Bir varmış, bir yokmuş. Karlarla kaplı, bacalarından duman tüten küçük ve sevimli bir köy varmış. Bu köyde, kış mevsimini her şeyden çok seven, Ahmet adında bir çocuk yaşarmış. Ahmet, kar yağdığı zaman sevinçten yerinde duramazmış.
Kar topu oynamayı, kardan adam yapmayı ve sobanın üstünde mis gibi portakal kabuğu kokusunu duymayı çok severmiş. Ama en çok sevdiği şey kar tatiliymiş. Çünkü kar tatili olduğu gün okul olmaz, herkes dışarıda eğlenirmiş.
Ahmet, kış boyunca her sabah uyanır uyanmaz ilk iş olarak pencereden dışarı bakarmış. Kar yağacak mı, yollar beyaza bürünecek mi diye merakla gökyüzünü izlermiş.
Bir sabah gözlerini açtığında, odası hala karanlıkmış. Hemen yatağından fırlayıp pencereye koşmuş. Gökyüzü koyu gri bulutlarla kaplıymış. İçine tarifsiz bir heyecan dolmuş.
Ahmet, gözlerini heyecanla annesine dikerek, “Anne, bugün kar yağar mı?” diye sormuş.
Annesi gülümseyerek başını sallamış.
“Meteorolojiye göre akşama doğru kar yağacakmış” demiş.
Bu haberi duyan Ahmet, sevinçle montunu kaptığı gibi dışarı fırlamış. Arkadaşları çoktan toplanmış, gözlerini gökyüzüne dikmiş bekliyorlarmış. Hepsi sabırsızlıkla ilk kar tanesinin düşmesini umuyormuş.
Ve sonunda, Ahmet’in avucuna minicik bir kar tanesi konmuş. O kadar hafifmiş ki sanki bir tüy dokunmuş gibi hissetmiş. Sonra bir tane daha, bir tane daha. Derken gökyüzü dans eden kar taneleriyle dolmuş.
Bu durumu gören çocuklar neşeyle “Kar yağıyor, kar yağıyor!” diye bağırmaya başlamış.
Kısa sürede bütün köy beyaza bürünmüş. Evlerin çatıları, ağaçların dalları, yollar. Her yer bembeyaz olmuş.
O gece Ahmet, sobanın yanında ısınıp dışarıyı izlerken içinden tek bir dilek geçmiş.
“Ne olur, yarın kar tatili olsun.”
Sabah olduğunda Ahmet gözlerini açar açmaz yataktan fırlamış ve pencereye koşmuş. Gözlerine inanamamış. Her yer bembeyaz olmuştu.
O anda sokaktan neşeli, çocuk sesleri yükselmiş. “Kar tatili, kar tatili!”
Ahmet sevinçle montunu giymiş, atkısını dolamış ve dışarı fırlamış. Arkadaşları çoktan toplanmıştı bile. Kar taneleri havada süzülerek dans ediyor, ayaklarının altında çıtırdayan kar, heyecanlarını daha da artırıyordu.
Ahmet “Haydi, kar topu savaşı başlasın!” diye bağırmış.
Herkes hızlıca kendi tarafını belirlemiş, elleriyle karları sıkıca yuvarlayarak cephaneliklerini hazırlamışlar. Kahkahalar ve çığlıklar arasında kar topları havada uçuşmuş, kimileri şapkasına, kimileri kollarına isabet etmiş. Ahmet bir kar topunu hızla savurmuş ve tam Selim’in sırtına denk getirmiş.
Ahmet gülerek “Vay be, ne vurdum ama!” diye bağırmış.
Kar savaşı tüm hızıyla devam ederken, Ahmet bir an durup çevresine bakmış. Karla kaplı ağaçların arasından parlayan bir şey dikkatini çekmiş. İlk başta gözüne yanıldığını sanmış, ama hayır. O ışık gerçekten oradaydı.
“Şu ağacın altına bakın, bir şey parlıyor!” diye fısıldamış heyecanla.
Çocuklar merakla başlarını çevirip bakmışlar. O anda kardan adam yapma fikri tamamen unutulmuş. Karların üzerinde, çam ağacının altındaki o ışık dalgalanarak hareket ediyormuş. Önce küçücük bir yıldız gibi görünmüş, sonra giderek büyümeye başlamış.
