Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar gökyüzünün en yüksek yerlerinde, beyaz pofuduk bulutların arasında yaşayan bir bulut varmış. Bu bulutun adı Uykucu Bulutmuş. Uykucu Bulut diğer bulutlardan çok farklıymış, çünkü o sadece yağmur taşımak ya da gölge yapmak için değil, çocukların rüyalarına mutluluk taşımak için varmış.
Her gece, gökyüzü yıldızlarla süslendiğinde, Uykucu Bulut iş başına geçermiş. Uykucu Bulut’un yanında küçücük bir torba varmış. Bu torba, sihirli yıldız tozlarıyla doluymuş. Yıldız tozları öyle özelmiş ki, gece boyunca gökyüzünde parlayarak çocukların hayallerini renklendirirmiş.
Uykucu Bulut, torbasını açar, tozları usulca gökyüzüne serpermiş. Bu tozlar ışıl ışıl dağılarak yeryüzüne iner, çocukların rüyalarına masallar taşırmış. Bir çocuk kendini uçan balonlarla gökyüzünde süzülürken hayal edermiş. Bir diğeri, büyülü bir ormanda kelebeklerle dans edermiş. Hatta bazıları, sevimli hayvanlarla arkadaş olur ve birlikte maceradan maceraya koşarmış.
Yıldız tozları çocukların kalplerine sevgiyle dokunur, onları mutlu eder ve hayallerini kocaman yaparmış. İşte bu yüzden Uykucu Bulut, her gece büyük bir özenle yıldız tozlarını serpmeyi hiç ihmal etmezmiş. Çünkü onun için çocukların gülümsemesi her şeyden önemliymiş.
O gece, gökyüzünde büyük bir rüzgâr fırtınası patlamış. Uykucu Bulut, tam yıldız tozlarını serpmeye hazırlanırken, güçlü bir rüzgâr birden bire onu yakalayıp savurmuş. Uykucu Bulut, bir oraya, bir buraya uçmuş, rüzgârın insafına kalmış. “Dur, beni bırak! Çocuklar rüya görmeden uyuyamaz!” diye bağırmış ama rüzgâr onu duymamış.
Sonunda rüzgâr yavaşlayınca Uykucu Bulut, zor da olsa kendini sakin bir yere çekmiş. Hemen yanındaki torbasına bakmış. Ama torba bomboşmuş! Yıldız tozlarının hepsi kaybolmuş!
Uykucu Bulut’un içi sıkışmış, gözyaşları minik damlalar gibi yere düşmeye başlamış. “Eğer yıldız tozlarını bulamazsam, çocuklar rüyasız kalacak!” diye üzülmüş. Ama bir süre sonra kendine gelmiş ve kararlı bir şekilde, “Hayır, pes edemem. Yıldız tozlarını bulmalıyım!” demiş.
Ve böylece, cesur bir yolculuk başlamış.
Uykucu Bulut, gökyüzünde kaybolan yıldız tozlarını bulmak için yola koyulmuş. Yol boyunca, diğer bulutlardan yardım istemeyi düşünmüş. İlk olarak, yakınlardaki gri bulutlara doğru süzülmüş.
“Merhaba! Yıldız tozlarımı gördünüz mü?” diye sormuş.
Gri bulutlar başlarını sallamış. “Hayır, görmedik. Ama rüzgâr onları uzaklara taşımış olabilir,” demişler.
Uykucu Bulut, teşekkür edip rüzgârların izini sürmeye karar vermiş. Gökyüzünde bir süre uçtuktan sonra, onu sıcak gülümsemesiyle Ay Dede karşılamış. Ay, altın ışığıyla gökyüzünü aydınlatıyormuş.
“Merhaba, Ay Dede,” demiş Uykucu Bulut üzgün bir sesle. “Yıldız tozlarımı kaybettim. Çocuklar güzel rüyalar göremezse çok üzülürüm. Onları bulabilmek için ne yapmalıyım?”
Ay Dede nazikçe gülümsemiş. “Ah, Uykucu Bulut, yıldız tozlarını Doğu Rüzgârı almış olabilir. Onu yakalamak kolay değil, ama cesaretli olursan mutlaka bulursun. Doğu’ya doğru git ve dikkatli ol. Yolun sonunda seni bir sürpriz bekliyor olabilir,” demiş.
Uykucu Bulut, Ay Dede’ye teşekkür etmiş ve Doğu’ya doğru yola çıkmış. Yol boyunca pek çok şey görmüş: Aşağıdaki ormanda fısıldaşan ağaçlar, gece uykusuna dalmış sevimli tavşanlar ve parıldayan bir göl… Ama Doğu Rüzgârı hâlâ ortada yokmuş.
Bir süre sonra güçlü bir esinti hissedip duraklamış. Bu, Doğu Rüzgârı’ymış! Rüzgâr, gökyüzünde hızla dans ediyor ve bir şeyler fısıldıyormuş.
“Doğu Rüzgârı, lütfen yardım et!” diye seslenmiş Uykucu Bulut. “Yıldız tozlarımı gördün mü?”
Doğu Rüzgârı biraz düşünmüş, sonra bir kahkaha atmış. “Evet, onları Kuzey Dağı’na götürdüm. Ama o dağa tırmanmak kolay değildir. Gerçek cesaretini gösterebilirsen, yıldız tozlarını geri alabilirsin,” demiş.
Uykucu Bulut, Doğu Rüzgârı’na teşekkür etmiş ve hemen Kuzey Dağı’na doğru yola çıkmış. Yol uzun ve zorluymuş. Dağın zirvesine yaklaştıkça soğuk rüzgârlar daha da sertleşmiş, ama Uykucu Bulut yılmamış. Çocukların mutluluğunu düşünerek azimle ilerlemiş.
Sonunda zirveye vardığında, parlayan bir sandık görmüş. Sandık, altın bir ışıkla etrafı aydınlatıyormuş. Uykucu Bulut dikkatlice sandığın yanına gitmiş ve kapağını açmış. İçeride, pırıl pırıl yıldız tozları ışıldıyormuş! Ama sandığın içinde bir de not varmış.

Notta şöyle yazıyormuş: “Yıldız tozlarının gücü senin içinde, Uykucu Bulut. Cesaretin, sevgin ve kararlılığın olmadan bu yolculuğu tamamlayamazdın. Yıldız tozları, sadece hayal gücüne ve kalbine inananların elinde çalışır. Şimdi onları gökyüzüne geri götür ve her zamanki gibi çocukların hayallerini ışıldat.”
Uykucu Bulut, bu sözleri okuyunca birden her şeyin anlamını kavramış. “Demek ki tüm bu yolculuk, benim hayal gücümü ve sevgimi keşfetmem içindi,” diye mırıldanmış.
Uykucu Bulut, yıldız tozlarını torbasına doldurmuş ve tekrar gökyüzüne yükselmiş. O gece, bütün yıldız tozlarını her zamankinden daha dikkatle serpmiş. Çocukların rüyalarına rengârenk maceralar, sevinç dolu masallar göndermiş.
Ve Uykucu Bulut Masalından sonra, Uykucu Bulut her gece yıldız tozlarını serperken, bir sırrı hatırlamış: Cesaret, sevgi ve hayal gücüyle hiçbir şey imkânsız değilmiş.
Uykucu Bulut Masalına benzeyen uyku masalları okumak için bağlantıya tıklayabilirsiniz.