Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar uzaklar diyarlarda, sıcacık bir evde yaşayan sevgi dolu bir aile varmış. Bu ailenin üyeleri anne Ayla, baba Kerem, kızları Defne ve oğulları Can’mış. Evleri her zaman mutlulukla dolup taşar, kahkahalar yankılanırmış. Ama yılbaşı yaklaştığında, bu neşeli ev bambaşka bir hale bürünür, her köşeye tatlı bir telaş yayılırmış.
Dışarıda kar taneleri usulca dans ederken, Defne ve Can pencereye koşar, heyecanla hayaller kurarmış.
Can “Yılbaşı gecesi nasıl olacak, Defne?” diye sorarmış.
Defne ise gülümseyerek, “Kocaman bir çam ağacımız olacak, ışıklar her yeri aydınlatacak ve kim bilir, belki de sihirli bir şeyler olur!” dermiş.
İşte bu sevgi dolu aile, her yılbaşı geldiğinde evlerini değil, kalplerini de süsler, yeni yılın mutluluğunu birlikte paylaşırmış.
Bir sabah, güneş daha doğmamışken, Defne ve Can sevinçle uyanmış. Odayı dolduran soğuk kış sabahının heyecanı, içlerini kıpır kıpır yapmış. Hızla yataklarından fırlayıp pencereye koşmuşlar. Dışarıdaki manzara adeta masal gibiymiş! Her yer bembeyaz bir kar örtüsüyle kaplanmış, ağaçların dalları bile kar taneleriyle süslenmiş.
Defne, büyük bir heyecanla kardeşine dönmüş: “Can, bak! Gerçekten kar yağmış! Artık yılbaşı hazırlıkları başlıyor!”
Can ellerini çırparak, “Anne! Baba! Kalkın, hemen kalkın! Kar yağıyor, yılbaşı geldi!” diye bağırmış.
Bu tatlı sesler, Ayla ve Kerem’i gülümseyerek yataklarından kaldırmış. Ayla, pijamalarını düzelterek mutfağa doğru yürürken, “Hadi bakalım, bugün çok işimiz var!” diye seslenmiş. Kerem ise çocukların heyecanını izleyerek, “Bu yılbaşını unutulmaz yapacağız!” demiş.
Kahvaltıdan sonra, evde tatlı bir telaş başlamış. Ayla, çocukların montlarını ve atkılarını hazırlarken, Defne ve Can yerlerinde duramıyormuş. Can, heyecanla ellerini çırpmış: “Hadi, hadi! Dışarı çıkalım!”
Ayla, gülümseyerek iki eldiveni havaya kaldırmış: “Dur bakalım, önce eldivenlerinizi takın. Dışarısı buz gibi soğuk ama çok eğleneceğiz!”
Kerem, çocukların atkılarını sıkıca bağlamış ve şapkalı hallerine bakarak kahkahalar atmış: “Tam birer kardan adam oldunuz! Hadi bakalım, herkes hazırsa çıkıyoruz.”
Kapıyı açtıklarında soğuk hava yüzlerine vurmuş ama bu onları hiç rahatsız etmemiş. Karın üzerinde yürürken ayaklarından çıkan çıtır çıtır ses, sanki bir şarkı gibiymiş. Çocuklar etrafa bakıp sevinçle gülümsemişler; dışarısı bir kış masalı gibiymiş!
Aile, kalın montlarını giyip sıcacık atkılarına sarılarak çarşıya doğru yola çıkmış. Sokaklar yılbaşı için hazırlanmış, her yer ışıl ışıl parlıyormuş. Rengârenk ışıklar ağaçları süslemiş, vitrinler kocaman hediyeler ve parıltılı süslerle dolmuş. Defne, hayranlıkla bir vitrinin önünde durmuş:
“Anne, bak! Bu çam ağacı ne kadar büyük! Biz de böyle bir ağaç alabilir miyiz?” diye sormuş.
