Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar yemyeşil ağaçlarla kaplı, ışıl ışıl parlayan büyülü bir orman varmış. Bu ormanda türlü türlü hayvan yaşar, sabahları kuş cıvıltıları ormanın dört bir yanına yayılırmış. Ağaçların yüksek dallarında rengârenk tüyleriyle dikkat çeken Mavi ve Kivi adında iki küçük kuş yaşarmış.
Mavi, gökyüzünü keşfetmeyi seven, özgürlüğüne düşkün, cesur bir kuşmuş. Sabahları rüzgârı arkasına alır, ağaçların arasında süzülerek neşeyle uçarmış. Ona göre uçmak, sadece bir yerden bir yere gitmek değil, gökyüzünün sonsuzluğunu hissetmek demekmiş. O yüzden her gün göğe yükselir, ormandaki her ağacı yukarıdan izler, bulutların arasından geçerken kahkahalar atarmış.
Kivi ise rengârenk tüyleriyle göz alıcı bir kuşmuş ama bir türlü kanatlarını açıp uçamıyormuş. O da gökyüzünü merak ediyormuş ama kalbinin derinliklerinde büyük bir korku varmış. Ne zaman uçmayı denemek istese ya düşerse, ya rüzgâr onu savurursa diye endişelenirmiş. Mavi ise en yakın dostunu cesaretlendirmek için her gün ona uçmanın ne kadar güzel olduğunu anlatırmış.
“Kanatlarını aç Kivi, rüzgâr seni taşıyacak. Gökyüzü o kadar güzel ki, bir kez uçtuğunda bir daha bırakmak istemeyeceksin” dermiş.
Fakat Kivi hep başını iki yana sallarmış. “Ya düşersem, ya kanatlarım beni taşımazsa?” diye fısıldar, toprağın üstünde güvenli olduğunu düşünerek uçmayı ertelermiş.
Günler geçmiş, aylar geçmiş ama Kivi uçmayı denememiş. Ormandaki diğer kuşlar onun ne kadar güzel tüyleri olduğunu söyler ama bir türlü havalanmadığını gördüklerinde şaşırırlarmış. Mavi her sabah gökyüzüne süzülürken Kivi onu izler, içi kıpır kıpır olurmuş ama yine de cesaret edemezmiş.
Bir gün, gökyüzü aniden kararınca tüm orman derin bir sessizliğe bürünmüş. Ağaçların yaprakları sallanmaya, dallar gıcırdamaya başlamış. Hayvanlar hızla yuvalarına çekilmiş, rüzgâr uğuldayarak esmeye başlamış. Kocaman gri bulutlar gökyüzünü kaplamış ve büyük bir fırtına kopmuş.
Mavi hızla güvenli bir dala konmuş ama Kivi’nin durduğu dal çok inceymiş. Rüzgâr her saniye biraz daha güçlenirken, ince dal sallanmaya başlamış. Kivi, pençeleriyle dala sıkı sıkı tutunmaya çalışmış ama rüzgâr onu savurmaya devam ediyormuş.
Mavi endişeyle bağırmış. “Kivi! Dalın kırılmak üzere! Kanatlarını açmalısın!”

Kivi’nin kalbi hızla çarpmış. Gözleri korkuyla büyümüş. O an, dal büyük bir çatırtıyla kırılmış.
Kivi hızla aşağı düşmeye başlamış. Rüzgâr kulaklarında uğuldarken panikle çırpınmış ama ne yapacağını bilemiyormuş. İşte en korktuğu şey başına gelmişti.
Tam o anda Mavi yanına süzülerek seslenmiş. “Kanatlarını aç Kivi! Şimdi tam zamanı! Rüzgâr seni bırakmayacak!”
Kivi’nin gözleri dolmuş. İçinde bir ses ona denemesi gerektiğini söylüyormuş. Gözlerini sıkıca kapatmış, derin bir nefes almış ve yavaşça kanatlarını açmış.
Bir anda düşüşü yavaşlamış. Rüzgâr, tüylerini okşayarak onu yukarı taşımış. Önce biraz dengesiz süzülmüş ama sonra kanatlarını nasıl kullanması gerektiğini hissetmiş. Rüzgârı dinlediğinde, onunla uyum içinde hareket ettiğinde uçabildiğini fark etmiş.
Mavi sevinçle çırpınarak, “Başardın Kivi! Uçuyorsun!” diye bağırmış.
Kivi önce şaşırmış. Kendini havada tutabildiğini görünce korkusu yerini büyük bir sevince bırakmış. “Ben gerçekten uçuyorum!” demiş heyecanla.
O an gökyüzü ona hiç olmadığı kadar güzel görünmüş. Bulutlar, güneşin parıltısı, ağaçların üzerinden süzülen rüzgâr… Hepsi bir bütün olmuş. Kivi, büyük bir neşeyle kanat çırpmış. Ormanın üzerinden süzülerek geniş bir daire çizmiş.
Fırtına yavaş yavaş dinmiş. Kivi mutlu bir şekilde Mavi’nin yanına konmuş. Kalbi hala hızlı atıyormuş ama bu sefer korkudan değil, heyecandan.
Mavi ona gülümsemiş. “Her zaman söylüyordum. Korkularımız bazen cesaretimizin önüne geçer ama onları aştığımızda ne kadar güçlü olduğumuzu görürüz.”
Kivi başını sallamış. “Sen haklıydın. Bir kere denediğimde, aslında korktuğum kadar zor olmadığını fark ettim. Uçmak harika bir duyguymuş!”
O günden sonra Kivi uçmaktan hiç korkmamış. Sabahları Mavi ile birlikte havalanmış, gökyüzünün sonsuzluğunda özgürlüğü keşfetmiş. Artık yalnızca bir ağaç dalına sıkışıp kalan bir kuş değil, gökyüzünü özgürce keşfeden bir yolcuymuş.
Ormandaki diğer kuşlar Kivi’nin uçtuğunu gördüklerinde hayranlıkla izleyip onu alkışlamışlar. Kivi, cesaretiyle herkese ilham olmuş.
Mavi ve Kivi her sabah birlikte havalanarak ormanın üzerinde uçmaya devam etmişler. Gökyüzünde dostluk şarkıları söyleyerek, özgürlüğün tadını çıkarmışlar.
Ve Uçmaktan Korkan Minik Kuş Masalının sonunda, onlar artık yalnızca en iyi arkadaş değil, gökyüzünün en mutlu yolcuları olmuşlar.
Uçmaktan Korkan Minik Kuş Masalına benzeyen hayvan masalları okumak için bağlantıya tıklayabilirsiniz.