Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar, yemyeşil bir ormanın tam ortasında rengârenk çiçeklerin açtığı, kuşların neşeyle şarkılar söylediği büyülü bir köy varmış. Bu köyde herkes birbirine sevgiyle bakar, dostluk içinde yaşarmış.
Fakat köyün hemen yanı başında, eski ve kocaman bir şatonun içinde kimsenin görmek istemediği biri yaşarmış: Çirkin!
Çirkin’in yüzü buruş buruş, sesi kalın ve hırıltılıymış. Saçları düzensiz, elleri kocamanmış. O yüzden köydeki herkes ondan korkar, onunla konuşmaya cesaret edemezmiş. Çirkin ise çok üzülürmüş ama elinden bir şey gelmezmiş. O da kendini ormandaki hayvanlara adamış, onlarla dost olmuş.
Bir gün köyde bir kargaşa kopmuş. Kraliçe Arı’nın altın kanatları kaybolmuş! Kraliçe Arı, çiçeklerin tozlarını taşıyan en önemli arıymış. Onun kanatları olmazsa, çiçekler kuruyacak, meyveler yetişmeyecekmiş. Köy halkı endişeyle ne yapacağını düşünürken, Güzel adında iyi kalpli bir kız öne çıkmış.
Güzel, köydeki herkesin sevdiği, iyilik dolu bir kızmış. Uzun altın sarısı saçları, pırıl pırıl gözleri varmış. Ama en güzel yanı, içindeki sevgi ve cesaretmiş.
Güzel “Ben gidip Kraliçe Arı’nın kanatlarını bulacağım!” demiş.
Köy halkı onu vazgeçirmeye çalışmış ama Güzel kararlıymış. Ormanın derinliklerine doğru ilerlemiş. Kuşlara, sincaba, kaplumbağaya sormuş ama kimse kanatları görmemiş. Ta ki yaşlı baykuş ona fısıldayana kadar:
“Kanatlar, Büyük Şato’nun içindeki karanlık odada.”
Bu sözü duyan Güzel, hiç düşünmeden şatoya gitmiş. Kapıyı çaldığında, kapı gıcırdayarak açılmış ve karşısına Çirkin çıkmış. Güzel bir an korkmuş ama sonra derin bir nefes alıp:
“Merhaba! Kraliçe Arı’nın altın kanatlarını arıyorum. Onları gördün mü?” diye sormuş.
Çirkin gözlerini yere indirmiş, üzgün bir sesle konuşmuş:
“Ben onları buldum ama köydekiler benden korktuğu için geri götürmeye cesaret edemedim.”
Güzel gülümsemiş ve “O zaman birlikte götürelim” demiş.
Çirkin şaşırmış. Onunla birlikte birinin gitmesini hiç beklemiyormuş. Ama içinde bir umut kıvılcımı parlamış. Güzel ve Çirkin, birlikte kanatları alıp köye dönmüşler.

Kraliçe Arı, altın kanatlarını taktığında her yer ışıl ışıl parlamış! Çiçekler tekrar açmaya başlamış, ağaçlardan tatlı kokular yayılmış. Köylüler, Çirkin’in aslında korkulacak biri olmadığını, sadece yalnız kaldığı için üzgün olduğunu fark etmişler.
O günden sonra Çirkin’e yeni bir isim vermişler: Cesur! Çünkü en büyük cesaret, iyilik yapmakmış.
Ve böylece, Güzel ve Cesur, köyde en iyi dost olmuşlar. Köyde herkes birbirine daha dikkatli bakmaya, iç güzelliğin en önemli şey olduğunu anlamaya başlamış.
Ve Güzel ve Çirkin Masalı burada bitmiş ama ormandaki çiçekler her bahar daha da güzel açmış.
Güzel ve Çirkin Masalına benzeyen kısa masallar okumak için bağlantıya tıklayabilirsiniz.