Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar masmavi bir denizin içinde kocaman bir balık ailesi yaşarmış. Bu balıkların hepsi bembeyazmış. Pulları öyle parlakmış ki, onlar suyun altında yüzerken sanki yıldızlar dans ediyor gibi görünürmüş. Hepsi birlikte yüzdüklerinde deniz ışıl ışıl olurmuş. Ama bu balıkların arasında bir tanesi diğerlerinden farklıymış. Onun pulları bembeyaz değil, kıpkırmızıymış.
Kırmızı balık, diğer balıkların arasında hemen göze çarparmış. Herkes onun parlak rengini fark eder ve hayranlıkla bakarmış. Ama kırmızı balık kendini biraz garip hissedermiş. “Neden benim rengim diğerlerinden farklı?” diye kendi kendine sorarmış. Oysa bilmediği bir şey varmış: Onun farklılığı, denizin en özel hikâyesini yazacakmış.
Bir gün kırmızı balık, diğer balıklarla birlikte yüzüyormuş. Ama arkadaşlarının arasında parladığını fark ettikçe daha da huzursuz olmuş. “Onlar gibi olsaydım, kimse bana böyle bakmazdı,” diye içinden geçirmiş. Ve bu düşüncelerle üzgün bir şekilde sürüden uzaklaşarak, mercan kayalıklarının yanına gitmiş.
Kırmızı balık, kayalıkların arasında dolaşırken hafif bir ses duymuş. Bu ses ona, “Hey, neden üzgünsün?” diye sormuş. Kırmızı balık etrafına bakmış ama kimseyi görememiş. Ses yine gelmiş: “Buradayım, aşağıya bak!”
Kırmızı balık, yosunların arasında duran yaşlı bir deniz kabuğunu görmüş. Kabuğun içinden incecik bir ses çıkıyormuş. “Üzgün görünüyorsun. Neyin var, bana anlatabilirsin” demiş kabuk.
Kırmızı balık, “Ben diğer balıklardan farklıyım. Onlar bembeyaz, ama ben kıpkırmızıyım. Bu yüzden kendimi hep yalnız hissediyorum,” demiş.
Kabuk, “Farklı olmak kötü bir şey değil,” diye cevap vermiş. “Bazen, farkınla parladığını fark etmen biraz zaman alır. Ama unutma, herkesin kendine özel bir hediyesi vardır. Belki de seninki rengindir.”
Kırmızı balık, deniz kabuğunun sözlerini düşündükçe meraklanmış. “Bu rengin bana ne hediyesi olabilir ki?” diye sormuş. Kabuk, “Bunu öğrenmek istiyorsan, denizin en uzak köşesine git. Orada cevabını bulacaksın,” demiş.
Kırmızı balık, cesaretini toplamış ve uzun bir yolculuğa çıkmaya karar vermiş. Yüzdükçe denizin rengi değişmeye başlamış. Önce mavi, sonra yeşil olmuş. Yol boyunca birbirinden farklı deniz canlılarıyla karşılaşmış: yavaşça yüzen deniz kaplumbağaları, dalgalarla dans eden renkli deniz anemonları ve mercanların arasında saklanan yengeçler. Hepsi ona gülümseyerek bakmış.
Bir süre sonra, daha önce hiç görmediği kadar güzel bir yere varmış. Mercanlar her renkten ışıldıyor, balıklar gökkuşağının tüm renklerinde yüzüyormuş.
Burada kırmızı balık, tıpkı kendisi gibi farklı renklerde balıklarla karşılaşmış. Kimisi turuncu, kimisi mavi, kimisi sarıymış. Her biri farklı ama hepsi çok güzelmiş. Kırmızı balığı görünce hepsi neşeyle selam vermiş.
“Hoş geldin! Sen ne kadar güzel bir renge sahipsin,” demiş turuncu balık. Mavi balık eklemiş: “Kırmızı rengin çok özel. Bize güneşi hatırlatıyorsun.”
Kırmızı balık şaşırmış. “Ama ben hep rengim yüzünden yalnız hissederdim. Siz neden beni böyle güzel buluyorsunuz?”
Sarı balık gülerek cevap vermiş: “Çünkü hepimiz farklıyız ve bu bizi özel kılıyor. Eğer hepimiz aynı olsaydık, deniz bu kadar güzel olur muydu?”
Kırmızı balık, bu sözleri duyunca uzun uzun düşünmüş. Buradaki her şey çok farklı ama bir o kadar da uyum içindeymiş. O da kendisinin bu büyük resmin bir parçası olduğunu anlamış. “Demek ki farklı olmak kötü bir şey değil,” diye mırıldanmış.
Renkli balıklar, kırmızı balığı neşeyle yanlarına çağırmış. Hep birlikte mercanların arasında dolanmış, yosunların arasında saklambaç oynamışlar. Güneş ışıkları suyun yüzeyine vurduğunda, ışıklarla dans ederek oyunlarını daha da eğlenceli hale getirmişler. Kırmızı balık, o an ilk kez gerçekten mutlu ve ait hissetmiş.
Bir süre sonra, kırmızı balık kendi sürüsüne dönmeye karar vermiş. Yeni arkadaşlarıyla vedalaşırken onlara içten bir şekilde teşekkür etmiş. “Siz bana, farklı olmanın aslında bir hediye olduğunu gösterdiniz. Bunun için size minnettarım,” demiş ve gülümseyerek onlardan ayrılmış.
Kırmızı balık, kendi sürüsüne geri döndüğünde diğer balıklar onu görünce çok sevinmiş. “Nerelerdeydin? Seni çok özledik!” demişler. Kırmızı balık gülümseyerek cevap vermiş: “Bir yolculuğa çıktım ve kendimi buldum. Artık farklı olduğum için üzülmeyeceğim. Rengimi seviyorum ve kendimi olduğum gibi kabul ediyorum.”

O günden sonra kırmızı balık, diğerleriyle birlikte mutlu bir şekilde yaşamış. Artık farklı olduğu için kendini kötü hissetmiyormuş. Aksine, herkesin aynı olmadığı bu dünyada kendi yerini bulmuş. Ve Kırmızı Balık masalı burada sona ermiş.
Kırmızı Balık masalına benzeyen hayvan masalları okumak için bağlantıya tıklayabilirsiniz.