Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar, yemyeşil ormanların içinde, rengârenk çiçeklerle süslenmiş kocaman bir vadi varmış. Bu vadide minik, sevimli ve her biri bir damla mutluluk gibi ışıldayan Şirinler yaşarmış.
Şirinler, neşe içinde şarkılar söyleyerek, birbirlerine yardım ederek ve her günü yeni bir maceraya dönüştürerek yaşarlarmış.
Bu vadinin tam ortasında, mavi çatılı, mantar şeklinde evler bulunurmuş. Evlerin etrafında kelebekler uçar, cıvıl cıvıl kuşlar en güzel melodileri söyler, mis gibi çiçek kokuları her yere yayılırmış. Şirinler, sabahları gün ışığıyla uyanır, akşamları yıldızları sayarak uykuya dalarmış.
Bir gün, Şirin Vadisi’nde büyük bir heyecan yaşanmış. En meraklı ve en cesur Şirin olan Minik Şirin, vadinin dışına çıkıp büyük ormanda neler olduğunu keşfetmek istemiş. “Belki yeni çiçekler, belki de hiç görmediğimiz tatlı meyveler vardır!” diye düşünmüş.
Ama Büyük Şirin ona her zaman, “Ormanın derinliklerine dikkat et, Minik Şirin. Orada yolunu kaybetmek kolaydır,” dermiş.
Minik Şirin, merakına yenik düşerek sessizce vadiden ayrılmış. Ormanın içine doğru yürüdükçe ağaçlar daha da büyümüş, kuş sesleri azalmış ve hafif bir esinti Minik Şirin’in kulaklarına fısıldar gibi olmuş: Fısııır fısııır.
Bir süre yürüdükten sonra, kendini dev gibi bir çiçeğin önünde bulmuş. Minik Şirin, çiçeğe hayranlıkla bakmış. Yaprakları adeta gökyüzündeki yıldızlar gibi parlıyor, her renk başka bir ışık hüzmesiyle dans ediyormuş.
Heyecanla “Bu kadar güzel bir çiçeğe hiç dokunmadım!” diye fısıldamış.
Usulca elini uzatmış, tam yaprağına dokunacağı anda çiçek hafifçe sallanmış. Önce incecik bir titreşim yayılmış, sonra şıpır şıpır minik damlalar dökülmüş. Aniden, çiçeğin ortasından yumuşacık, altın rengi bir duman yükselmiş. Duman, havada kıvrıla kıvrıla dans ederek yükselirken içinden minicik, ışıl ışıl bir figür belirivermiş!

Minik Şirin, gözlerini kocaman açmış. Karşısında, ışık saçan bir peri süzülüyormuş! Kanatları en güzel renkleriyle süslenmiş, saçları parıltılar içinde uçuşuyormuş. İncecik, bir sesle gülümsemiş:
“Merhaba, küçük dostum. Ben Orman Perisi! Uzun zamandır bir Şirin’in buraya gelmesini bekliyordum.”
Minik Şirin biraz utanarak başını öne eğmiş. “Sadece yeni şeyler keşfetmek istedim,” demiş. “Ama şimdi yolumu kaybettim.”
Peri, neşeyle gülümsemiş. “O zaman benimle gel! Ama önce, Şirin Vadisi’ne dönebilmen için bir şirin melodisi söylememiz gerek,” demiş. Sonra yumuşak bir sesle şarkı söylemeye başlamış:
“Cik cik kuşlar, rüzgâr eser,
Şirinlerin evleri çok güzeller,
Dostluk olsun, neşe dolsun,
Şirin Vadisi hep huzur bulsun!”
Minik Şirin de şarkıya katılmış. Şarkıyı söyledikçe, rüzgârın yönü değişmiş, ağaçlar hafifçe sallanmış ve Minik Şirin’in yolu aydınlanmış. Bir anda kendini tekrar Şirin Vadisi’nin girişinde bulmuş!
Büyük Şirin ve diğer Şirinler, Minik Şirin’i vadinin girişinde görünce sevinçle yerlerinden fırlamışlar. Koşarak ona sarılmışlar, yumuşacık bir rüzgâr gibi etrafını sarmışlar. “Minik Şirin! Seni çok merak ettik!” diye seslenmişler.
Büyük Şirin, gözlerinde hem sevinç hem de merakla eğilip sormuş: “Nerelerdeydin, küçük gezgin?”
Minik Şirin, yaşadığı macerayı anlatmış. Büyük Şirin ona gülümseyerek, “Keşfetmek güzeldir, ama bazen yolumuzu kaybetmeden önce güvenli olup olmadığını düşünmeliyiz,” demiş.
O günden sonra Minik Şirin, keşif yolculuklarına asla tek başına çıkmamış. Her zaman bir arkadaşıyla yola koyulmuş, birlikte yeni şeyler keşfetmenin ne kadar eğlenceli ve güvenli olduğunu öğrenmiş.
Ve böylece Şirinler Masalı burada sona ermiş. Ancak Minik Şirin’in maceraları kalplerde yaşamaya devam etmiş. Her gece, yıldızlar gökyüzünde pırıl pırıl ışıldarken, Minik Şirin yumuşak bir sesle Peri Şirin’in melodisini mırıldanmaya devam etmiş.
Şirinler Masalına benzeyen kısa masallar okumak için bağlantıya tıklayabilirsiniz.