Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar küçük bir kasabada, herkesin çok sevdiği eski bir kütüphane varmış. Bu kütüphane sıradan bir yer değilmiş. İçinde yüzlerce kitap varmış ve her biri bambaşka dünyalar saklıyormuş. Ama en ilginç olanı, kütüphanenin tam ortasındaki büyük, eski kitaplıkmış.
Bu kitaplık geceleri hafifçe sallanır, sayfalar kendi kendine hışırdar, bazen de rüzgâr esmese bile kitaplardan biri yere düşermiş. Sanki kitaplar kendi kendine konuşuyormuş gibiymiş. Ama bir gece, kitaplıktan çok özel bir kitap kaybolmuş. Bu sıradan bir kitap değilmiş, içinde henüz yazılmamış bir masal varmış.
O gece kütüphane hiç olmadığı kadar sessizleşmiş. Ne rafların arasından gelen fısıltılar duyuluyormuş ne de sayfaların hışırtısı. Sanki kitaplar nefesini tutmuş, kaybolan masalın geri dönmesini bekliyormuş. Kitaplık endişeyle sayfalarını karıştırmış, raflarını kontrol etmiş ama eksik kitabı bir türlü bulamamış. Günler geçmiş, sayfalar usulca kapanmış, kitaplık sabırla beklemiş. Ama kimse onu duymamış.
Ta ki bir gece, yağmur damlalarının pencereye tatlı tatlı vurduğu bir anda, Ege kütüphaneye adım atana kadar.
Ege, okumayı çok seven, hayal kurmayı hiç bırakmayan bir çocukmuş. O gece, yağmur ince ince yağarken, kütüphane her zamankinden daha sessizmiş. Ege kitap raflarının arasında dolaşırken bir ses duymuş.
“Ege, beni duyabiliyor musun?”
Ege şaşkınlıkla etrafına bakınmış ama kimseyi görememiş. Yine de ses devam etmiş.
“Ben buradayım, kitaplıkta.”
Ege büyük kitaplığa yaklaşmış. Rafların arasındaki bir boşluğu fark etmiş. Bir kitap eksikmiş. Tam o sırada, kitaplığın tam ortasında küçük bir ışık parlamış ve kitaplık konuşmaya başlamış.
“Kayıp masal tamamlanmalı. Ama bunun için farklı dünyalara gitmen gerek. Cesaretin var mı?”
Ege’nin kalbi hızlı hızlı atmaya başlamış. Bir yandan korkmuş ama bir yandan da çok heyecanlanmış. Kitaplık, önünde yavaşça açılan üç kapıyı göstermiş. Her kapı farklı bir dünyaya açılıyormuş ve Ege’nin masalın eksik parçalarını buralarda bulması gerekiyormuş.
Ege, derin bir nefes almış ve ilk kapıdan içeri adımını atmış.
Ege, kendini yemyeşil bir ormanda bulmuş. Burada ağaçlar fısıldaşıyor, yapraklar tatlı tatlı şarkılar söylüyormuş. Aniden, önünde kocaman bir çınar ağacı belirmiş. Ağacın gövdesine dikkatlice bakınca eski bir kitap durduğunu fark etmiş.

“Merhaba Ege,” diye konuşmuş çınar ağacı. “Masalın bir parçası bende. Ama onu alabilmen için bana doğru soruyu sormalısın.”
Ege düşünmüş. “Ne sormalıyım?”
Ağaç, rüzgârda hafifçe sallanarak cevap vermiş. “Gerçek bilgiye ulaşmanın en iyi yolu nedir?”
Ege gülümsemiş. “Merak etmektir!”
Ağaç mutlu olmuş, dallarını sallamış ve içindeki sayfayı Ege’ye vermiş. Masalın ilk parçasını bulmuş!
Ege ikinci kapıdan geçtiğinde kendini büyük bir şatonun önünde bulmuş. Ama burada her şey tersine akıyormuş. İnsanlar geriye doğru yürüyor, kuşlar yere konmak yerine havaya yükseliyormuş.
Şatonun kapısında yaşlı bir bilge durmuş. “Masalın ikinci parçası bende,” demiş. “Ama önce bana şunu söyle. Zamanı durdurmak mümkün mü?”
Ege biraz düşünmüş. “Hayır,” demiş. “Ama zamanı en iyi şekilde kullanmak mümkün.”
Bilge gülümsemiş ve elindeki sayfayı Ege’ye uzatmış. Masalın ikinci parçası da tamamlanmış!
Ege üçüncü kapıya geçtiğinde, ışıl ışıl parlayan büyülü bir göl görmüş. Bu göl çok özelmiş çünkü insanlar göle dokunduğunda hayalleri gerçek oluyormuş.
Ama gölün tam ortasında karanlık bir sis varmış. Sis, masalın son parçasını saklıyormuş. Gölün koruyucusu olan minik bir peri belirivermiş. “Bu sisi yok etmek için ne yapmalısın, biliyor musun?” diye sormuş.
Ege gülümsemiş. “Korkularımın üzerine gitmeliyim!”
Bunu söyler söylemez, gölün yüzeyi ışıldamış ve sis yok olmuş. Masalın son parçası ortaya çıkmış!
Ege üç parçayı tamamladığında, kütüphaneye geri dönmüş. Kitaplık, Ege’nin getirdiği sayfaları yerine koymuş ve kayıp masal tamamlanmış.
Peki, bu masal ne anlatıyormuş?
Merak etmenin gücünü, zamanı iyi kullanmanın önemini ve korkularımızla yüzleşmenin bizi nasıl büyüttüğünü anlatıyormuş.
Kitaplık mutlu bir şekilde Ege’ye teşekkür etmiş. O andan sonra Ege, kütüphaneye her geldiğinde fısıldaşan kitapları duymuş. Çünkü artık o da masalın bir parçası olmuş.
Ve böylece, masalların hiç bitmediği bir dünyada, bir çocuk kendini ve hayallerini keşfetmiş. Ve Kaybolan Masal Kitabı Masalıda burada sona ermiş.
Kaybolan Masal Kitabı Masalına benzeyen uzun masallar okumak için bağlantıya tıklayabilirsiniz.