Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar karla kaplı dağların arasında, bembeyaz bir ülke varmış. Bu ülkenin adı Karlar Ülkesi’ymiş. Burada kış hiç bitmez, kar taneleri havada süzüle süzüle dans eder, gökyüzü her zaman bembeyaz bulutlarla kaplı olurmuş. Dağlar, kristal gibi parlayan buzlarla kaplanır, rüzgâr ince ince fısıltılarla esermiş.
Bu büyülü ülkede, Selin adında neşeli ve meraklı bir kız yaşarmış. Selin’in en sevdiği şey kar tanelerinin süzüle süzüle yere düşmesini izlemekmiş. Bazen elini uzatır, bir kar tanesini avucunda yakalar, onun zarif desenlerini inceler, sonra hızla eriyip kayboluşunu hayretle seyredermiş.
Ama aklını kurcalayan bir şey varmış. Kar taneleri neden havada dönerek dans edermiş? Neden yere düşmeden önce ışıl ışıl parıldarlarmış? Rüzgâr onlarla oyun mu oynuyormuş, yoksa bu büyülü bir sır mıymış? Selin bu soruların cevabını öğrenmek için sabırsızlanıyormuş.
Bir gün, Selin kışın en sevdiği oyunlardan birini oynamak için kızağını alıp karla kaplı dağlara gitmiş. Soğuk hava yanaklarını hafifçe kızartmış, ama o buna aldırmamış. Kızağına oturup kendini aşağı bırakırken rüzgâr kulaklarında uğuldamış, karlar etrafında uçuşmuş.
Tam en hızlı kaydığı anda, gökyüzünden büyük ve parlak bir kar tanesi süzülerek gelmiş. Selin şaşkınlıkla elini uzatmış ve kar tanesi, usulca avucuna konmuş. O anda bir şey fark etmiş; bu kar tanesi diğerlerinden farklıymış. İçinde sanki minik bir ışık yanıp sönüyormuş. Selin hayranlıkla bakarken birden ince, neredeyse bir fısıltı kadar hafif bir ses duymuş.
Selin dikkat kesilmiş. Fısıltı, kar tanesinin içinden geliyormuş. O kadar hafif ve narinmiş ki, rüzgârın sesiyle neredeyse kayboluyormuş. Ama Selin kulaklarını açıp dinlediğinde, fısıltının ona seslendiğini fark etmiş.
“Biz, Karlar Ülkesi’nin büyülü sırrını saklıyoruz. Ama bu sırrı öğrenmek için cesaretini ve kalbindeki sevgiyi göstermelisin.”
Selin’in gözleri kocaman açılmış. Bir kar tanesi onunla konuşuyor olabilir miydi? Kalbi hızla çarpmaya başlamış. Elleriyle dikkatlice kar tanesini tutmuş, daha iyi duyabilmek için sessizce beklemiş.
“Eğer bu sırrı öğrenmek istiyorsan, Buz Vadisi’ne gitmelisin. Orada cevap seni bekliyor.”
Selin heyecanla derin bir nefes almış. Buz Vadisi, Karlar Ülkesi’nin en gizemli yeriymiş. Oraya gitmek cesaret gerektirirmiş. Ama Selin’in içinde bir kıpırtı olmuş. Ne olursa olsun, bu büyülü sırrı keşfetmek istemiş.
“Gidiyorum!” diye fısıldamış ve hemen yola koyulmuş.
Buz Vadisi’ne Yolculuk
Selin, karla kaplı yolları aşarak vadinin derinliklerine doğru ilerlemiş. Ayaklarının altında karlar çıtırdıyor, rüzgâr ara sıra yön değiştirerek etrafında oyun oynuyormuş gibi esiyormuş. Soğuk hava yanaklarını hafifçe üşütse de içindeki merak ve heyecan onu sıcacık tutuyormuş.
Yol aldıkça etraf değişmeye başlamış. Ağaçlar buz kristalleriyle kaplanmış, gökyüzü sanki daha da parlak olmuş. Selin büyülenmiş gibi etrafına bakarken, birden önünde devasa bir gölge belirmiş. Kocaman, yuvarlak bir kar kütlesi ağır ağır hareket etmiş ve ona doğru dönmüş.
