Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar, yemyeşil bir ovada Mutlu adında sevimli bir inek yaşarmış. Mutlu, adını hak eden bir inekmiş çünkü çayırda hoplayıp zıplamayı, kuşlarla konuşmayı ve mis gibi çiçek kokularını içine çekmeyi çok severmiş.
Günlerini, arkadaşlarıyla birlikte otlayarak ve gökyüzündeki pamuk gibi bulutları seyrederek geçermiş.
Ama Mutlu’nun en büyük hayali, uçabilmekmiş! Her gün kanatlı arkadaşlarını izler, “Ah keşke ben de sizin gibi uçabilsem!” diye iç geçirirmiş.
Kırlangıç Lili, Mutlu’nun bu isteğini duyunca gülümsemiş ve şakacı bir sesle: “Mutlu, inekler uçamaz ki!” demiş.
Ama Mutlu pes etmeye niyetli değilmiş! Gözlerini gökyüzüne dikmiş, kuşları izleyerek içten içe gülümsemiş. Ardından heyecanla, “Belki de ineklerin nasıl uçacağını kimse keşfetmemiştir,” demiş. “Bunu öğrenmek için denemeliyim!”
O günden sonra Mutlu, uçmanın yollarını bulmak için her fırsatı değerlendirmiş. Önce yüksek bir tepenin zirvesine çıkmış, derin bir nefes alıp havaya sıçramış ama pof diye bir sesle, yumuşacık çimenlerin üzerine yuvarlanmış.
Sonra rüzgârlı bir günde kocaman bir yaprak bulmuş, üzerine atlayıp kendini rüzgâra bırakmış. Yaprak bir an havalanmış gibi olmuş ama hemen ardından vınnn diye süzülerek yere konmuş.
Civcivler cıvıldayarak kahkahalar atmış, koyunlar başlarını sallayıp gülümsemiş. Ama Mutlu, hayalinden vazgeçmek yerine gözlerini parlatıp, “Daha deneyecek çok yolum var!” demiş.
Mutlu, çayırda bir o yana bir bu yana dolanarak, “Ne yapsam, ne yapsam?” diye kendi kendine mırıldanıyormuş. Tam o sırada, tarlanın kenarındaki eski meşe ağacında dinlenen büyük, siyah tüyleri parlayan Bilge Kara’yı fark etmiş.
Gözleri parlamış ve hemen onun yanına koşmuş. “Belki de bana uçmanın sırrını öğretebilir!” diye heyecanla düşünerek, karganın karşısına dikilmiş.
“Bilge Kara, bana uçmayı öğretir misin?” diye sormuş.

Kara gagasını düşünceli düşünceli oynatmış. “Hmmm, inekler uçamaz ama belki başka bir çözüm bulabiliriz,” demiş.
Sonra Bilge Kara, Mutlu’ya dönüp bilgece bir sesle, “Önce rüzgârı hisset, bulutların dansını izle ve en önemlisi, hayal gücünü serbest bırak,” demiş.
Mutlu gözlerini kapamış, derin bir nefes almış. İçinde hafif bir heyecan kıpırdanmış. Kendini adeta kanatları olan bir kuş gibi hayal etmiş, rüzgârın onu gökyüzüne taşıdığını düşünmüş.
Tam o anda, hafif bir esinti yüzünü okşamış, kulaklarına tatlı bir uğultu dolmuş. Gökyüzü, uçsuz bucaksız bir mavi battaniye gibi önüne serilmiş ve Mutlu, kalbinin hafiflediğini hissetmiş.
Mutlu gözlerini açtığında Bilge Kara ona gülümseyerek bakıyormuş.
“Uçmak sadece kanatlara sahip olmak demek değildir, Mutlu,” demiş. “Bazen bir kuş gibi hissetmek bile seni göklere taşıyabilir.”
Mutlu, Bilge Kara’nın sözlerini düşündükçe içi umutla dolmuş. Ama hâlâ gerçekten havalanmanın bir yolunu arıyormuş. İşte tam o sırada, en yakın arkadaşı minik keçi Pofuduk heyecanla zıplayarak yanına gelmiş.
“Mutlu! Harika bir fikrim var!” diye bağırmış.
Mutlu kulaklarını dikmiş ve merakla “Nedir?” diye sormuş.
“Hadi hep birlikte kocaman bir uçurtma yapalım! Eğer yeterince büyük olursa, belki seni de havaya kaldırabilir!”
Bu fikir Mutlu’nun o kadar hoşuna gitmiş ki sevinçle kuyruğunu sallamış ve “Harika! Hemen başlayalım” demiş.
Tüm hayvanlar bir araya gelmiş. Tavşanlar uzun otları toplamış, koyunlar yumuşacık yünlerinden ipler yapmış, kuşlar ise en sağlam dalları getirmiş. Sonunda gökkuşağı renklerinde kocaman bir uçurtma yapmışlar. Uçurtmanın ortasına da Mutlu’nun tam sığabileceği bir yer açmışlar.
O gün rüzgâr güçlü esiyormuş. Tüm hayvanlar uçurtmayı sımsıkı tutmuş, Mutlu heyecanla ipleri kavramış.
“Şimdi hep birlikte sayıyoruz!” diye bağırmış Pofuduk. “Bir, iki, üç!”
Ve o anda rüzgâr güçlü bir nefes almış gibi eserek, uçurtmayı havaya kaldırmış! Mutlu hafifçe yerden yükselmeye başlarken, kalbi heyecanla pır pır atıyormuş.
Önce biraz sağa sola sallanmış, ama sonra rüzgârın ritmini yakalamış. Aşağıdaki çimenler bir halı gibi serilmiş, çiçekler minik renkli noktalar gibi görünmüş, ağaçlar küçücük kalmış, nehir ise kıvrıla kıvrıla uzanan parlak bir ip gibi parlamış.
Mutlu kahkahalar atarak, “Uçuyorum! Gerçekten uçuyorum!” diye sevinçle bağırmaya başlamış.
Aşağıda duran arkadaşları coşkuyla zıplamış, kanat çırpmış, kocaman gülümsemelerle onu izlemişler. Mutlu, gökyüzünde süzülürken rüzgârın yumuşacık fısıltısını duymuş:
“Hayallerine inan, Mutlu. Gökyüzü her zaman seni bekliyor.”
O günden sonra, Mutlu her rüzgârlı günde uçurtma uçurmaya devam etmiş. Uçmanın sadece havalanmak değil, kendini özgür hissetmek olduğunu anlamış. Ve en önemlisi, hayallerinin peşinden gitmekten asla vazgeçmemiş.
Ve Mutlu İnek Masalı burada biterken bütün hayvanlar mutluluk içinde yaşamaya devam etmiş.
Mutlu İnek Masalına benzeyen hayvan masalları okumak için bağlantıya tıklayabilirsiniz.