Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar, rengârenk çiçeklerle süslü, küçük ve şirin bir mahallede Mavi adında meraklı bir kedi yaşarmış. Mavi, bembeyaz tüylere ve göz alıcı mavi gözlere sahipmiş. Mahallenin en hareketli kedisi oymuş, çünkü durmadan keşfetmeyi severmiş.
Bir sabah, güneş ışıkları pencereden içeri süzülürken Mavi, dışarıyı izlemeye başlamış. Yan komşunun bahçesinde kelebekler uçuşuyormuş. Sarı, mavi ve turuncu kanatlarıyla dans eder gibi çiçeklerin arasında süzülüyorlarmış. Bu manzarayı gören Mavi’nin içi kıpır kıpır olmuş.
Heyecanla “Kelebekleri yakalamalıyım!” diye düşünmüş, düşünmesine ancak bahçeye nasıl geçeceğini bilmiyormuş. Tam o sırada, yan komşunun bahçesine açılan küçük pencerenin aralık kaldığını fark etmiş. İşte fırsat, bu fırsatmış.
Hemen patilerini pencerenin kenarına koymuş, hafifçe yükselmiş ve tek bir hamlede bahçeye atlamış. Ancak tam o anda pat diye bir ses gelmiş. Bu ses pencere hızla kapanmasının sesiymiş! Mavi, şaşkın bir şekilde olduğu yerde kalakalmış.
Etrafına şaşkın gözlerle bakmış. Kelebekler çoktan uçup gitmiş, ama o hâlâ burada, tanımadığı bir bahçenin ortasındaymış. Pencerenin önüne gidip çıkmaya çalışmış, ama cam kapalı olduğu için başaramamış. Kapının önüne gitmiş, ama orası da sıkı sıkıya kapalıymış. Ne yapacağını bilememiş.
Tam o sırada, bahçenin köşesinden minik bir köpek yavrusu çıkmış. Kulakları sarkık, tüyleri yumuşacık olan bu sevimli köpeğin adı Fındık’mış. Fındık, Mavi’yi görünce merakla yanına yaklaşmış.
Ve kuyruğunu sallayarak “Sen kimsin?” diye sormuş.
Mavi üzgün bir sesle miyavlamış. “Ben Mavi! Yan bahçede yaşıyorum. Kelebeklerle oynamak için buraya atladım ama şimdi geri dönemiyorum.”
Fındık keyifli bir şekilde havlamış. “Üzülme, birlikte bir yol buluruz!”
İkili bahçeyi keşfe çıkmış. İlk önce tahta çitin altına bakmışlar, ama aralık çok dar olduğu için Mavi sığamamış. Sonra bahçedeki büyük meşe ağacına tırmanmayı denemişler. Mavi kolayca tırmanmış, ancak Fındık aşağıda kalmış.
Sevimli bir sesle “Ben tırmanamam ki!” diye seslenmiş.
Tam o sırada, bahçede ağır adımlarla dolaşan yaşlı bir kaplumbağa yanlarına gelmiş. Onun adı Toprak’mış. Toprak, yavaşça başını kaldırıp merakla bakmış.
“Neler oluyor burada gençler?” diye sormuş.
Mavi olan biteni anlatınca Toprak sakin bir şekilde başını sallamış. “Sabırlı ol küçük kedi. Gün batımında kapı açılır, o zaman evine dönebilirsin” demiş.

Mavi gün batımını beklemek istememiş ama başka çare de yokmuş. Geri dönene kadar ne yapabileceğini düşünürken Fındık oyun oynamayı önermiş. O gün boyunca bahçede koşup eğlenmişler, kaplumbağa Toprak’tan eski zaman hikâyeleri dinlemişler. Bu hikayeler ve oyunlar sayesinde Mavi’nin keyfi yerine gelmiş.
Akşam olup da gökyüzü yavaş yavaş kızıl renge büründüğünde, evin kapısı açılmış. İçeriden yumuşak bir ses duyulmuş: “Fındık, tatlım, neredesin?”
Mavi hemen kuyruğunu dikleştirmiş. İşte fırsat, bu fırsatmış.
Fındık hızla sahibinin yanına koşmuş, Mavi de arkasından gitmiş. Yan komşu Mavi’yi görünce gülümsemiş. “Sen buraya nasıl geldin küçük dostum?” diye sormuş.
Kapı aralık kalınca Mavi hızla eve doğru koşmuş. Tanıdık bahçesine varır varmaz pencerenin önüne kıvrılmış, yumuşacık patilerini uzatmış ve gözlerini kapatmış.
O gece, yıldızlar gökyüzünde parıldarken Mavi huzur içinde uykuya dalmış. Olanları hatırlayıp içini sıcak bir mutluluk kaplamış. Yeni arkadaşlar edinmiş, güzel bir gün geçirmiş ve sabırlı olmanın önemini öğrenmiş.
Ve işte böylece Yan Komşuya Kaçan Kedi Masalı burada bitmiş. Bu küçük macerada Mavi’ye çok güzel dostlar kazandırmış.
Yan Komşuya Kaçan Kedi Masalına benzeyen kedi masalı okumak için bağlantıya tıklayabilirsiniz.