Bu bir kardan adammış. Ama sıradan bir kardan adam değil, gözleri zeki bir parıltıyla ışıldayan, bilge bir ifadeye sahip dev bir kardan adam. Selin şaşkınlıkla duraklamış.
Kardan adam, gülümseyerek kocaman bir elini kaldırmış ve tok bir sesle konuşmuş.
“Buz Vadisi’ne ulaşmak isteyen herkesin bir sınavdan geçmesi gerekir. Senin sınavın bilgelik olacak. Eğer bilmecemi çözebilirsen, yoluna devam edebilirsin.”
Selin heyecanla başını sallamış. Bilmeceler çözmeyi her zaman severmiş. Kalbi biraz hızlı atsa da cesurca kardan adamın sözlerini beklemiş.
Kardan adam hafifçe başını eğmiş ve kalın sesiyle sormuş:
“Soğukta erimeyen ama sıcaklık olmadan var olamayan şey nedir?”
Selin kaşlarını çatmış. Bu bilmeceyi çözebilmek için iyice düşünmesi gerekiyormuş. Ellerini cebine sokup başını kaldırarak gökyüzüne bakmış. Kar taneleri havada süzülerek dans ediyor, rüzgâr usulca esiyormuş.
“Soğukta erimeyen ama sıcaklık olmadan var olamayan şey” diye içinden tekrar etmiş.
Buz mu? Hayır, buz sıcakta erirdi. Ateş mi? Hayır, ateş zaten sıcaktı. Peki ya neymiş?
Birden gözleri parlamış. Kalbinde sıcak bir his belirmiş. Cevabı biliyormuş.
“Sevgi!” diye neşeyle seslenmiş. “Sevgi olmadan kalpler soğur ama sevgi de bir kalpte yaşamak zorundadır. Tıpkı kar tanelerinin ışıldamak için havada süzülmesi gibi!”
Kardan adam bir an sessiz kalmış. Sonra gözleriyle gülümsemiş ve başını onaylarcasına sallamış.
“Doğru bildin, küçük gezgin” demiş. “Sevgi olmadan hiçbir şey gerçekten parlayamaz. Şimdi yoluna devam edebilirsin.”
Selin sevinçle gülümsemiş. Bilge kardan adamın sözleri kalbine kazınmış. Artık Buz Vadisi’ne doğru yürümeye hazırmış. Çünkü biliyormuş ki, yalnızca cesareti değil, kalbindeki sevgiyle de bu sırrı keşfedecekmiş.
Buz Vadisi’nin Kalbine Yolculuk
Buz Vadisi’ne vardığında gözlerine inanamamış. Buzdan yapılmış kuleler gökyüzüne uzanıyor, göletler kristal gibi parlıyormuş. Ama bir şey çok tuhafmış. Burada kar taneleri yere düşmüyormuş.
Etrafına dikkatlice bakınırken, göz alıcı bir parıltı fark etmiş. Karlarla kaplı vadinin tam ortasında, devasa bir buz kapısı yükseliyormuş. Kapı, sanki gökyüzünden düşen yıldızlarla süslenmiş gibi ışıl ışıl parlıyormuş. Yüzeyinde ince ince oyulmuş desenler varmış; kar taneleri, rüzgârın akışını gösteren kıvrımlar ve dans eden ışık huzmeleri.

Selin hayranlıkla yaklaşıp elini kapının yüzeyine dokundurmuş. Buz gibi soğukmuş ama aynı zamanda tuhaf bir şekilde sıcaklık yayıyormuş. Sonra gözleri, kapının tam ortasında parlayan kelimelere takılmış. Büyük, zarif harflerle şu sözler yazılıymış:
“Gerçek sırrı öğrenmek için kalbinin sıcaklığını hissetmelisin.”
Selin, anlamaya çalışarak derin bir nefes almış. Kalbinin sıcaklığı. Bunun ne anlama geldiğini çözmek için düşünmeye başlamış.
