Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar uzak diyarlarda, yemyeşil bambuların gökyüzüne doğru yükseldiği büyülü bir orman varmış. Bu ormanda bir gün, minicik bir panda yavrusu dünyaya gelmiş. Bu sevimli yavruya “Momo” adını vermişler.
Momo, yumuşacık beyaz tüylü, gözlerinin etrafında siyah halkaları olan öyle tatlı bir panda yavrusuymuş ki, ormanda onu gören herkes mutlulukla gülümsermiş.
O gün, ormanın bilge rüzgarı usulca esmiş ve bambu yapraklarının arasından bir şarkı mırıldanmış: “Hoş geldin, küçük Momo. Bu ormanda seninle daha güzel olacak.” Rüzgarın taşıdığı bu tatlı fısıltı, ormandaki hayvanları bir araya getirmiş. Hepsi Momo’nun doğumunu kutlamış, neşeyle dans etmiş ve orman adeta mutlulukla dolup taşmış.
Anne ve babası, Momo’yu sevgiyle kucaklayarak demiş ki: “Sen bizim en güzel hediyemizsin, Momo. Bu büyülü orman senin yuvan olacak. Burada keşfedecek, öğrenecek ve büyüyeceksin.” Momo, anne babasının sıcak kollarında güvende hissederek gözlerini kapamış ve hayallerle dolu büyülü dünyasına ilk adımını atmış.
Momo’nun ilk günleri anne babasının yanında, güven dolu bir şekilde geçmiş. Sabahları, anne panda onu sıkıca kucaklayarak şefkatle uyandırırmış. “Günaydın, minik yıldızım! Bugün ormanın büyüsünü keşfetmeye hazır mısın?” dermiş.
Momo, annesinin sesini duyunca heyecanla kıpırdanır, minik patilerini uzatıp bambuların üzerine basarak dengede durmaya çalışırmış.
Bir sabah, anne panda Momo’nun yanına gelip yumuşacık sesiyle fısıldamış: “Bugün sana ormanın en büyülü yerlerinden birini göstereceğim, hazır mısın?” Momo’nun gözleri heyecanla parlamış. “Hazırım, anne!” diyerek minik adımlarıyla annesinin peşine takılmış.
Yol boyunca dalların üzerinde cıvıldaşan rengârenk kuşlar, neşeyle şarkılar söylüyormuş. Sanki hepsi Momo ve annesini selamlıyormuş. Momo, bu güzel sesleri duyunca durup kulak kesilmiş. “Anne, bu şarkılar hep burada mı çalıyor?” diye sormuş.
Anne panda gülümseyerek Momo’ya bakmış ve demiş ki: “Evet, yavrum. Bu, ormanın sabah şarkısı. Kuşlar bize günaydın diyor!”
Momo, kuşların bu melodisini çok sevmiş ve yol boyunca cıvıldayan kuşlara mutlulukla el sallamış.
Momo ve annesi bambu ağaçlarının arasından geçerken, rüzgar hafifçe uğuldayarak etraflarında dans ediyormuş. Bambular, rüzgarın dokunuşuyla tatlı tatlı sallanıyormuş, sanki hepsi bir sır paylaşmak istiyormuş.
Momo, bu melodiyi dikkatle dinlemiş ve heyecanla sormuş: “Anne, rüzgar bizimle konuşuyor mu?”
Anne panda gülümseyerek, “Evet, yavrum,” demiş. “Rüzgar, ormanın en eski hikayelerini taşır. Eğer kulaklarını açıp dikkatle dinlersen, her uğultuda bir masal saklıdır.”
Momo, bir an durup gözlerini kapamış ve rüzgarın şarkısını dinlemiş. Heyecanla “Anne, galiba rüzgar bana ‘Hoş geldin, küçük Momo’ diyor!” diye bağırmış.
Anne panda, “Evet, yavrum. Orman seni sevgiyle karşılıyor,” demiş ve ardından yürümeye devam etmişler.
Momo ve annesi yürürken, bir anda Momo’nun burnuna tatlı bir koku gelmiş. Momo şaşkınlıkla durup etrafa bakmış. “Anne, bu harika koku da ne?” diye sormuş.
Anne panda, gülümseyerek bir ağacın altını işaret etmiş. “Burası büyülü çiçek bahçesi, yavrum. Ormanın en güzel kokuları burada saklanır,” demiş.
Momo heyecanla çiçeklere doğru koşmuş. Çiçekler rengârenkmiş! Sarı, mor, pembe. Sanki hepsi birbirinden özel bir hikaye anlatıyormuş.
Momo, minik bir mavi çiçeğe yaklaşıp koklamış ve hayranlıkla sormuş: “Anne, bu çiçekler hep böyle güzel mi kokar?”

Anne panda nazikçe gülümseyip Momo’ya yaklaşmış. “Evet, yavrum,” demiş. “Ama bu kokular sadece sabahları ortaya çıkar. Çünkü bu çiçekler güneşin ışıklarıyla uyanır ve rüzgarla dans etmeyi çok sever.”
Momo, bu büyülü bahçeyi çok sevmiş ve her çiçeğin bir sır sakladığını düşünerek uzun uzun koklamış.
Bir süre sonra, anne panda durup ileriye bakmış ve yumuşacık bir sesle, “İşte geldik, Momo. Ormanın kalbine hoş geldin!” demiş.
Momo, annesinin gösterdiği yere bakınca gözleri kocaman açılmış. Bambuların arasından süzülen altın gibi parlayan güneş ışıkları, toprağın üzerine sihirli desenler çiziyormuş. Işıl ışıl parlayan küçük bir su birikintisinin çevresinde rengarenk kelebekler dans ediyormuş.
Momo hayranlıkla fısıldamış: “Anne, burası gerçekten büyülü bir yermiş.”
Anne panda, Momo’nun yanına eğilip sevgiyle gülümsemiş. “Evet, yavrum. Ama burası sadece güzel bir yer değil,” demiş. “Burası bizim evimiz. Burada bambular, rüzgar, kelebekler, hatta şu küçük su birikintisi bile birbiriyle arkadaş. Eğer dikkatle dinlersen, buradaki her şey sana bir hikaye anlatır.”
Momo, bu sözleri duyunca kulaklarını dikmiş ve etrafını dinlemeye başlamış. Hafif bir rüzgar, kelebeklerin kanat çırpışı ve suyun tatlı şırıltısı. Hepsi bir melodi gibi gelmiş.
Momo, o an hayatında ilk kez ormanın ne kadar büyük ve sihirli bir yer olduğunu hissetmiş. İçinde bir mutlulukla, annesinin yanında bu yeni dünyayı keşfetmeye hazırmış.
Ve böylece Momo, o büyülü ormanın her köşesini keşfederek sevgiyle büyümeye devam etmiş. Rüzgarın şarkıları, kelebeklerin dansı ve bambuların fısıldadığı hikayeler, onun en güzel anıları olmuş. Minik Panda masalı burada biterken, Momo, ormanın bir parçası olmanın ne kadar özel olduğunu her gün yeniden keşfetmiş.
Minik Panda Masalına benzeyen hayvan masalları okumak için bağlantıya tıklayabilirsiniz.