Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar güneşin sarı saçlarını okşadığı, bulutların gökyüzünde dans ettiği yemyeşil bir vadide, neşeli bir çiftlik varmış. Bu çiftlikte, inatçı keçi olarak tanınan Tombi adında minik, meraklı bir keçi yaşarmış.
Tombi, çiftliğin en hareketli sakiniymiş; gün boyu oradan oraya zıplar, her köşeyi keşfetmeye çalışırmış. Ama Tombi’nin en çok sevdiği şey, çiftliğin hemen ötesindeki yüksek dağlara bakmakmış.
Bu dağlar gökyüzüne uzanır gibi görünürmüş. Dağların zirvesinde dolaşan dağ keçileri ise Tombi’nin kahramanlarıymış. Onların çeviklikle uçurumların kenarından geçişini, sanki rüzgarla dans eder gibi yükseklere tırmanışını hayranlıkla izlermiş.
Bir gün Tombi, gözlerini kısarak dağlara bakmış ve içinden bir dilek tutmuş. “Bir gün,” demiş kendi kendine, “ben de onlar gibi yükseklere tırmanacağım ve zirvede rüzgarı hissedeceğim!”
Ama bu düşünce hem heyecan verici hem de biraz korkutucuymuş. Çünkü Tombi’nin bacakları küçücükmüş ve daha önce dağların yanına bile yaklaşmamış. “Ya düşersem?” diye kaygılanmış. Ama yüreğindeki cesaret, bu kaygıları bastıracak kadar güçlüymüş. Çünkü o, gerçekten inatçı keçiymiş.
Ertesi sabah güneş doğarken, Tombi yola koyulmuş. Çiftlikteki dostları şaşkınlıkla ona bakmışlar. Tavuklardan biri kanatlarını çırparak seslenmiş: “Nereye gidiyorsun Tombi?”
Tombi gururla cevap vermiş: “Dağlara tırmanmaya gidiyorum! Dağ keçileri gibi olmak istiyorum.”

Tavuklar gülmüş, kuzular zıplamış: “Sen mi? Daha bir çite bile tırmanamıyorsun!”
Ama Tombi, onların söylediklerine aldırmamış. Bir hedefi olduğunu biliyormuş. Yol boyunca, baharın tatlı esintisi yanaklarını okşarken, çiçeklerin neşeyle açtığını fark etmiş. Bu onu daha da cesaretlendirmiş.
Dağ yolunun başlangıcında Tombi, parlak bir taş görmüş. Bu taş, sanki ışık saçıyormuş! Tombi taşı eline almış ve incelemeye başlamış. Tam o sırada, yaşlı bir kaplumbağa belirivermiş.
“Evlat, elindeki taş sıradan bir taş değil,” demiş kaplumbağa, gözlüklerini düzelterek.
Tombi şaşkınlıkla bakmış. “Bu taşın sırrı ne?” diye sormuş.
Kaplumbağa gülümsemiş. “Bu taş, cesaret taşıdır. Senin yüreğin ne kadar cesursa, bu taş o kadar parlak olur. Ama unutma, taşın gücü seni değil, sen onu güçlendireceksin.”
Tombi, taşı boynuna asmış ve kaplumbağaya teşekkür ederek yoluna devam etmiş. Artık kendini daha güçlü hissediyormuş. Çünkü Tombi sadece cesur değil, aynı zamanda inatçı keçiymiş.
Tombi’nin yolu kolay değilmiş. İlk başta küçük kayalara tırmanmayı denemiş, birkaç kez düşmüş ama vazgeçmemiş. Sonunda daha büyük kayalara çıkmayı başarmış.
Bir gün bir uçurumun kenarında korkuyla durmuş. “Buradan asla geçemem!” diye düşünmüş. Ama tam o sırada karşısına kanatları gökkuşağı gibi parlayan minik bir kuş çıkmış.
“Merhaba Tombi!” demiş kuş, cıvıldayarak. “Ben Minik. Burada tek başına ne yapıyorsun?”
Tombi hikayesini anlatmış. Minik, ona cesaret vermiş. “Unutma, düşmekten korkma. Her düşüş seni daha güçlü yapar!” diyerek Tombi’ye nasıl adım atması gerektiğini göstermiş.
Tombi, kuşun yardımıyla uçurumu geçmiş. Her engeli aştığında taş daha da parlaklaşıyor, Tombi’nin cesareti artıyormuş. İnatçı keçi Tombi, her zorluğu kararlılıkla aşmış.
Tombi günlerce tırmanmış. Yol boyunca yeni dostlar edinmiş; kurnaz bir tilkiden zekayı, sabırlı bir geyikten dayanıklılığı öğrenmiş. Her biri, Tombi’nin hedefe ulaşması için ona küçük sırlar vermiş.
Sonunda, zirveye yaklaştığında önüne büyük bir dağ keçisi çıkmış. Keçi, heybetli boynuzları ve kararlı bakışlarıyla Tombi’ye bakmış.
“Buraya kadar nasıl geldin, küçük Tombi?” diye sormuş keçi.
Tombi gururla, “Cesaretimi topladım, çok çalıştım ve dostlarımdan yardım aldım,” demiş.
Keçi gülümsemiş. “Öyleyse, artık sen de bizim gibi bir dağ keçisisin!” demiş ve Tombi’yi zirveye götürmüş.
Tombi zirveye ulaştığında rüzgarın yüzünü okşadığını hissetmiş. Ayaklarının altındaki dünya küçücük görünüyormuş. Gökyüzü o kadar yakınmış ki, neredeyse yıldızlara dokunabilecekmiş gibi hissetmiş.
O an Tombi anlamış ki cesaret, sadece korkusuz olmak değilmiş. Cesaret, korkularına rağmen adım atabilmekmiş.
Zirveden aşağıya bakarken parlak taşı avucunda tutmuş. Artık taşın parlamasına ihtiyacı yokmuş, çünkü ışık kendi yüreğindeymiş.
Ve böylece inatçı keçi Tombi, hem kendi sınırlarını aşmış hem de hayalini gerçekleştirmiş. Çiftliğe döndüğünde herkes onu hayranlıkla karşılamış. İnatçı Keçi Masalı burada biterken Tombi artık sadece bir keçi değil, hayallerine inanan bir kahraman olmuş.
İnatçı Keçi Masalına benzeyen hayvan masalları okumak için bağlantıya tıklayabilirsiniz.