Ayla gülümseyerek, “Tabii ki, en güzel ağacı bulacağız. Ama önce tüm dükkânlara bakalım, olur mu?” demiş.
Can ise hemen bir başka vitrinin önüne koşmuş. Orada minik ışıklar, yıldızlar ve kar taneleri şeklinde süsler varmış. “Bunlar bizim ağacımıza çok yakışır!” diye bağırmış.
Kerem, çocukların heyecanını görünce kahkahalar atmış. “Tamam, bu kadar enerjik olmanız harika. Şimdi herkes bir şey seçsin, ama unutmayın, hepsini eve taşıyacağız!”
Aile, oyuncakçı dükkânına da uğramış. Dükkânın köşesinde oturan yaşlı bir oyuncakçı dede, çocuklara neşeyle seslenmiş: “Yılbaşı için bir şey mi arıyorsunuz? Burada harika şeyler var!”
Defne, sevimli bir kar küresi alırken Can bir kutu ışık seçmiş. Oyuncakçı dede gülümseyerek, “Bu yılbaşı dileklerinizi bu küreye fısıldayın. Belki gerçekleşir!” demiş. Çocuklar heyecanla küreye bakarken Ayla ve Kerem onlara göz kırpmış.
Alışverişten döndüklerinde herkes sabırsızlıkla süsleme işine koyulmuş. Kerem, büyük çam ağacını kutusundan çıkarıp dikkatlice kurmuş. Ayla, mutfakta yılbaşı kurabiyeleri yaparken çocuklara seslenmiş: “Ağacı süslerken dikkat edin, toplar kırılmasın!”
Defne ve Can kutudan çıkan süsleri sırayla alıp ağaca asmaya başlamış. Defne en çok parlayan süsleri ağacın en görünen yerlerine asarken, Can ışıkları ağacın etrafına dolamaya çalışmış. Ancak ışıklar birbirine dolanınca biraz zorlanmış.
“Ah, bunları çözmek çok zor!” diye şikâyet etmiş Can. Kerem hemen yardım etmiş ve ışıkları dikkatlice çözmüş. “Bak böyle yaparsan daha kolay olur,” diyerek oğluna göstermiş.
Sonunda sıra ağacın tepesine yıldızı koymaya gelmiş. Defne, yıldızı tutmuş ve Can’ın yardımıyla ağacın en tepesine yerleştirmiş. Işıkları açtıklarında oda adeta masal diyarına dönmüş. Çocuklar hayranlıkla ağaca bakarken Ayla mutfaktan gelmiş, elinde taze kurabiyelerle: “Harika bir iş çıkardınız! Şimdi dinlenme zamanı,” demiş.

Gece, herkes salonda toplanmış. Kerem eski yılbaşı anılarını anlatırken çocuklar heyecanla dinliyormuş. Ayla, “Yeni yıl dileklerimizi söyleme zamanı!” diyerek çocuklara kâğıt ve kalem getirmiş.
Defne, “Ben her zaman mutlu bir aile istiyorum,” diye yazmış. Can ise kâğıdına kocaman bir gülümseme çizmiş ve “Bol bol kar yağsın!” demiş.
Gece yarısı olduğunda, dışarıda bir ses duyulmuş. Kapıya koştuklarında, kar taneleriyle dolu bir kutu bulmuşlar. Kutunun içinde minik bir not varmış: “Yeni yılda mutluluk ve sevgi hep sizinle olsun!”
Aile, bu tatlı sürprize çok sevinmiş. O gece yıldızların ışığı altında, kalplerinde sevgiyle dolu bir yılbaşı geçirmişler. Ve Yılbaşı Hazırlığı Masalıda burada bitmiş, kim bilir, belki de yeni yıl onlara daha nice sürprizler getirecekmiş!
Yılbaşı Hazırlığı Masalına benzeyen çocuk masalları okumak için bağlantıya tıklayabilirsiniz.