Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar mahalle aralarındaki parkların dolup taştığı, çocukların neşe içinde koşturduğu bir yerde Mert adında bir çocuk yaşarmış. Mert, akıllı mı akıllı, sevimli mi sevimliymiş ama bir konuda çok inatçıymış: Uyku zamanı gelince yatmak istemezmiş!
Her akşam, annesi ve babası, Mert’i yatağına göndermek için türlü yöntemler denermiş. Ama Mert’in bahaneleri bitmek bilmezmiş. “Anneee, susadım! Baba, pijamam kaşınıyor! Biraz daha oynayayım, ne olur!” diye sürekli oyalanırmış.
Babası bir gün, “Mert, uyku senin en iyi arkadaşın. Dinlenmeden büyüyemezsin,” demiş. Ama Mert hemen itiraz etmiş: “Uyku çok sıkıcı! Gözlerimi kapatıyorum ve hiçbir şey olmuyor. Oyun oynayamıyorum, eğlenemiyorum. Büyümek de istemiyorum!”
O gece Mert yine uyumak istememiş. Yatağında dönüp durmuş, gözlerini kapatmamak için kendini zorlamış. “Eğer uyursam her şeyi kaçırırım,” diye düşünmüş. Saat ilerledikçe göz kapakları ağırlaşmaya başlamış ama inatla direnmiş.
Tam o sırada odasında hafif bir ışık belirivermiş. Işık yavaş yavaş büyümüş ve parlak bir yıldız gibi odanın ortasında durmaya başlamış. Mert gözlerini kırpıştırmış ve şaşkınlıkla ışığa bakmış. Parlayan ışığın içinden küçük, kanatlı bir varlık çıkmış. İncecik kanatları yıldız tozları gibi parlıyor, her hareketinde minik ışıklar saçılıyormuş.
“Merhaba, Mert,” demiş varlık yumuşak bir sesle. “Ben Uyku Perisi Ayla. Duydum ki uyumayı sevmiyorsun. Doğru mu?”
Mert gözlerini ovuşturmuş, gördüğüne inanamamış ama başını sallayarak, “Evet, doğru. Uyku sıkıcı. Hiçbir şey yapamıyorum,” demiş.
Ayla, kanatlarını çırparak Mert’in yatağına konmuş. “Mert, uyku sıkıcı değil. Uyku, seni hayal gücünün derinliklerine götüren bir yolculuktur. Eğer bana inanırsan, sana rüyaların büyülü dünyasını gösterebilirim,” demiş.
Mert önce tereddüt etmiş ama merakı ağır basmış. “Göster bakalım. Eğer beni etkilersen, belki uyumayı düşünürüm,” demiş.
Ayla, asasıyla küçük bir yıldız çizmiş ve Mert’i elinden tutarak yıldızın içine çekmiş. Mert, bir anda yatağından havalanmış gibi hissetmiş. Gözlerini açtığında, kendini gökyüzünde, binlerce yıldızın arasında süzülürken bulmuş.

“Burası neresi?” diye sormuş şaşkınlıkla.
“Burası Rüya Diyarı,” demiş Ayla. “Burada her yıldız, bir çocuğun rüyasını temsil eder. Şimdi, hangi rüyaya girmek istersen seçebilirsin.”
Mert, etrafına bakmış. Her yıldız farklı bir renk ve parlaklıktaymış. Bir tanesi çok büyük ve mavi ışık saçıyormuş. “Bu yıldız nereye götürür?” diye sormuş.
“Bu, macera rüyası. Eğer içine girersen, büyülü bir dünyada cesaretini test edebilirsin,” demiş Ayla.
Mert, gözlerini kocaman açmış. “Hadi bakalım, görelim neymiş bu macera!” diyerek yıldızın içine adım atmış.
Bir anda kendini devasa ağaçların olduğu bir ormanda bulmuş. Ormanın içinde her yerden tuhaf sesler geliyor, rüzgâr yaprakları hışırdatıyormuş. Mert biraz korkmuş ama etrafı merakla incelemeye başlamış.
Ormanın derinliklerinde bir mağara görmüş. Mağaranın önünde altından yapılmış gibi parlayan bir sandık duruyormuş. Tam sandığa yaklaşacakken gölgelerin arasından dev bir yaratık çıkmış. Yaratık, kocaman kanatları olan bir ejderha gibi görünüyormuş ama yüzü o kadar da korkutucu değilmiş.
“Kimse benim hazineme yaklaşamaz!” diye kükremiş yaratık.
Mert, önce geri çekilmek istemiş ama Ayla’nın sesini duymuş: “Cesaretini topla, Mert. Buradaki her şey senin hayal gücün. Gücün, korkularını yenebileceğin kadar büyük!”
Mert derin bir nefes almış ve yaratığa yaklaşmış. “Ben seninle savaşmaya gelmedim. Ama neden hazineni bu kadar koruyorsun, söyleyebilir misin?” diye sormuş.
Yaratık şaşırmış, çünkü kimse ona böyle bir soru sormamış. Sonunda, “Ben aslında korkuyorum. Eğer hazinemi kaybedersem yalnız kalırım,” demiş.
Mert, yaratığın yanına oturmuş ve gülümsemiş. “Sen yalnız kalmazsın. Bak, ben buradayım ve seninle konuşuyorum. Hazineyi paylaşmak, seni daha mutlu edebilir,” demiş.
Yaratık düşünmüş ve sonunda, “Haklısın. Bazen paylaşmak daha iyidir,” diyerek sandığı açmış. Sandığın içinden altınlar yerine rengârenk balonlar çıkmış. Mert, kahkahalar atarak balonları uçurmuş.
Mert, rüya dünyasında geçirdiği maceralardan sonra uyumanın ne kadar önemli olduğunu anlamış. Ayla, onu bir yıldız bulutunun içine koymuş ve yatağına geri getirmiş.
Sabah olduğunda, Mert gözlerini açmış ve hemen annesine koşmuş. “Anne! Uyku sadece dinlenmek değilmiş. Uyuyunca hayal gücümü keşfediyorum ve çok güzel şeyler yaşıyorum!” demiş.
O günden sonra Mert, her gece yatağına kendi isteğiyle gitmiş ve gözlerini kapatırken gülümseyerek uykuya dalmış. Çünkü her uykuda yeni bir macera, yeni bir rüya onu bekliyormuş.
Uyumak İstemeyen Mert Masalı burada sona ermiş ama rüyalar her zaman Mertle birlikte olmaya devam etmiş.
Uyumak İstemeyen Mert Masalına benzeyen uyku masalları okumak için bağlantıya tıklayabilirsiniz.