Selin kapıya biraz daha yaklaşmış ve gözlerini kapatarak düşünmeye başlamış. Kalbinin sıcaklığını nasıl hissedebilirmiş ki? Soğuk rüzgâr yanaklarını okşarken bile, içinde bir sıcaklık olduğunu fark etmiş.
O sıcaklık, ailesini düşündüğünde, arkadaşlarıyla oynarken, sevdiklerine sarıldığında hissettiği duygularmış. Sevgi, ne kadar soğuk olursa olsun, insanın içini ısıtan en büyük güçmüş.
Gözlerini açtığında, kalbinde o sıcaklığı hissettiğini anlamış. Korkunun yerini, huzur ve güven almış. Derin bir nefes alarak ellerini kapıya koymuş. O anda, kapının yüzeyinde hafif bir ışık belirmiş. İncecik çatlaklar gibi yayılan ışık, kapının tamamını kaplamış ve bir anda kapı, büyülü bir şekilde ağır ağır açılmaya başlamış.
Selin, hayranlıkla açılan kapının ardına bakmış. İçerisi buzdan yapılmış devasa bir salona açılıyormuş. Tavandan süzülen ışıklar, havada dans eden kristal gibi parlayan kar tanelerini aydınlatıyormuş. Ortada büyük, ışıldayan bir gölet varmış. Göletin yüzeyi, sanki gökyüzünü yansıtan bir ayna gibiymiş.
Selin içeri adımını attığında, havada dönen binlerce kar tanesi bir araya gelmiş ve ona doğru süzülmüş. Bir tanesi, en parlak olanı, tam önünde durup yavaşça konuşmuş.
“Hoş geldin, Selin. Aradığın sırrı bulmaya çok yaklaştın. Ama son bir adımın kaldı.”
Selin heyecanla sormuş.
“Nedir bu son adım?”
Kar tanesi hafifçe dönerek ışıldamış.
“Gerçek sırrı öğrenmek için kendine şu soruyu sormalısın: Kar taneleri neden parıldar?”
Selin bir an duraksamış. Bu soruyu daha önce de sormuştu ama şimdi cevabı kalbinin derinliklerinde hissediyormuş. Gözlerini gölete çevirmiş, yüzeyine bakınca kendi yansımasını görmüş. Ama sadece kendisini değil, ailesini, arkadaşlarını, güldüğü anları, mutlu olduğu anları da görmüş.
O an anlamış ki: “Kar taneleri sevgiyle parıldar,” diye fısıldamış. “Tıpkı insanların kalpleri gibi. Sevgi olmadan hiçbir şey ışıldamaz.”
Kar tanesi bir anda parlamış ve etrafındaki tüm ışıklar daha da büyümüş. Buz Vadisi, binlerce küçük yıldız gibi ışıldayan kar taneleriyle aydınlanmış.
“Doğru cevap,” demiş kar tanesi. “Karlar Ülkesi’nin sırrı, sevginin her yerde var olduğudur. Kar taneleri bu sevginin yeryüzüne düşen halidir. Sen bunu anladığın için artık bu sırrın bir parçasısın.”
Selin gülümsemiş. Kalbi mutlulukla dolmuş. Artık Karlar Ülkesi’nin sırrını biliyormuş ve onu kalbinde sonsuza kadar taşıyacakmış.
Eve Dönüş Zamanı
Yavaşça dışarı çıkmış. Artık kar tanelerine her baktığında, onların sadece buz kristalleri değil, sevginin küçük birer ışığı olduğunu hatırlayacakmış.
Eve döndüğünde, penceresinin önüne oturmuş ve gökyüzünden süzülen kar tanelerini izlemiş. Her biri ona bambaşka görünüyormuş. Çünkü artık onların neden bu kadar güzel olduğunu biliyormuş.
Ve o günden sonra, her kar tanesi düştüğünde Selin içinden bir dilek tutmuş. Çünkü sevginin olduğu her yerde, kar taneleri parlamaya devam edermiş.
Karlar Ülkesi Masalına benzeyen uzun masallar okumak için bağlantıya tıklayabilirsiniz.