Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar, yemyeşil ağaçların dallarında neşeyle zıplayan minik bir sincap yaşarmış. Bu sevimli sincabın adı Kuki’ymiş. Kuki, parlak kahverengi tüyleri, pofuduk kuyruğu ve meraklı gözleriyle ormanda en çok macera peşinde koşan sincap olarak bilinir, hiç yerinde durmazmış.
Bir sabah Kuki, koca meşenin tepesinden aşağı bakarken ormanın ötesinden gelen parlak bir ışık fark etmiş. Işık, sanki gökyüzüne kadar uzanıyor, etrafa rengârenk yansımalar saçıyormuş.
Kuki’nin içi kıpır kıpır olmuş. “Bu da ne böyle?” diye mırıldanmış. Merakına yenik düşen Kuki, hemen en yakın arkadaşı Cikcik’i bulmaya karar vermiş.
Merak Dolu Yolculuk
Minik serçe Cikcik, Kuki’yi görünce telaşla kanat çırpmış.
“Kuki! Sen de gördün mü? Ormanın ötesinde ışıl ışıl parlayan bir şey var!”
Kuki heyecanla kuyruğunu sallamış. “Evet! Hadi gidip bakalım, ne olduğunu öğrenelim!”
İki arkadaş, gizemli ışığı bulmak için yola koyulmuşlar. Yol boyunca cıvıldayan kuşlar, kıkırdayan sincaplar ve fısıldaşan rüzgâr onlara eşlik etmiş. Kuki, hoplaya zıplaya ilerlerken kuru yaprakların hışırtısını, tatlı çiçek kokularını ve serin sabah esintisini hissetmiş.
Biraz ilerledikten sonra, karşılarına gizemli bir geçit çıkmış. Geçidin iki yanında büyüleyici mor çiçekler açıyor, hafifçe sallanarak mis gibi kokular yayıyormuş.
Cikcik gagasını merakla kıpırdatmış. “Sence buradan geçmeli miyiz?”
Kuki kocaman gülümsemiş. “Tabii ki! Macera bizi çağırıyor!”
Gizemli Işık Fıskiyesi
Geçitten geçtiklerinde karşılarında büyüleyici bir manzara belirmiş. Koca bir kayanın tam ortasından renkli ışıklarla süslenmiş bir fıskiye yükseliyormuş! Ama bu sıradan bir fıskiye değilmiş—su yerine gökkuşağı renklerinde ışıklar fışkırıyor, etrafa minik parıltılar saçıyormuş.
Kuki ve Cikcik, büyülenmiş gibi fıskiyeye bakakalmışlar.
“Bu harika bir şey!” diye haykırmış Kuki.
Tam o sırada, koca kayanın içinden yumuşak, sıcak bir ses duyulmuş.
“Kimler buraya geldi bakalım?”
Kuki ve Cikcik irkilmiş. Kayanın yanındaki büyük taş kıpırdamış ve içinden, kocaman kulaklı, nazik gözlü bir kaplumbağa çıkmış.
“Ben Lumen. Burayı korurum. Siz de kimlersiniz bakalım?”
Kuki hemen öne atılmış. “Ben Kuki! Bu da arkadaşım Cikcik! Biz sadece şu harika fıskiyeye bakmaya geldik!”

Lumen gülümsemiş. “Bu sıradan bir fıskiye değil, dostlarım. Burası Mutluluk Pınarı. Ne zaman biri gerçekten mutlu hissederse, buradan renkli ışıklar fışkırır.”
Cikcik heyecanla kanat çırpmış. “O zaman biz de ışıklarla oynayabilir miyiz?”
Lumen başını sallamış. “Elbette! Ama bir şartla… Buraya gelen herkes bir parça mutluluk bırakmalı. Kahkahalar atmalı, şarkılar söylemeli, neşelenmeli.”
Neşe ve Kahkaha
Kuki hemen kuyruğunu titreterek hoplamış. “Ben harika tekerlemeler bilirim!”
Ve başlamış:
“Saklambaçta saklı kuyruk,
Şıp şıp eder yağmur suyu!
Gıdık gıdık sincap kuyruğu,
Hadi hepimiz gülelim duru!”
Bir anda Mutluluk Pınarı daha da parlak ışıklar saçmaya başlamış! Lumen kahkahalarla gülmüş. Cikcik neşeyle cıvıldamış. Hatta ormandaki diğer hayvanlar bile bu harika sese kulak vermişler.
O günden sonra, Kuki ve Cikcik ne zaman mutlu hissetmek isteseler, Mutluluk Pınarı’na gitmişler. Orada kahkahalar atmışlar, dans etmişler, tekerlemeler söylemişler.
Ve işte böylece, Kuki’nin en büyük maceralarından biri başlamış. Çünkü mutlu bir kalp, her zaman yeni maceraların kapısını açarmış!
Ve Kuki’nin Maceraları Masalı burada, kahkaha dolu bir mutlulukla sona ermiş.
Kuki’nin Maceraları Masalına benzeyen kısa masallar okumak için bağlantıya tıklayabilirsiniz.