Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar gökyüzünün yıldızlarla bezendiği, rüzgârların usulca estiği bir diyarda, Ayşe adında tatlı mı tatlı bir kız çocuğu yaşarmış. Ayşe, her gece uyumadan önce penceresini açar, gökyüzünü izler ve yıldızların parıltısıyla bulutların dansını seyredermiş.
Ama Ayşe’nin en sevdiği şey, her gece yatağını yumuşacık bir huzurla saran Rüya Bulutu’ymuş. Bu bulut geldiğinde Ayşe hemen derin, güzel rüyalara dalarmış.
Bir gece, Ayşe yatağına uzanmış ve gözlerini gökyüzüne çevirmiş. Ama bir tuhaflık fark etmiş. Rüya Bulutu ortalıkta yokmuş! Ayşe ne kadar beklemişse de bulut gelmemiş. Çok üzülmüş, hatta biraz da korkmuş. “Rüya Bulutum nereye kayboldu?” diye mırıldanmış kendi kendine.
Tam o sırada, odanın penceresinden hafif bir rüzgâr esmiş. Perdeler uçuşmuş ve rüzgâr tatlı bir sesle fısıldamış: “Rüya Bulutu rüyalar diyarına çağrıldı. Eğer onu bulmak istiyorsan benimle gelmelisin.”
Ayşe, önce şaşırmış, sonra meraklanmış. “Rüyalar diyarı mı? Orası neresi?” diye sormuş heyecanla.
Rüzgâr nazik bir sesle cevap vermiş: “Orası, herkesin rüyalarının başladığı yerdir. Ama cesaretin ve hayal gücün olmadan oraya ulaşamazsın.”
Ayşe, cesurca gülümsemiş. “Ben cesurum! Rüya Bulutumu bulmak için her şeyi yaparım!” demiş. Sonra pijamalarını sıkıca sarmış ve rüzgârın rehberliğinde penceresinden dışarı adım atmış.
Rüzgâr, Ayşe’yi gökyüzüne doğru taşırken yıldızlar parlamış, bulutlar ona yol açmış. Çok geçmeden yıldızların arasında gizlenmiş büyülü bir kapı belirmiş. Bu kapı masmavi ışıklarla parlıyor ve hafifçe melodiler yayıyormuş.
Rüzgâr, Ayşe’ye kapıyı işaret etmiş: “İşte burası, rüyalar diyarına açılan kapı. Ancak buraya sadece temiz bir kalple ve güçlü bir hayal gücüyle girebilirsin.”
Ayşe, gözlerini kapatmış ve içinden en güzel dilekleri geçirmiş. Sonra kapıyı yavaşça iterek içeri girmiş.
Ayşe, kendini göz kamaştırıcı bir yerde bulmuş. Gökyüzü rengârenk parlıyor, her yerden tatlı melodiler duyuluyormuş. Havadaki balonlardan kahkahalar yükseliyor, masal perileri etrafa ışık saçıyormuş. Burası rüyaların yapıldığı büyülü bir yerden başka bir şey olamazmış!

Rüyalar diyarında Rüya Kuşları tüylerini dökerek rüyaları renklendiriyor, Rüya Perileri çocukların düşlerini fısıldıyor, Rüya Çiçekleri ise tatlı kokularıyla rüyaları süslüyormuş.
Ayşe, hayranlıkla etrafı seyrederken yanına küçük bir peri yaklaşmış. Perinin adı Melis’miş ve Ayşe’ye çok şaşırmış. “Bir insan çocuğu! Buraya nasıl geldin?” diye sormuş heyecanla.
Ayşe olanları bir çırpıda anlatmış. “Her gece Rüya Bulutu sayesinde en güzel rüyaları görürüm, ama bu gece kayboldu. Onu bulmak istiyorum,” demiş üzgün bir sesle.
Melis, Ayşe’nin elini tutmuş. “Seni Büyük Rüya Ustası’na götürmeliyim. O, tüm rüyaların sırrını bilir,” demiş ve birlikte yola koyulmuşlar.
Ayşe ve Melis, gökyüzüne doğru yükselen dev bir şelalenin yanına varmışlar. Bu şelaleden akan su yıldız tozları gibi parlıyormuş. Şelalenin ardında, sakalı bulutlardan yapılmış yaşlı bir bilge oturuyormuş. Bu kişi Büyük Rüya Ustası’ymış.
Usta, Ayşe’yi görünce gülümsemiş. “Merhaba küçük insan. Buraya gelmek cesaret ister. Söyle bakalım, seni buraya getiren nedir?” diye sormuş.
Ayşe, bütün kalbiyle Rüya Bulutu’nu bulmak istediğini anlatmış. Usta, başını sallayarak Ayşe’nin cesaretini takdir etmiş. “Rüya Bulutu, önemli bir görev için çağrıldı. Ama onu bulman mümkün. Yine de önce rüyaların nasıl yapıldığını öğrenmelisin,” demiş.
Usta, Ayşe’ye rüyaların sırrını anlatmış. “Rüyalar, sevgi, mutluluk ve hayal gücünden yapılır. Bir rüya eksik olursa, çocuklar huzurlu uyuyamaz. Rüya Bulutu, bozulmuş bir rüyayı düzeltmek için gönderildi.”
Ayşe merakla sormuş: “Ona nasıl yardım edebilirim?”
Usta gülümsemiş. “Yıldızların rehberliğinde bir yolculuğa çıkmalısın. Bu yolculukta sevgi, cesaret ve sabrını kullanman gerekecek,” demiş.
Ayşe, yıldızların ışığını takip ederek uzun bir yolculuğa çıkmış. Yol boyunca Rüya Kuşları, ona masmavi bir tüy hediye etmiş: “Bu tüy, cesaretini hatırlaman için.” Bir Rüya Çiçeği ise tatlı kokusundan bir damla vermiş: “Bu damla, sevginin gücünü taşıyor.”
Sonunda Ayşe, bulutların arasında kaybolmuş bir diyar bulmuş. Burada Rüya Bulutu, yorgun halde dinleniyormuş. Ayşe hemen ona yaklaşmış. “Rüya Bulutum! Seni buldum. Ama neden bu kadar yorgunsun?”
Bulut, hafifçe konuşmuş: “Bozulmuş bir rüyayı tamir etmek çok zordu. Tüm enerjimi harcadım.”
Ayşe, elindeki hediyeleri çıkararak Bulut’a sunmuş. “Merak etme. Rüya Kuşu’nun tüyünü ve Rüya Çiçeği’nin damlasını seninle paylaşacağım,” demiş.
Rüya Bulutu, Ayşe’nin sevgisiyle tekrar güç kazanmış. Parlamaya başlamış ve eski neşesine kavuşmuş. “Teşekkür ederim, Ayşe. Sen olmasaydın tatlı rüyalar yok olabilirdi,” demiş.
O geceden sonra, Ayşe’nin penceresinden Rüya Bulutu hiç eksik olmamış. Rüya Bulutu Masalı burada biterken Ayşe, artık sadece kendi rüyalarını değil, tüm çocukların tatlı uykularını koruyacağını biliyormuş.
Rüya Bulutu Masalına benzeyen uyku masalları okumak için bağlantıya tıklayabilirsiniz.