Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar, yemyeşil ağaçlarla dolu, kocaman bir ormanın tam ortasında, Mino adında küçük bir maymun yaşarmış. Mino, kahverengi tüylü, kocaman gözlü ve minicik elleriyle sevimli mi sevimli bir maymunmuş. Ama Mino’nun diğer maymunlardan büyük bir farkı varmış: O, ağaçlara tırmanmaktan çok korkarmış!
Diğer maymunlar dalların üzerinde hoplayıp zıplarken, Mino hep yere yakın kalır, en küçük ağaca bile çıkmaya cesaret edemezmiş. “Düşersem ne olur? Ya bir daha kalkamazsam?” diye düşünüp dururmuş. Ormandaki kuşlar, sincaplar, kelebekler bile en yüksek dallara konarken, Mino aşağıdan onları izlemekle yetinirmiş.
Bir gün, ormanda büyük bir yarış düzenleneceğini duymuş. Yarış, ormanın en yüksek ağacına tırmanıp en tepedeki altın muzları toplamak üzerineymiş. “Altın muzlar!” diye düşünmüş Mino. “Onları daha önce hiç görmedim. Acaba nasıl kokuyorlar?” Ama hemen sonra içine bir korku düşmüş. “Ama ben tırmanamam ki…”
O gün boyunca Mino’nun aklı yarışta kalmış. Arkadaşları heyecanla hazırlık yaparken, Mino sadece izlemeyi planlıyormuş. Derken, yaşlı bilge baykuş Bilo, Mino’nun yanına konmuş ve ona bakıp gözlerini kısmış.
“Mino, neden üzgünsün?” diye sormuş Bilo.
Mino, içini çekerek cevap vermiş: “Tırmanmaktan korkuyorum. Yüksekten bakınca başım döner. Düşerim diye çok korkuyorum.”
Bilge baykuş, kanatlarını yavaşça açıp kapamış ve gülümsemiş. “Mino, cesaret korkusuz olmak değildir. Cesaret, korkuna rağmen bir adım atabilmektir,” demiş.
Bu sözler Mino’nun içinde bir kıvılcım yakmış ama hâlâ emin değilmiş.

Ertesi sabah yarış başlamış. Maymunlar ağaca birer birer tırmanmaya başlamış. Kimi hızlıca çıkıyor, kimi biraz zorlanıyor ama yine de deniyormuş. Mino ise ağacın dibinde durmuş, yukarı bakmış. Yaprakların arasından güneş ışıkları süzülüyor, kuşlar cıvıldıyor, hafif bir esinti dal uçlarını sallıyormuş.
İçinden bir ses “Dene!” demiş.
Mino derin bir nefes almış, minik elleriyle ağacın gövdesine dokunmuş. Önce bir adım, sonra bir adım daha… Koca ağaca tırmanmak gözünde büyüyormuş ama yukarı çıktıkça korkusunun azaldığını fark etmiş.
Tam o sırada, arkadaşlarından biri, Pufi adındaki sevimli maymun, bir dalda sıkışıp kalmış. “Mino, yardım et! Burada takıldım!” diye seslenmiş.
Mino bir an duraksamış. O an kalbi hem korkuyla hem de bir şeyler yapma isteğiyle çarpmış. Sonra içindeki sesi dinleyerek yukarı çıkmaya devam etmiş. Biraz kaymış, biraz zorlanmış ama sonunda Pufi’ye ulaşmış. Küçük dostunu çekip yukarı çıkarmış.
Pufi sevinçle bağırmış: “Başardın Mino! Bak, tırmanabiliyorsun!”
Mino şaşkınlıkla aşağı bakmış. “Gerçekten de çıktım!” diye fısıldamış.
Daha önce hiç böyle bir mutluluk hissetmemiş. Üstelik korkusunu yenmek için büyük bir adım atmış. Yarış devam ederken Mino en tepeye kadar çıkmış ve altın muzları görmüş. Parlak, mis gibi kokan muzlar güneşin altında parlıyormuş.
Mino gülümsemiş. “Demek buradan ormanı böyle güzel görebiliyormuşum!”
Yarışın sonunda herkes Mino’yu alkışlamış. Bilge baykuş Bilo ona göz kırpmış. “Gördün mü Mino? Cesaret işte budur.”
O günden sonra Mino ağaçlara tırmanmaktan hiç korkmamış. Artık ormanın en yüksek dallarında bile hoplayıp zıplayabiliyormuş. Ama en önemlisi, korkularının onu durdurmasına izin vermemeyi öğrenmiş.
Ve ormanda, hafif rüzgârın ağaçları salladığı, kuşların neşeyle şarkılar söylediği günlerde, bir maymun daldan dala atlayarak mutlulukla kahkahalar atıyormuş.
Gökyüzü ona gülümsüyor, ağaçlar ise onun hikâyesini fısıldıyormuş.
Ve böylece, Tırmanmaktan Korkan Maymun Masalı, cesaretin en güzel örneklerinden biri olmuş. Maymun masalına benzeyen hayvan masalları okumak için bağlantıya tıklayabilirsiniz.