Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar yemyeşil bir vadinin tam ortasında kocaman bir bahçe varmış. Bu bahçe, rengarenk çiçeklerle doluymuş. Çiçekler her sabah güneşi görünce neşeyle dans edermiş.
Bu bahçede yan yana yaşayan iki çiçek varmış. Biri zarif mi zarif, bembeyaz yapraklarıyla Papatya, diğeri ise parlak kırmızı yapraklarıyla göz kamaştıran Gül’müş.
İkisi de çok güzelmiş ama onların güzelliğinden daha özel bir şey varmış. Papatya ile Gül çok iyi arkadaşmış. Her sabah birbirlerine gülümser, rüzgar estiğinde yapraklarıyla birbirlerini selamlarmış.
Papatya, “Senin yaprakların ne kadar güzel parlıyor, Gül!” derken, Gül de “Senin zarif halin beni her zaman mutlu ediyor, Papatya!” dermiş.
İşte böyle, onların dostluğu bahçedeki en güzel şeymiş.
Bir sabah, Papatya güneşin sıcacık ışıklarıyla gözlerini açmış. Hafif bir rüzgar esiyor, yapraklarını yumuşacık okşuyormuş. Papatya, yapraklarını gererek tatlı bir esneme yapmış. Sonra başını çevirip yanındaki en yakın dostu Gül’e bakmış.
“Günaydın Gül! Bugün ne kadar güzel bir gün, farkında mısın? Güneş sıcacık parlıyor, rüzgar da yapraklarımızla oyun oynuyor. Böyle bir günde mutlu olmamak imkansız!”
Gül, yapraklarını nazikçe sallayıp Papatya’ya sıcak bir gülümsemeyle bakmış. “Günaydın Papatya. Gerçekten haklısın, hava çok güzel. Ama bazen dikenlerim beni düşündürüyor. İnsanlar yanıma yaklaşmaktan çekiniyor. Oysa ben de onların beni sevmesini istiyorum.”
Papatya, yapraklarını nazikçe sallayarak Gül’e doğru eğilmiş. “Ama Gül, senin harika bir kokun var! Herkes o güzel kokunu çok seviyor. Dikenlerin ise seni korumak için var, kimseye zarar vermek için değil. Bunu anlamaları gerekiyor.”
Gül bir an durup düşünmüş, sonra hafifçe gülümsemiş. “Belki de haklısın, Papatya. Ama ya sen? Seni birisi kopardığında üzülmüyor musun?”
Papatya, yapraklarını yavaşça kapatıp tekrar açmış. “Evet, üzülüyorum. Ama bir yandan da biliyor musun, insanlar beni kopardıklarında bile seviyorlar. Yapraklarımla fal bakıp güzel hayaller kuruyorlar. Bu da beni mutlu ediyor.”
Tam o sırada rengarenk kanatlarıyla bir kelebek uçarak gelmiş ve ikisinin tam ortasına konmuş. Merakla etrafa bakmış, sonra nazik bir sesle konuşmuş: “Sizi izliyordum. Gerçekten harika bir dostluğunuz var! Birbirinizin farklılıklarını tamamlıyorsunuz, bu çok güzel.”
Papatya tatlı bir gülümsemeyle cevap vermiş: “Evet, dostluk tam da böyle bir şey. Farklılıklarımız bizi özel yapıyor. Gül’le birbirimizi çok seviyor ve destekliyoruz.”

Gül, kelebeğe doğru hafifçe eğilip nazik bir sesle konuşmuş: “Herkes birbirinden farklıdır. Ama bazen bu farklılıklar, en güzel bağları oluşturur. Mesela ben kırmızı ve dikenliyim, Papatya ise beyaz ve narin. İşte tam da bu yüzden birbirimize çok değer veriyoruz.”
Kelebek, kanatlarını heyecanla çırparak havalanmış. “Bu harika bir hikaye! Sizin dostluğunuzu bahçedeki diğer çiçeklere de anlatacağım. Belki onlar da birbirlerine daha anlayışlı olmayı öğrenir.”
Tam o sırada bahçeye küçük bir kız neşeyle koşarak gelmiş. Çiçeklerin arasında durmuş ve Papatya ile Gül’e dikkatle bakmış. Bir süre onları seyrettikten sonra kendi kendine gülümseyerek mırıldanmış:
“Ne kadar güzeller! Ama koparmayacağım. Yan yana durduklarında çok daha güzel görünüyorlar.”
Küçük kız uzaklaşıp giderken Papatya heyecanla Gül’e dönmüş. “Gördün mü, Gül? Dostluğumuz insanlar tarafından bile fark ediliyor. Bu gerçekten harika bir şey!”
Gül, yapraklarını nazikçe sallayıp gülümsemiş. “Evet, Papatya. Bizim dostluğumuz bahçedeki herkese örnek olabilir. Kim bilir, belki insanlar da bu dostluğu anlamaya başlar.”
O günden sonra Papatya ile Gül, dostluklarının değerini her geçen gün daha çok anlamış. Her sabah güneşin ilk ışıklarıyla birbirlerine “Günaydın!” diyerek günlerini neşeyle başlatmışlar. Rüzgar hafifçe estiğinde yapraklarını sevgiyle sallayarak birbirlerine dokunmuş, en ufak bir esintiyi bile paylaşmanın mutluluğunu yaşamışlar.
Bahçedeki diğer çiçekler de onların dostluğundan çok şey öğrenmiş. Eskiden birbirleriyle yarışır gibi büyüyen çiçekler, artık birlikte dans eder olmuş. Renkler karışmış, kokular birbirine geçmiş, bahçede yalnızca huzur ve sevgi hissedilir hale gelmiş.
Ve böylece, Papatya ile Gül’ün Dostluğu Masalı burada bitmiş ancak bu masal sadece onların değil, tüm bahçenin bir arada olmasını sağlamış. O bahçe artık sadece çiçeklerin değil, dostluğun ve sevginin filizlendiği, hiç solmadığı bir yer olmuş.
Papatya ile Gül’ün Dostluğu Masalına benzeyen uzun masallar okumak için bağlantıya tıklayabilirsiniz.