonunda, taş bir kapı duruyormuş. Kapının üzerinde gümüş harflerle şu sözler yazıyormuş:
“Gölgenin sırrını öğrenmeden buradan çıkamazsın.”
Derin kapıyı itmiş ve içeri adım attığında, kendini büyüleyici bir diyarda bulmuş.
Gölge Diyarı, karanlık değilmiş. Aksine her şeyin yumuşak, mavi ve mor ışıklarla parladığı bir yerdi. Gökyüzü yıldızlarla doluydu, ama burada yıldızlar gölgelerle oynuyordu. Uzun ağaç gölgeleri, nazikçe salınan çiçek gölgeleri, uçuşan kuş gölgeleri vardı. Ve en önemlisi, her yerde kahkahalar atan gölgeler saklambaç oynuyordu.

Derin etrafına bakarak kendi gölgesini aramış. Tam o sırada, gölgelerin arasında tanıdık bir silüet belirmiş.
“Buradayım!” diye seslenmiş gölgesi. Ama Derin ona doğru yürüdüğünde, gölgesi hızla uzaklaşmış.
“Beni yakalayamazsın! Eğer beni geri istiyorsan, saklambaç oynayıp kazanman lazım!”
Derin şaşkın kalmış. Gölgesinin de oyun oynamayı sevdiğini biliyordu ama hiç böyle bir şey beklemiyordu.
Gölgesi, diğer gölgelerle birlikte hızla saklanmış. Derin gözlerini kapatıp on saniye saymış, sonra onları aramaya başlamış. Ancak gölgeler çok hızlı hareket ediyormuş.
Derin bir gölgeyi yakalamaya çalıştığında, ışık açısına göre hemen şekil değiştiriyormuş. Bir an duvarın köşesinde gördüğü gölge, bir anda yere süzülüyormuş. Sonra birden bir çitin arkasında beliriyor, aniden yer değiştiriyormuş.
Tam pes etmek üzereyken, yaşlı bir lamba gölgesi yanına yaklaşmış ve yumuşak bir sesle konuşmuş.
“Eğer bir gölgeyi bulmak istiyorsan, onun sırrını bilmelisin.”
“Ne sırrı?” diye sormuş Derin.
“Gölgen her zaman seninle ama bazen fark etmezsin. Onu gerçekten görmek istiyorsan, onun seni takip ettiğini hatırlamalısın.”
Bu sözler Derin’in aklına bir fikir getirmiş. Hemen gözlerini kapatmış, derin bir nefes almış ve içinden şöyle fısıldamış:
“Gölgem her zaman benimle. Beni takip eder.”
Gözlerini açtığında, gölgesi tam önündeymiş. Artık saklanmıyormuş çünkü Derin onun varlığını gerçekten fark etmiş.
“Beni buldun!” diye kıkırdamış gölgesi. “Artık eve dönebiliriz.”
Derin ve gölgesi, ay ışığı tünelinden geçerek tekrar kendi kasabasına dönmüş. Sabah olduğunda, güneş ışıkları odasını aydınlatırken gölgesinin hala orada olduğunu görmüş.
“Beni hiç terk etmemişsin, değil mi?” diye gülümsemiş.
Gölgesi hafifçe dalgalanarak cevap vermiş.
“Ben her zaman senin yanındayım. Sadece bazen fark etmen gerekiyor.”
O günden sonra Derin, gölgesiyle daha da yakın olmuş. Gölgesinin yalnızca bir karaltı olmadığını, her zaman onunla birlikte olduğunu anlamış. Ve her gece, gölgesiyle saklambaç oynarken bir şeyi hiç unutmamış.
Bazen kaybolduğunu sandığımız şeyler, aslında hep bizimledir. Onları görmek için sadece gözlerimizi açmamız gerekir.
Ve Gölge Diyarı’nın Sırrı Masalı burada biterken, Derin ve gölgesi mutlu mesut oyunlar oynamaya devam etmişler.
Gölge Diyarı’nın Sırrı Masalına benzeyen uyku masalları okumak için bağlantıya tıklayabilirsiniz.