Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar yemyeşil bir vadide, küçük ama huzurlu bir köy varmış. Bu köyün tam ortasında, bulutlara kadar uzanan kocaman bir saat kulesi bulunurmuş. Bu kuledeki saat, köy halkının zamanı öğrenmesini sağlarmış.
Herkes sabah uyanıp saat kulesine bakar, ne zaman tarlaya gidip ne zaman oyun oynayacaklarına karar verirmiş. Saat kuleleri bir nevi köyün kalbiymiş.
Bir gün, köyde garip bir şey olmuş. Gece yarısı saat aniden durmuş. Çanlar artık çalmaz olmuş, akrep ve yelkovan olduğu yerde donup kalmış. Sabah olduğunda güneş gökyüzünde duruyormuş ama hiç ilerlemiyormuş. Köy halkı şaşkınlık içinde toplanmış ve birbirine “Zaman neden durdu?” diye sormaya başlamış.
Bu köyde Lina adında küçük bir kız yaşarmış. Lina, çok meraklı bir çocukmuş. Her zaman her şeyi öğrenmek ister, sorular sormaktan hiç çekinmezmiş. Zamanın durduğunu fark edince hemen koşarak saat kulesine gitmiş. Saat kulesinde, Usta Hayri adında yaşlı bir saat ustası yaşarmış. Lina, nefes nefese kulenin kapısını çalmış.
“Usta Hayri! Saat neden durdu? Zaman neden akmıyor?” diye sormuş.
Usta Hayri, Lina’ya derin bir nefes alarak cevap vermiş: “Ah Lina, bu saat sıradan bir saat değil. Onun içinde zamanı yöneten büyülü bir dişli var. Ama dün gece o dişli kayboldu. Zamanı tekrar hareket ettirmek için bu dişli yerine takılmalı.”
Lina heyecanla sormuş: “Dişliyi bulamaz mıyız? Nerede olduğunu biliyor musunuz?”
Usta Hayri, Lina’ya eski bir harita uzatmış. “Bu harita seni Zamanın Koruyucusu’na götürecek. Ancak oraya ulaşmak hiç kolay değil. Cesaret ve sabır gerektiriyor,” demiş.
Lina, haritayı almış ve yüzünde kararlı bir ifadeyle başını sallamış. “Endişelenmeyin, Usta Hayri! O dişliyi bulup geri getireceğim!” demiş.
Lina, haritayı eline almış ve hemen yola koyulmuş. Harita, onu önce yemyeşil bir ormana, sonra da yüksek dağlara götürecekmiş. Ormana vardığında, etraf çok sessizmiş. Kuşlar bile ötmüyormuş. Ağaçların yaprakları kıpırdamıyor, rüzgâr esmek bilmiyormuş. Her şey zamanın durmuş olmasından etkilenmiş.
Tam o sırada, Lina’nın önüne sevimli bir sincap çıkmış. Sincap, Lina’ya bakarak kuyruğunu sallamış. “Merhaba küçük kız, nereye böyle telaşla gidiyorsun?” diye sormuş sincap.
Lina, sincapla konuşmuş ve ona saatin dişlisini bulmaya gittiğini anlatmış. Sincap, Lina’ya yardım etmek istemiş. “Yalnız gitme, ben de seninle geleyim. Yolda yalnız kalmaman için sana arkadaşlık ederim,” demiş.
Böylece Lina ve sincap beraber yürümeye başlamış. Ormanın sonunda karşılarına altın gibi parlayan bir nehir çıkmış. Ancak bu nehir farklıymış; suyun yüzeyi kristal gibi ışıldıyormuş. Nehirdeki su hareket etmiyormuş, içinde parlayan küçük saat parçaları görünüyormuş.

Lina, merakla eğilip nehre dokunmuş. Birden nehrin yüzeyi dalgalanmış ve suyun içinde yaşlı bir yüz belirmiş. Bu, nehirin ruhuymuş. “Merhaba küçük yolcu, Zamanın Dişlisi’ni mi arıyorsun?” diye sormuş nehir.
Lina, başını sallayarak heyecanla cevap vermiş: “Evet! Zamanın tekrar akması için dişliyi bulmam gerek. Nerede olduğunu biliyor musunuz?”
Nehir, Lina’ya tatlı bir sesle cevap vermiş: “Zamanın Dişlisi, dağın zirvesindeki Zamanın Koruyucusu’nda saklı. Oraya gitmek kolay değil. Yolun sonunda cesaretini test edecek bir kapı var,” demiş.
Lina ve sincap, nehrin yanından ayrılıp dağa doğru yürümeye başlamış. Yol çok dik ve taşlıymış. Ancak Lina, hiç pes etmemiş. Sincap da Lina’ya moral vermiş. Zirveye yaklaştıklarında, altından yapılmış bir kapıyla karşılaşmışlar. Kapının üzerinde parlayan yazılar varmış: “Geçmişi hatırla, geleceği unutma.”
Lina, bu sözlerin ne anlama geldiğini anlamaya çalışmış. Kapıyı itmiş ama kapı açılmamış. Birden, babasıyla yıldızları izledikleri bir gece aklına gelmiş. O gece, babası ona, “Her anı değerlendir Lina. Zaman bir daha geri gelmez,” demişti. Lina bu sözleri düşünerek kapıya bir kez daha dokunmuş. Kapı yavaşça açılmış.
Kapının ardında, büyülü bir oda varmış. Odanın tam ortasında, kristal bir kürenin içinde parlayan dişli duruyormuş. Kürenin yanında uzun cübbeli, bilge bir figür varmış. Bu kişi, Zamanın Koruyucusu’ymuş.
Koruyucu, Lina’ya bakarak gülümsemiş. “Zamanın değerini anlamış bir çocuk, sonunda buraya geldi,” demiş. “Bu dişliyi alabilirsin ama bir şartım var.”
Lina, cesaretle sormuş: “Şartınız nedir?”
Koruyucu, Lina’ya yaklaşmış ve elini tutmuş. “Zamanın her anının bir hediye olduğunu unutmayacaksın. Boşa harcamayacağına söz veriyor musun?” diye sormuş.
Lina, başını sallayarak cevap vermiş: “Söz veriyorum! Zamanın ne kadar kıymetli olduğunu öğrendim.”
Koruyucu, kristal küreyi Lina’ya uzatmış. Lina, dişliyi eline almış ve kalbine sıkıca bastırmış.
Lina, dişliyi alıp köyüne geri dönmüş. Saat kulesine çıkmış ve dişliyi yerine takmış. O anda büyülü bir ışık etrafa yayılmış. Saat tekrar çalışmaya başlamış, çanlar çalmış, rüzgâr esmiş ve kuşlar yeniden şarkı söylemeye başlamış. Güneş, gökyüzünde ilerlemeye başlamış. Zaman yeniden akıyormuş!
Köy halkı Lina’yı alkışlarla karşılamış. Herkes ona teşekkür ederken Lina, zamanın ne kadar değerli olduğunu ve hiçbir anın boşa harcanmaması gerektiğini düşünmüş. O günden sonra, köydeki herkes zamanı daha dikkatli kullanmaya başlamış.
Saat Kulesi Masalı, çocuklara anlatılmış ve herkes Lina’nın cesaretini örnek almış. Zamanı boşa harcamayan köy halkı, daha mutlu ve huzurlu bir hayat yaşamış.
Saat Kulesi Masalına benzeyen uzun masallar okumak için bağlantıya tıklayabilirsiniz.