Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar, yemyeşil ağaçların, çiçek kokularının ve kuş cıvıltılarının doldurduğu kocaman bir orman varmış. Bu ormanda Miskin adında, yumuşacık turuncu tüyleri, kocaman parlak gözleri olan bir tilki yaşarmış.
Ama sakın yanlış anlamayın! Miskin adı her ne kadar tembelmiş gibi dursa da o, aslında çok kurnaz ve çok meraklı bir tilkiymiş. Ormanda ne olup bittiğini hep bilmek ister, her şeyi çözmenin bir yolunu bulurmuş.
Bir gün, ormanda büyük bir haber yayılmış. Şelale Tepesi’nin en yüksek noktasında, sihirli bir üzüm salkımı yetişmiş! Görenler anlatıyormuş ki bu üzümleri yiyen hayvan, kalbindeki en büyük dileğini gerçekleştirebiliyormuş.
Miskin’in içi içine sığmamış. “Eğer bu üzümleri alırsam, her şeyi öğrenebilirim! Her sorunun cevabını bilebilirim!” diye düşünmüş.
Ama ortada büyük bir sorun varmış. Üzümler, koca ve güçlü Boz Ayı’nın bahçesinde yetişiyormuş! Boz Ayı, bahçesine kimseyi sokmaz, hatta yanına yaklaşanları bile uzaklaştırırmış.
Miskin kuyruğunu kıpırdatmış, kafasını sağa sola eğmiş ve gülümsemiş. “Bunu halledebilirim!” demiş.
Miskin hemen en iyi dostu Cikcik Serçe’yi bulmuş.
“Cikcik! Boz Ayı’nın bahçesine girip sihirli üzümleri almam lazım. Ama beni hemen yakalar!”
Cikcik kanatlarını çırpmış. “Boz Ayı’yı biraz oyalasak?”
Miskin’in gözleri parlamış. “İşte bu! En iyi dikkat dağıtan kim?”
İkisi de düşünmüş. Sonra birden Tavşan Bıdık, Sincap Fındık ve Kaplumbağa Tospik akıllarına gelmiş!
Hemen hepsini toplamışlar. “Bir gösteri yapacağız!” diye açıklamış Miskin.
Herkes heyecanlanmış. “Hadi başlasın!”
Ertesi sabah, Boz Ayı bahçesinde geziniyormuş. Tam o sırada cik cik cik! diye bir ses duymuş.
Cikcik ağaç dallarının arasında uçuyor, Tavşan Bıdık hoplayarak taklalar atıyor, Sincap Fındık kuyruğunu çılgınca sallıyor, Kaplumbağa Tospik ise ağır ağır dans ediyormuş.

Boz Ayı gözlerini kırpıştırmış. “Bu da ne böyle?”
Tam o anda Miskin usulca bahçeye süzülmüş. Patilerini hafifçe yere basarak üzümlere yaklaşmış.
Tam koparacakken, Boz Ayı kükremiş: “Neler oluyor burada?!”
Miskin olduğu yerde donmuş. Sonra hızla üzüm salkımını kapıp kaçmaya başlamış!
Boz Ayı onu fark ettiğinde artık çok geçmiş! Miskin ormanda gözden kaybolmuş bile.
Miskin, üzüm salkımını aldıktan sonra, gölgeli bir ağacın altına oturmuş. “Şimdi dileğimi dilemeliyim!” diye mırıldanmış.
Ama bir an durmuş. Ne dileyeceğini bilmiyormuş!
Zaten kurnazdı… Zaten meraklıydı… Zaten dostları vardı…
O sırada arkadaşları yanına gelmiş.
“Miskin! O üzümleri bizimle paylaşacak mısın?” diye sormuşlar.
Miskin bir an düşünmüş. Sonra gülümsemiş.
“Elbette paylaşacağım! Çünkü gerçek sihir, dostluk ve paylaşmaktır!”
O günden sonra, Miskin sadece kurnazlığıyla değil, iyiliği ve dostluğu ile de tanınır olmuş.
Ve ormandaki tüm hayvanlar bir şeyi hiç unutmamış: Gerçek güç, paylaşmaktan ve dost olmaktan gelir!
Ve Kurnaz Tilki Masalı burada bitmiş ancak yıldızlar parladıkça, bu masal anlatılmaya devam etmiş.
Kurnaz Tilki Masalına benzeyen hayvan masalları okumak için bağlantıya tıklayabilirsiniz.