Ahmet yavaşça adım atmış, arkadaşları da onu takip etmiş. Kalplerinin hızlı hızlı çarptığını hissediyorlarmış. Ne olduğunu anlamak için biraz daha yaklaşınca, ışık havada dönerek yumuşak bir rüzgar gibi etraflarına yayılmış. Ve tam o anda, gözlerinin önünde bir mucize gerçekleşmiş.
Parlayan ışık havada dönmüş, kar taneleri etrafında dans etmiş ve aniden minik bir şekle bürünerek bir kar perisine dönüşmüş.

Ahmet ve arkadaşları, gözlerini kırpıştırarak parlayan minik periye bakakalmışlar. Nunu, bembeyaz kanatlarını çırparken etrafına ışıklar saçıyormuş. Havada süzülerek çocuklara yaklaşmış ve cıvıl cıvıl bir sesle konuşmuş.
“Merhaba çocuklar! Ben Kar Perisi Nunu!”
Çocuklar şaşkınlıkla birbirlerine bakmışlar. Kimse bir şey söyleyememiş. Ahmet sonunda cesaretini toplayarak bir adım öne çıkmış.
Sesi hayret ve merak dolu bir şekilde “Gerçekten bir peri misin?” diye sormuş.
Nunu başını hafifçe yana eğmiş, gülümseyerek kanatlarını çırpmış.
“Elbette! Ama beni sadece kışı gerçekten seven çocuklar görebilir,” demiş.
Çocuklar heyecanla birbirlerine bakmışlar. Bu büyülü anın gerçek olup olmadığını anlamaya çalışıyorlarmış. Ahmet, Nunu’ya biraz daha yaklaşarak sormuş:
“Peki, sen neden buradasın?”
Nunu havada küçük bir daire çizmiş ve ışıl ışıl parlayan gözleriyle çocuklara bakmış.
“Kışın büyüsünü koruyorum! Eğer çocuklar karın keyfini çıkarmaz, sadece üşümekten şikâyet ederse, kış büyüsü kaybolur ve bir daha hiç kar yağmaz” demiş.
Ahmet ve arkadaşları büyük bir şaşkınlık içinde dinlemişler. Karın gerçekten bir büyüsü varmış demek ki. Eğer kışın tadını çıkarmazlarsa, belki de bir daha hiç kar yağmayacakmış.
Ahmet, gözleri kocaman açılmış halde “Karın büyüsü mü var?” diye sormuş.
“Elbette!” demiş Nunu neşeyle. “Ama bu büyünün devam edebilmesi için çocukların kışın tadını çıkarması gerekiyor. Eğer herkes kar yağdığı zaman dışarı çıkıp eğlenirse, kahkahalar havada uçuşursa, kış büyüsü hep sürecek!”
Çocuklar heyecanla birbirlerine bakmışlar.
Ahmet “O zaman hemen oyun oynamalıyız!” diye bağırmış.
Ve o gün, çocuklar hiç durmadan eğlenmişler. Kardan kaleler yapmışlar, büyük bir kızak yarışı düzenlemişler, kardan adamlar oluşturmuşlar. Kahkahalar köyün her köşesine yayılmış.
Gün batarken, Kar Perisi Nunu havaya yükselmiş ve ışıldayan kanatlarını son bir kez çırpmış.
“Harikasınız! Kış büyüsü sayenizde güçlendi. Sizin sayenizde seneye yine kar yağacak, çünkü siz kışın ne kadar özel olduğunu biliyorsunuz,” demiş.
Sonra, ışıl ışıl kar tanelerine dönüşerek rüzgârla birlikte dans ederek kaybolmuş.
Ahmet ve arkadaşları büyülenmiş gibi gökyüzüne bakmışlar. O günden sonra her kar yağdığında, kışın sadece soğuk olmadığını, aynı zamanda büyülü ve eğlenceli olduğunu hatırlamışlar.
Ve her yıl kar tatili geldiğinde, kahkahalarla oynayarak kış büyüsünü yaşatmışlar. Ve Kar Tatili masalı burada bitmiş. Ama her yağan karla birlikte, belki de yeniden başlamış.
Kar Tatili Masalına benzeyen, uyku masalları okumak için bağlantıya tıklayabilirsiniz.